Bu konuda basın kuruluşlarımızın da suçlu olduğunu düşünüyorum. Şiddeti arttıran biraz da biziz. Biz özendiriyor ve biz yol gösteriyoruz diye düşünüyorum. Nasıl mı yapıyoruz bu hatayı… Has...

Bu konuda basın kuruluşlarımızın da suçlu olduğunu düşünüyorum. Şiddeti arttıran biraz da biziz. Biz özendiriyor ve biz yol gösteriyoruz diye düşünüyorum. Nasıl mı yapıyoruz bu hatayı… Hasta ruhları besleyerek!   Bu tür şiddet olayları televizyonlarda öyle işleniyor ki, anlatamam. Ayrıntı üzerine ayrıntı vererek, “İşte şöyle yakaladı, böyle yumruk attı, buradan tekmeledi, bıçağı böyle sapladı, kan şöyle fışkırdı, yerlerde böyle sürükledi, tetiğe şöyle bastı, kurşun yağdırdı…” Hem de bu vahşeti onlarca kanalda, radyoda, gazetede ve sosyal medyada yayınlayarak… Caninin “haz” duymasını sağlarken diğer potansiyel canileri de psişik yönden besleyerek. Biraz da biz çekici hale getiriyoruz bu vahşeti, biraz da biz özendiriyoruz. Bazen amatör bir muhabirin nefes nefese anlattığı; durmadan, duraksamadan hatta canlandırma yaparak verdiği bu haberler ve bu sunum tekniği bence yok yanlış. Bizim zamanımızda ister gazete sayfalarında ister televizyon haberinde olsun, bu tür haberler özendirecek üsluptan uzak tutulurdu...   Şimdi ise neredeyse yaşatılıyor bu vahşi olaylar! Hiç unutmuyorum, polis-adliye muhabirliği yaptığım dönemde, “katiller neden beslenir?” diye bir psikolog arkadaşıma danışmıştım. Bana,‘hasta ruhların’ birçok besin kaynağı olduğundan bahsetmiş, en önemlisi de “haz” duymasını anlatmıştı. Hasta kişiliklerin o “hazzı yaşamak için” her şeyi göze alacağını ve hiçbir cezanın da onu engellemeyeceğini vurgulamıştı.   Seksen üç milyonluk ülkemizde ne kadar hasta kişilik yaşadığını bilmiyoruz. Ama şunu söyleyebilirim; bu nevi şiddet haberlerini yaydıkça, ayrıntılarını arttırdıkça ve defalarca verdikçe yani caniler için çekici hale getirdikçe vahşet körüklenmektedir. Öyle ise yazmayalım da gizleyelim mi, yayınlamayalım da saklayalım mı? Hayır öyle demiyorum. Bu tür vahşet, cinayet ve şiddet haberlerini verirken, sunarken ve metinlerini yazarken “hasta ruhları” besleyeceğini de unutmayalım. Bu konudaki dikkatimizi, haberin sunuş şekline verelim. Özendirmemeden ve sorunlu kişiliklere çekici hale getirmeden…   Bir de dizilerimiz var…   Ülke içinde vahşet, cinayet ve şiddet olaylarının esin kaynaklarından birinin de dizilerimiz olduğunu düşünüyorum. Siz de biliyorsunuz, kadının veya çocuğun şiddete maruz kalmadığı ya da ne bileyim herhangi birinin öldürülmediği, saldırıya ve tecavüze uğramadığı, yaralanmadığı, taciz ve baskı görmediği; kan ve şiddet sahnelerinin olmadığı kaç dizimiz var bizim? Hiç yok! Hem öyle cinayet, vahşet ve şiddet sahnelerimiz var ki dizilerimizde adama pes dedirtiyor. Son derece kreatif, en ünlü seri katillerin bile akıllarına gelmemiş, sanatsal içeriğe ve caniliğe sahip… Bu sahneler “model” oluşturmuyor mu, örnek olmuyor mu sanıyorsunuz? O zaman çok yanılıyorsunuz! Okuyun katillerin itiraf ve ifadelerini, “falanca roman kahramanından etkilendim, filanca haberden nasıl yaptığını öğrendim ve filanca filmden gördüm” dediğini sizde göreceksiniz…   Evet kanun çıkaralım ve kurtulamayacakları cezaları verelim, verelim ama ilk önce gelin bu hasta ruhları beslemeyelim, eğitmeyelim, öğretmeyelim, yol göstermeyelim…