Koca İzmir, Efe İzmir, İstiklal Harbi’ni başlatanların şehri İzmir, Yörük Ali’nin, Hasan Tahsin’in şehri İzmir… Saymaya gerek var mı? Atatürk’ün şehri, İsmet Paşa’nın doğum yeri İzmir… Depremden çok...

Koca İzmir, Efe İzmir, İstiklal Harbi’ni başlatanların şehri İzmir, Yörük Ali’nin, Hasan Tahsin’in şehri İzmir… Saymaya gerek var mı? Atatürk’ün şehri, İsmet Paşa’nın doğum yeri İzmir… Depremden çok üzüldük çok! Depremzedelere neler yapıldığını gördük ve ‘İzmir, deprem de seni yıkamazmış!’ dedik. Kısa kısa yazayım da kör gözlere parmak sokayım: Bir İstanbullu ‘İzmir aşkına kızardım’ diyor. “Bir ara misafir oldum İzmir’e. Baktım İzmirliler harbi, özgür, açık sözlü, cesur ve umursamaz. Bana gevrek, kumru yedirdiler. 10 Kasım’dı günlerden. O nasıl bir sevgi, nasıl saygı, nasıl bir anma, o nasıl bir düzen yarabbim dedim” diyor İstanbullu kardeşim. “İzmir’de deprem oldu haberiyle birden irkildim” diye devam ediyor İstanbullu. “İzmir’deki paylaşımları gördüm okudum. Oteller odalarını depremzedelere tahsis ediyordu. Toplu taşımalar ücretsiz, telefonda istenildiği kadar konuşulsun diye internet şifresini dahi kaldırmışlar. Restoranlar, kafeler ücretsiz sabaha dek açık. Komşular yiyecek taşıyor. İnsanlar küçük dahi olsa evlerini açmış, ‘Gelin kalın üşümeyin çay kahve için’ diyordu İzmirli. Çadırlar kuruldu, aş evleri sınırsız aş dağıtıyor.” Tam sözün burasında İstanbullu kardeşimin aklına İstanbul’daki patlama geldi. Patlamadan kaçanları taksiye almak için yüz dolar isteyenlerdi aklına gelen. “Anladım ki İzmir’in dağlarında çiçekler açıyormuş. Ben de deniz kızı İzmir’e aşık oldum. Ulu çınar ağacına kavak diyen ve her şeyi bir başka olan İzmir’e aşık olmamak mümkün değilmiş meğer” diyerek sözü kapattı. Başka depremler de oluyor, ikiye katlayan yemek içmek fiyatları, ev kiraları, konut fiyatları taşıma ücretleri geliyor akla. İzmir’de su dahil her şey ücretsiz. Yüzlerce tıbbi malzeme bedava taşınıyor deprem mahalline. Lokma dökülüyor, çeşitli malzeme dağıtılıyor, hırsızlık olmuyor, teşebbüs edeni halk kendi yakalıyor. Mangal gibi vicdanları var İzmirlilerin. Bir kişi enkazda kalmışsa bir diğeri ‘Keşke ben kalsaydım’ diyor. Harika bir insanlık seyrediyoruz. Siyaset yok, herkes belediyeye de devlete de Allah’a da şükrediyor. İzmir’in bu şükrü tahta kafalı varsa utandırır diye düşünüyorum. Evlerde namaz kılınıyor, Kuran okunuyor. Bütün duaları ne biliyor musunuz: ‘Allahım, vatanımızı, milletimizi koru!’ İşte gavur İzmir! Bir gün ufak tefek garsona ‘Nerelisin?’ demiştim. Garson Kaf Sin Kaf’lıyım demişti. ‘Oğlum Balkanlı mısın, benziyorsun’ dedim. Daha memleketini bilmiyor diye düşündüm. Garson gitti geldi, anasına sormuş ki ‘Abi, annem babam Diyarbakır’dan gelmiş.’ Gördün mü dedim ben de. Nereliymişsin bak. Garson bu defa bana sert çıktı; ‘Abi kaç defa söyleyeceğim ben Kaf Sin Kaf’lıyım diye’ Baktım kaldım garsona. Bayıldım. Hayatımda o an kadar sevindiğim olmadı. Türkiye dedim işte, İzmir gördün mü İzmirliyi. Kim ne kadar güçlü iktidar olursa olsun İzmir’i de yanında kazanamayan iktidar asla iktidar olamıyor. Çünkü İzmir, mayası çok sağlam olan bir şehir. Arkadaşım sayın Yıldız’a ‘Nasılsın?’ dediğimde bana ‘Halkım bu durumdayken nasıl iyiyim derim’ diyor. Sorduğuma pişman oluyordum, çünkü doğru diyordu. Yazıyı bitirdim ama sanırım gözlerim dolmuştu. Her zerresine kurban olayım İzmir’in. Başta AFAD’a, devlete, belediyelere, sağlık kurumlarına, Kızılay’a, sivil toplum kurumlarına, İzmir halkına takdir ve teşekkür ediyoruz. Biz bir milletiz, yurdum insanıyla…