Günlerden bir gün, Bodrum’dayım, çarşı hattında yürüyorum. Topluca yapılan bir bereket, arınma...

Günlerden bir gün, Bodrum’dayım, çarşı hattında yürüyorum. Topluca yapılan bir bereket, arınma çalışması var, nasıl bir şey merak ettim bende katıldım, çok da güzel şeyler anlatıyorlar onları düşünüyorum. Titreşimlerin etkilerinden, dalga dalga yayılma anlarından, gözle görünür bir durumdan bahsediyorlar. Ancak düşüncelerin gücünü de es geçmiyorlar, belirli bir titreşimi yayarak istediğimiz durumları yaratırız, bunları da öncelikle düşünerek başlarız vs.. Hem yürüyorum hem turistler gelmiş onları izliyorum, bir yandan da titreşim dalgaları geçiyor gözlerimin önünden, bu konuda bir eksiklik yapıyorum, anlatılmak istenen bir şey tam yerleşmiyor kafama, yani gerçekleyemediğim bir durum var ve çözdüm çözeceğim gibi hissediyorum. Düşüncelerle istenilen durumun yaratılması, kısacası hayal etme, bunda hiçbir sıkıntı yok. Sözcükler ve kelimelerle gerçeklik alanına taşınması, hayalleri gerçekleşmiş gibi anlatma, inanç, buralarda da bir sıkıntı yok. E daha önce yazmıştık üzerine, çoktan olmuş gibi hissetmek, galiba burada bir sıkıntı var diye düşünüyorum. Psikolojide gördüğümüz duygular-düşünceler-davranışlar çemberinin bir hattını anlayamamışım görüyor musunuz? İNSANLAR SORMAYACAK MI? Çarşının ortasında pat diye aydınlanıveriyorum. Tam olarak ne hissedeceğimi nasıl kontrol edeceğim? Zaten beş on duygu adıyla büyüdüğüm ve çoğunlukla duygusal olarak kısıtlandığım bu toplumda, kendimi diğer türlü hissetmeye nasıl açacağım? Hadi ben açtım, insanlar sormayacak mı? Dalga geçmesinler sonra benimle, istediğim ve gerçekleştirmeye çalıştığım durumları çoktan olmuş gibi görsem ve öyle hissetmeye çalışsam, ne yapıyor bu şimdi demesinler? Düşünceler düşünceler üzerine, çarşıda hala yürüyorum. En son attım kendimi bir yere, oturdum çizdim bunları. Bir şablon haline getirdim. Güzel bir aydınlanma anı, kaybolmamalı diye düşündüm. Hissettiklerimizin önemini ne kadar küçümsediğimizi gösterebilir bence bize. Başımıza gelen iyi ya da kötü olaylardan sonra duruma dair bir şeyler hissederken buluruz kendimizi. Ya öncesinde hislerinizi eğitmeyi ve kontrol etmeyi çözseydiniz? Öncül beslenen hisler, gerçekçi olayları kendisine bir mıknatıs gibi çekebilseydi? Dikkat etmemiz gereken nokta şurası olmalı, daha önce hiç deneyimlemediğimiz bir şeyi nasıl hissedebiliriz? His, duygu bazında konuşunca kalbimizden, içimizden geçenlerden bahsederiz. Hiç karşılaşmadığınız iyi bir olayı düşünün. Eğer bir çocuk olsaydınız, yepyeni bir şey gördüğünüzde nasıl tepki verirdiniz? Yeni bir şeyi keşfeden bir çocuğa bakın, o merakı, heyecanı görmeye çalışın. Bizim de referans almamız gereken nokta burası. Yani bir çocuğun mutluluk ve heyecan seviyesi başlangıç noktamız. Gerisi beş duyunuzu kullanarak hayal etmeniz, kendinizi o duyguda tutmaya çalışmanız. Buradan nereye kadar gidebiliyorsanız. Hediyeleri tahmininizden daha bol. Sınır sizin!