Bir Kurban Bayramı’nı daha birlikte kutladık. Kimi mahalle baskısı, kimi inançları gereği kurban kesti.

Bir Kurban Bayramı’nı daha birlikte kutladık. Kimi mahalle baskısı, kimi inançları gereği kurban kesti. Kanı dışarı, eti içeri kesilen, işkence ile kesilen kurbanın kabul olup olmayacağını bana göre tartışılması gerekse de bunu elbette Yüce Rabbim bilir. Bizzat şahit oldum, kestiği kurban etini kavurma yaparak ve dondurucuda saklayarak bütün yıl tüketenlere, kasapların önünde kıyma çektirmek için kuyruk oluşturanlara. Benim bildiğim kurban kesilir ve dağıtılır. Kimileri sağ tarafını, kimileri 7 parçasını (İşine yaramayan parçaları dağıtanları da gördüm) kimileri ciğeri hariç tümünü dağıtır. Din alimleri kurbanın üçte birini fakirlere, üçte birini ise komşulara dağıtılmasının, üçte birinin de kurban sahibine kalmasının doğru olacağını, hayvana kesilmeden ve kesilirken eziyet edilmemesi gerektiğini söyler. Birçok insan da (Kurban etini dağıtmak için zaman harcamayanlar/harcayamayanlar) kurbanlarının kesilmesi için vakıf ve derneklere parayı ve vekaleti vererek dini vecibelerini yerine getirir. Bunların kurban fiyat tarifelerinin farklı olması da kafamı kurcalamıyor değil. Bir parça ete ihtiyacı olan o kadar çok insan var ki. Bu bağışların onlara ulaştırılması kadar da güzel bir şey yok. Mahalle baskısı yüzünden olacak ki kimileri gücü yetmediği halde borç, harç kurban kesiyor. Oysaki bir hadisi şerifte “Bera diyor ki “Hz. Peygamberi (SAV) hutbe verirken dinledim, şöyle buyurdu: “Bugün ilk işimiz, (bayram) namazı kılmak, sonra dönüp kurban kesmektir. Kim böyle yaparsa sünnetimize uymuş olur. (Buhari, İdeyn,3) (Kaynak; Diyanet İşleri Başkanlığı Web sayfası) Buna göre kurbanın farz değil, sünnet olduğunu anlıyorum. Kimi de vacip diyor. Kurbanlık hayvanı traktörün, arabasının arkasına bağlayarak sürükleyen, acı çektirenlere diyecek söz bulamıyorum. Hayvanlar, bacaklarından vinçlerle asılmakta, kaçmasınlar diye bacaklarından bıçaklanmakta, körelmiş bıçaklarla uygun olmayan yerlerde acemi kasaplar tarafından adeta işkence eder gibi kesilmektedirler. İbadet, zavallı hayvanlara işkenceye dönüşmekte, adeta zulüm uygulanmaktadır. Her Kurban Bayramı’nda hastanelerin acil servislerinde kurban keserken yaralanan acemi kasap(!) manzaraları... Yetkililerin kontrollünde yapılan kesimler tamam da kontrolsüz yapılan kesimlerin taşıdığı riskler, şarbon, tüberküloz gibi hastalığa yakalanan hayvanlar. Kurban kesmek elbette dini vecibelerimizi yerine getirdiğimiz için bizi rahatlatır ve mutlu kılar. Garibanının evine de et girer. Bunlar güzel dinimiz İslamiyet’in getirdiği güzelliklerdir. Ancak kurallarına da uymak gerekir. Kurbanı kesip mangala koşup yaktıkları ateşi söndürmeyenlerin, sigara izmaritlerini rastgele atanların, yol açtığı orman yangınlarına ne demeli? Bir yanda kendi oksijen kaynağımızı yok ederken, öbür yanda ormanda yaşamını sürdüren birçok canlının da canlı canlı yanmasına sebep oluyoruz. “Alev savaşçıları” ormancılarımızın canı pahasına mücadelelerini de unutmamak lazım. Yakın zamanda bir an önce orman yangınını söndürmeye giden “Alev savaşçıları” görev şehidi oldu. Havanın sıcak olduğu bu günlerde ormanlarımız cayır cayır yanmakta. Akciğerlerimiz yanmakta da farkında değil birileri. Orman yakınlarından geçerken, ormana pikniğe giderken mutlaka önlemlere dikkat etmeliyiz. Çevremizdekileri de bu konuda uyarmalıyız. Yangına yol açanın ormandaki yanan her canlının katili olacağını da unutmamalıyız. Son söz “Kendimizi ruhumuzda ağır yükler taşımaya mahkûm etmemeliyiz.” Y.Durmaz