“İnsan kendi heykelini yontar” demişti İlhan Selçuk… Doğrusu bu ya, cennet Anadolu’nun kavruk yüzlü insanları, haklı ya da haksız sebeplerle topraklarından uzaklaştıkça; insanlık da uzaklaşıyordu Ana...

“İnsan kendi heykelini yontar” demişti İlhan Selçuk… Doğrusu bu ya, cennet Anadolu’nun kavruk yüzlü insanları, haklı ya da haksız sebeplerle topraklarından uzaklaştıkça; insanlık da uzaklaşıyordu Anadolu topraklarından. Yüzlerce yıllık gelenekler, asil duygularla beslenen toplumsal değerler birer birer yok oluyordu betonların soğukluğunda. Kendi heykelini yontan insanlar, kötü bir toplum yontusu koyuyorlardı karşımıza. Komşuluk, imece, yardımlaşma, sevinçleri paylaşarak çoğaltmak, kederleri paylaşarak azaltmak dudak bükülecek bir edim oluvermişti. İç sızlatan, sırt ürperten bir kara yalnızlık; Anadolu bozkırının yazgısına egemen olmaya başlıyordu. Korkutucu bir hızla hem de… Bu gidişe dur diyecek, direniş noktası oluşturacak birileri de vardı elbet. Kenan Yavuz onlardan biriydi. // KARA BİR YAZGI: YOKSULLUK Türkiye’nin en küçük şehri Bayburt’un iki ilçesinden biri olan Demirözü’ne bağlı Beşpınar Köyü’nde 1959 yılında doğdu Kenan Yavuz. Yoksulluğun kara bir yazgı gibi ruhlara işlediği zamanları yaşadı. Okudu, emek verdi, eğitim hayatını tamamladı ve Türkiye’nin en iyi şirketlerinde yönetici olarak görev yaptı. Onunla tanışıklığımız 2000’li yılların başında Petkim Genel Müdürlüğü görevinde iken başladı. Memleketinden çok uzaklarda olsa da, dilinden düşürmediği kelimelerin başında Bayburt gelirdi. Şehir merkezi, İzmir’in mahallelerinden biraz daha hallice olan Bayburt’a ödenemeyen, hesap defteri kapanmamış bir borcun olduğu her cümlede seziliyordu. Dedem Korkut’un, Şair Zihni’nin, Hicrani’nin, Ağlar Baba’nın daveti; hep bâki idi ve bir gün icabet edilecekti Kenan Yavuz için… // “BİZE GELEN BİZİ YAŞAR” Sonraki senelerde birlikte çalışma, akıllara durgunluk veren bir yoğunlukta mesai tüketme şansımız oldu Kenan Yavuz ile. Köyünde bir müze kurma düşüncesi 2010’lu yılların başında zihninde uç vermiş, hızla filizlenmişti. “Kenan Yavuz Kültür Evi” ile başlayan bu uzun ve zahmetli yolculuk, bugün yılda 50 bin ziyaretçiye ev sahipliği yapan “Kenan Yavuz Etnografya Müzesi” adı altında devam ediyor. Bitmez bir ısrarla ve tükenmez bir inatla… “Bize gelen bizi yaşar” diyerek “köklere dönüş” daveti yapan Kenan Yavuz’un söylediği, öylesine söyleniveren bir cümle değildi. Hem eleştirel bir aklın biteviye dile gelişi hem de Anadolu’yu ıssızlığa mahkûm eden anlayışa karşı tepkinin özlü bir anlatımıydı. Dikkat çekiyordu… Tahrik ediyordu. Eyleme çağırıyordu. “Gel koluma gir, gör ve anla” diyordu. // ÜÇ YIL ARADAN SONRA… Üç yıl aradan sonra bir kez daha “Tamam” dedim, duraksamadan… Yanıma bu kez gazeteci meslektaşlarım Tolga Albay, Engin Uğur Ağır, Yaşar Kuş ve Ahmet Kaplan’ı da alarak düştüm Bayburt yollarına; bu öze dönüş seferberliğine karınca kaderimce katkı koymaya. Yıllar yılları kovalamış, elden ele taşınan hatıra yüklü taşlar, muhteşem yeni yapılar ortaya çıkarmıştı. Beşpınar Köyü’nün eski adı olan Loru’ya ithafen Loruhan adı verilen butik konaklama tesisi, adeta şirin bir biblo gibi yükselivermişti ıssızlığın ortasında. Halkaları imece usûlü ilmek ilmek örülen, sevgiyle beslenen, emek ile yoğrulan bir eserdi karşımızda duran. Umutsuzluğun sofrasında yılgınlık yemeyen, hepimize örnek olan Kenan Yavuz’a kuru bir teşekkür yazısı bu. Kalabalıklar arasında korkutucu hızla yalnızlaşan bizlerin, kırsalı daha iyi anlama yolculuğu sürüyor, sürecek. Yeryüzü, aşkın yüzü oluncaya dek... AVRUPA’NIN EN PRESTİJLİ İKİ MÜZECİLİK ÖDÜLÜNE BİRDEN SAHİP OLMA BAŞARISI… Kenan Yavuz Etnografya Müzesi, iki yıl içinde iki büyük uluslararası ödülün sahibi oldu. 2021 yılında Avrupa Konseyi himayesindeki Avrupa Müze Forumu (EMF) tarafından düzenlenen EMYA (European Museum of the Year Award) Silletto Büyük Ödülü’nü kazanan müze, bu yıl Avrupa Birliği Kültür Mirası / Europa Nostra Büyük Ödülü’nü kazanma başarısı gösterdi. Bu ödüller, müzeciliğin kitabını yazan Avrupa ülkeleri için da şaşırtıcı bir durum olmalı. Kenan Yavuz da bunu merak etmiş ve sormuş: “Neden biz?” Cevap yine iki kelimede ve özlü bir anlatımla gelmiş: “Muhteşem sadelik!” // BİR FARKINDALIK NOKTASI Ve eklemişler, “Eski hayatı muhafaza edip, yeni hayatın içinde görünür kılmayı başardın” demişler Kenan Yavuz’a. Modernleşme ve göç olgusu ile başlayan dönüşümün, köylerde yarattığı mimari hasara karşı, bir farkındalık oluşturduğunu söylemişler. Unutulmaya yüz tutan geleneksel hayatın güzelliklerini, yeni nesillerin dimağında canlı tutmak ve insanı öne çıkarmayı misyon olarak benimsediği için ödüller vermişler. Kenan bey, “Dışarıdan bakanlar, çoğu kez bizi bizden daha iyi anlatıyor. Bu yüzden ben de bu ‘muhteşem sadelik’ kelimesini sıkça kullanıyorum” diyor. Ve ekliyor: “Güzellikler paylaşılınca çoğalır dedik, güzelliklere ve güzel insanlara mekân olmak istedik. Kadim kültürümüzün hizmetkârı olmak için çıktığımız yolculuğumuz, dünyanın kültür mirası alanındaki en büyük iki ödülü ile taçlandı. Ülkem için, ailem için, benim için bundan daha büyük gurur olamaz” ANADOLU’NUN IŞIĞINA MUHTAÇ OLAN İNSANLIK Herkes, doğup büyüdüğü toprakların kalkınmasına ve hemşehrilerinin ortak refahına hizmet edecek projeler üretilmesine katkı sağlamak için elini taşın altına koymalı. Kenan Yavuz bu anlamda özgün bir örnek olarak karşımızda duruyor. Anadolu’nun kültürü yaşatılmadığı takdirde, insanlığın geleceğinin kararacağına dikkat çekiyor. Haklı bir endişe bu. Bugün sadece kendi öz yurdumuzda değil, insanlık ailesinin her ferdinin Anadolu kültüründen alacağı çok dersler var. Yani insanlığın, Anadolu'nun ışığına ihtiyacı var. YAVUZ AİLESİ DE EN AZ KENAN BEY KADAR MÜZEYİ SAHİPLENMİŞ… Devletin kör kuruş desteği olmadan, Bayburt’un bozkırında böylesine bir eseri yaşatmak elbette az buz iş değil. Kenan Yavuz’un en büyük destekçisi Serpil hanım da en az eşi kadar bu işin sevdalısı olmuş. Benim gibi Arnavut kökenli olduğundan mıdır nedir, beş dakikası boş değil. Müzenin içinde yaşayan bir ailenin direği olarak her gelen misafir ile tanışıyor, konuşuyor, muhabbet ediyor. Anadolu’nun en güzel hasleti olan misafirperverliği, paylaşmanın örneklerini gösteriyor. Bu sayede yaşayan ve yaşatan müze modelinin gerçekten sahiplenildiğini kanıtlıyor. // OĞULLAR İŞLERİN BAŞINDA Küçük oğulları Furkan Yavuz ise Kenan Yavuz Etnografya Müzesi’nin dışa açılan yüzü olmuş. Sosyal medya devi LinkedIn’in İrlanda’daki merkezinde yönetici konumunda olan Furkan, kusursuz İngilizcesi ve alkışlanası medeni cesareti ile uluslararası toplantılarda ailesini harika şekilde temsil ediyor. Büyük oğulları İrfan Yavuz ise, Yavuz ailesinin 30 yıldır faaliyette olan aile şirketi İrfan Plastik’in Genel Müdürü olarak müzenin finansman yapısının sürdürülebilir olması için çalışıyor. Koç Üniversitesi Elektrik-Elektronik Mühendisliği Bölümü mezunu olan İrfan Yavuz, Gebze Dilovası ve İstanbul İkitelli OSB’de üretimini sürdüren İrfan Plastik’in her yıl bilançosunda görünen kâr rakamının yüzde 5’ini müzeye bağışlamak zorunda. İrfan Yavuz’un eşi Gözde Yavuz ise Türkiye’nin en büyük şirketi Tüpraş’ta üstlendiği zor görevlerinin yanı sıra, Beşpınar’da kadın istihdamının geliştirilmesi için projeler üretiyor. Kenan Yavuz’un kız kardeşi Öznur Yavuz hanımın başkanı olduğu Beşpınar Kadınlar Derneği ile birlikte yakın zamanda köye yerel ürünler satış dükkânı açmayı planlıyor. // DANIŞMA KURULU İş hayatının her aşamasında, alanında en iyilerle çalışmayı ilke edinen Kenan Yavuz’un, müze için oluşturduğu Danışma Kurulu da bulunuyor. Türkolog Ali Canip Olgunlu, Artkolik’in Kurucusu ve Reklamcı Nazlı Keçili, İyilik İçin Sanat Derneği Genel Başkanı Selin Bozkurt, Yazar ve Müzisyen Serhan Bali, Prof. Dr. Zeynep Karahan Uslu, Gazeteci ağabeyimiz Dr. Şeref Oğuz, Manifesto PR Kurucusu Ozan Özkan, Sanat Danışmanı Feride Çelik gibi isimlerden oluşan Danışma Kurulu, Kenan Yavuz Etnografya Müzesi’nin çalışmalarına katkı ve destek sağlıyor. DOĞU KARADENİZ’DE BİR KÜLTÜR VADİSİ OLUŞMALI Kenan Yavuz Etnografya Müzesi’nin aldığı uluslararası ödüller, Yavuz ailesini mutlu ettiği kadar sorumluluklarını artırıyor. Kenan bey, müzesinin de içinde yer aldığı turizm destinasyonlarını, bir kültür vadisi projesi ile bütünleştirmek istiyor. Yaklaşık 15 km mesafede olan Satala Antik Kenti, Gökçedere Ferahşad Medresesi, Demirözü Barajı, Yakup Abdal Gölü, Akyaka Çeşmesi, Otlukbeli Yaylası, Bayburt Kalesi, Kent Müzesi, Aydıntepe Yeraltı Şehri, Konursu Çivisiz Cami, Baksı Müzesi gibi mekânları birbirine entegre eden bir vizyon ile Doğu Karadeniz’de yepyeni bir kültür vadisi oluşturmak zor değil. Yeter ki istensin. Ancak bu iş elbette istemekle olmuyor. Kültür ve Turizm Bakanlığı’nın, adında bulunan “Kültür” kelimesini unutmaması gerekiyor. Bir başka yazının konusu olacak ama şimdiden belirtelim: Satala gibi muhteşem bir Doğu Roma yerleşim birimi için yapılan kazı çalışmalarına 2022 yılında ayrılan bütçe sadece 400 bin TL. Devletin de elindeki olanaklar ile bu vizyona katkı sunması gerekiyor. HAFTANIN SÖZÜ Aşağıda ölüm var, yukarıda açlık; aşağıdaki ölüm olasılık, yukarıdaki açlık kesin!” Zonguldaklı Madenci