Mustafa Suphi ve arkadaşlarının Karadeniz’de öldürülmesinden sonra TKP’nin İstanbul grubu olarak lider konumuna geldi. Siyasi kimliği kadar çeviri ve araştırmalarıyla da gündemde oldu Şefik Hüsnü’n...

Mustafa Suphi ve arkadaşlarının Karadeniz’de öldürülmesinden sonra TKP’nin İstanbul grubu olarak lider konumuna geldi. Siyasi kimliği kadar çeviri ve araştırmalarıyla da gündemde oldu Şefik Hüsnü’nün hayatı resmi tarih yazıcıları tarafından ihmal edilmiş bir konudur. Oysa Milli Mücadele döneminde de sonrasında da Sovyetler ile ilişkiler konusunda kilit bir noktada durdu. Dinci gericiliğe karşı “Kemalist” Cumhuriyet’e destek verir bir politika güttü. İzmir İktisat Kongresi’nde amele (işçi) grubunu temsil etti. Belki de bu konu İzmirli gazetecilerin de masasında olması gereken bir araştırmadır. İşte Şefik Hüsnü’nün hayatı… Mehmet Şefik Hüsnü 1887'de Selanik'te doğdu. Babası Hüseyin Bey avukat olup dedesi büyük toprak sahibiydi. İlk ve ortaöğrenimini Selanik'te 1905'te tamamladı.  Babasının Mekteb-i Mülkiye’ye kaydolması için gönderdiği İstanbul’dan tıp öğrenimi görmek için Paris’e kaçtı. Sorbonne Üniversitesi’nde Fizik-Kimya-Biyoloji sertifikasını aldıktan sonra, 1906’da Paris Tıp Fakültesi’ne kabul edildi. 1912’de "pekiyi" derece ile hekim olarak mezun oldu; “omurilik sıkışmaları” konulu mezuniyet tezi Haziran 1912’de Paris’te yayımlanan 200 sayfalık bir kitaba dâhil edildi. Mezuniyetinden sonra Selanik'e döndü ve tabip ruhsatnamesini aldı. Askere alınıp Balkan Savaşı’nda tabip olarak görev yaptı. 1914'te Paris'te bulunduğu yıllarda tanıştığı Polonyalı Leokadya Sterniaka ile evlendi. I. Dünya Savaşı’nda yeniden askere alındı, Çanakkale Cephesi’nde tabip yüzbaşı olarak görev yaptı. Kızı Meryem, Şefik Hüsnü askerdeyken 1915 yılında doğdu  (Meryem, İkinci Dünya Savaşı sırasındaki Varşova Ayaklanması’nda Naziler tarafından öldürüldü). 1918 yılında Mondros Mütarekesi’nin imzalanması ile yeniden sivil yaşama geçti ve İstanbul'da bir muayenehane açtı. KURTULUŞ GAZETESİ YAZILARI Şefik Hüsnü'nün sosyalist fikirlerle tanışması Paris'te bulunduğu 1905-1912 yıllarında Fransız sosyalistlerinin yayınlarını takip etmesi ve Jean Jaures, Francis de Pressense ve Marcel Sembat'ın hatiplik ettiği mitinglere katılması ile gerçekleşti. Fransa'da sosyalist yayınlarda yazılar yazmaya başladı, l'Humanite dergisine Türkiye'deki gelişmeler ile ilgili katkı verdi. Savaştan sonra Türkiye sosyalistlerini birleştirme çabasına girişti. 22 Eylül 1919 tarihinde Berlin'den gelen Türk Spartakistleri ile birlikte kurucuları arasında yer aldığı Türkiye İşçi ve Çiftçi Sosyalist Fırkası’nın (TİÇSF) Genel Sekreteri seçildi. Aynı tarihlerde Türkçe ilk Marksist yayın olan ve ilk sayısı Almanya'da çıkan Kurtuluş dergisinde yazılar yazdı. 16 Mart 1920'de İstanbul'un İşgali sonrasında TİÇSF faaliyetleri yasaklandı. Bu yasal parti içinde birkaç yoldaşıyla birlikte oluşturmuş bulunduğu 3. Enternasyonal Grubu (İstanbul Komünist Grubu) aracılığıyla gizli çalışmaya geçti ve Millî Mücadeleyi destekledi. Şefik Hüsnü 1920’de Tours’da yapılan Fransız Komünist Partisi kuruluş kongresine katıldı. Genel Sekreteri Şefik Hüsnü olan ve Komünist Enternasyonal (Komintern) ile ilişkiye geçmiş olan İstanbul Komünist Grubu, 10 Eylül 1920'de Bakü'de toplanan Türkiye Komünist Partisi (TKP) kuruluş kongresine delege gönderdi. Bu gruptan Ethem Nejat ve Hilmioğlu Hakkı ilk TKP Merkez Komitesi’ne seçildiler. Siyasi yayın faaliyetleri kapsamında Haziran 1921'de legal bir Marksist yayın olan Aydınlık dergisini yayınlamaya başladı. 1922'de Komünist Parti Menifestosu'nu Türkçe’ye çevirdi ve Aydınlık dergisinde yayınladı. 1922’de Sofya’da Bulgar Komünist Partisi’nin son legal kongresine ve Balkan Komünist Federasyonu Konferansına katıldı. Önce Mustaf Suphi liderliğinde 1920'de Bakü'de kurulan TKP'nin, ardından onun yasal örgütlenmesi olarak Ankara'da kurulan Türkiye Halk İştirakiyun Fırkası’nın (THİF) ancak Aralık 1920'den Eylül 1922'ye kadar kısmen faal olabilmesi nedeniyle, Kasım 1922'de yapılan Komintern 4. Kongresi’nde birleşik Türkiye Komünist Partisi’nin kurulması için bir teşkilat bürosu oluşturulup büronun sekreterliğine Şefik Hüsnü getirildi. 1 MAYIS BİLDİRİSİ DAĞITMAK 1923'te İzmir İktisat Kongresi’nde işçi komisyonunda yer aldı. Aydınlık dergisine ek olarak Vazife adlı bir komünist siyasi gazete çıkardı. 1 Mayıs 1923'te bildiri dağıtmak ve eylem düzenlemek suçlamasıyla kısa süre hapis yattı. 17 Haziran-8 Temmuz 1924’te yapılan Komintern 5. Kongresi’nde kontrol komisyonuna seçildi. 1925'te yapılan kongre ile Türkiye'deki komünist hareketlerin yeniden birleşmesi sonucu tekrar şekillenen TKP'nin Genel Sekreteri seçildi. Haftalık komünist işçi gazetesi olan Orak Çekiç'i yayımladı. 1 Mayıs 1925'ten hemen önce İstiklal Mahkemesi tarafından komünist siyasi faaliyetleri nedeniyle 15 yıl hapis cezasına çarptırıldı. Ancak tutuklanmadan önce yurt dışına çıktı. Mayıs 1926'da Viyana'da parti konferansını düzenledi. Burada TKP Genel Sekreterliği görevini Vedat Nedim Tör'e devrederek TKP Dış Bürosu Sekreteri ve TKP'nin Komintern temsilcisi oldu. Bu sırada TKP üyeliğinin Rusya Komünist Partisi’ne (Bolşevik) devri için başvurusu Eylül 1926'da kabul edildi. Parti birliği ve disiplininin ortadan kalktığı bir dönemde Eylül 1927’de TKP’ye yönelik tevkifatın Genel Sekreter Vedat Nedim Tör’e kadar ulaşmasının ve onun da polise tüm bildiklerini aktarmasının ardından Ekim 1927 sonlarında Şefik Hüsnü dahil hemen tüm yöneticileri kapsayan büyük bir tutuklama yapıldı ve 1928 TKP Davası açıldı. Toplam 1,5 yıl hapis cezası alan Şefik Hüsnü cezaevindeyken 1928'de yapılan Komintern 6. Kongresi’nde yürütme kurulu üyeliğine seçildi. 17 Nisan 1929’da tahliye olduktan bir süre sonra yeniden yurt dışına çıkarak Moskova’daki görevine döndü. 1930-1933 yıllarında Berlin'de Komintern'in Georgi Dimitrov başkanlığındaki Batı Avrupa Bürosu (WEB) ve Anti-Emperyalist Liga yöneticileri arasında yer aldı. Bu sırada Komintern Doğu Sekreterliği tarafından kendisinin (Ferdi) "Filistin, Suriye ve Mısır için KEYK temsilcisi sıfatıyla tayini" istendiğinde, "en küçük bir ihtirazı kayıt olmaksızın KEYK’nin emrine amade" olduğunu belirtmekle birlikte bunun "siyasi bakımdan ciddi mahzurları" olduğuna dikkat çekerek bunların başında şunun geldiğini belirtmekteydi: "Ankara hükûmeti bu ülkelerde siyasi polisin gizli bir kolunu hazır bulundurmaktadır. Kemalistlerin ajanları vasıtasıyla anında haberi olmadan ve gerici teşkilatlarla bir takım entrikalara girişmekten anında suçlanmadan tek bir Türk siyaset adamı bu ülkelerde kalamaz. Bu duruma daha da dikkatimizi gerektiren şey, bir süredir Kemalist yetkililerin ve Halk Partisi’nin komünistlerin kitleler gözündeki itibarını düşürmek için komünistleri gericiliğin oyununa gelmek ve gericiliğin müttefiki olarak davranmak ile suçlama taktiğini benimsemiş olmalarıdır." İkinci sorun, oralara gönderilirse kendisinin Türkiye ile ilişkilerinin tümden kopacağı ve TKP'nin toparlanıp güçlenmesine destek olamayacağı idi. Yine de karar verilirse bu görev süresinin 3 ayı aşmaması gerektiğini vurgulamaktaydı. ALMANYA’DA TUTUKLANDI 27 Şubat 1933'teki Reichstag yangını sonrasında Georgi Dimitrov ve Almanya'da bulunan diğer Komintern yöneticileriyle birlikte tutuklandı. Bu olayla ilgili olarak Komintern tarafından gerek evinde gerekse çalıştığı Anti-Emperyalist Liga mekânlarında Türkiye’deki birkaç kişiyi açığa çıkarabilecek mektup ve adreslerin ele geçirilmesinde "en basit gizlilik kurallarını kabaca ihlal ettiği" için soruşturmaya uğradı. Almanya'da altı ay sonra tahliye oldu ve bir banka kasasında bulunan Komintern arşivini Naziler’den kaçırmayı başardı. 1933'te Cumhuriyet'in 10. yıldönümünde çıkarılan af sayesinde cezaevlerindeki TKP kadrolarının serbest kalması üzerine TKP MK genişletilmiş dış büro toplantısını düzenledi. Bu toplantıda TKP Merkez Komitesi Sekreterliği’ne Reşat Fuat Baraner ve İsmail Bilen seçildi. TKP Genel Sekreteri olarak Şefik Hüsnü'nün 1934 sonrası parti faaliyeti Komintern  çalışmalarıyla sınırlı oldu. 1939 yılında Türkiye'ye dönmesine izin verildi ve I. Dünya Savaşı’ndaki rütbesiyle tabip yüzbaşı olarak tekrar askere alındı fakat aynı yıl rahatsızlığı nedeniyle terhis edildi. Cemiyetler Kanunu'nda 1946 yılında gerçekleşen değişiklik sayesinde ve TKP kadroları içinden çıkan ve fikir ayrılığına düştükleri bir grubun Türkiye Sosyalist Partisi’ni kurmasının hemen ardından Türkiye Sosyalist Emekçi ve Köylü Partisi’ni kurdu. Kuruluşunun üzerinden 6 ay geçmeden parti kapatıldı ve Şefik Hüsnü'nün de içinde bulunduğu 43 parti yöneticisi tutuklandı. 1950'de Demokrat Parti’nin çıkardığı af ile serbest kalsa da 1951 yılında TKP'ye yönelik operasyon ve tutuklamalar (51 Tevkifatı) sırasında tekrar tutuklandı. 1951 Tevkifatı’nda 5 yıl 10 ay hüküm giydi. 65 yaşını bitirmiş olduğundan cezası 4 yıl 2 ay ağır hapis ve 1 yıl 4 ay 20 gün müddetle Manisa'da sürgün cezasına çevrildi. Sürgün cezası bitip 1957'de tahliye olmasından bir süre sonra, 7 Nisan 1959'da Manisa'da öldü.