Politikacılar söyleyemez bunu. Ben söyleyim hemen.

Politikacılar söyleyemez bunu. Ben söyleyim hemen.

Öyle masum falan değil bu halk!

Yoksa masum da şöyle bir mizansen mi var? Mesela siyah gözlüklü, siyahlar giyinmiş adamlar var. Bunlar bir odaya toplanmış; ‘Eveeet, yarın bu halkın ahlakını nasıl bozarız’ diye planlar yapıyorlar. Ya da bir uzay mekiği geldi Türkiye’nin üstüne. Açtı kapağını, bütün bu ovaları imara açan belediye meclis üyelerini, malzemeden çalan müteahhitleri, açılan davalara rağmen binaların yapımını sürdüren yargı üyelerini, imar aflarını çıkaran siyasileri, kolonları kirişleri kesenleri, onay veren kontrol mühendislerini, karısını kocasını aldatanları, yalancıları, katilleri, hırsızları, psikopatları bıraktı gitti, öyle mi?

Peki biri bana bu halkı bir tarif etsin? Kim bu halk?

Ormanı kim yakıyor? Hastane önlerinde bayılma numarası yapıp vatandaşı kim dolandırıyor? Evi başına yıkılmış, evladını, eşini, anasını, babasını kaybetmiş çaresize iki buçuk kat kirayı kim istiyor? Deprem bölgesi güzergahındaki dinlenme tesisinde 4 tost, 4 bardak çaya kim 850 lira istiyor?

Biz tabii ki. Az önce yanımdan geçti. Öğle yemeği yediğim lokantada karşı masamdaydı. Kırmızıda bir süre beraber bekledik. Halkın ta kendisi.

Gördük işte. En somut örneğini şu depremde gördük. Eksi 20 derecede bir can daha kurtarabilmek için devletiyle, gönüllüsüyle molozları avuçlayanları gördük.

Çok iyileri gördük, çok kötüleri de gördük.

Vatandaşın dişinden tırnağından artırıp gönderdiği yardımları yağmalayanları gördük. Depremin üzerinden yaklaşık 20 gün geçti. Bu süreçte ev kiraları, market ürün fiyatları 2-3 kez zamlandı. “Daha ne kadar ahlaki çöküntü yaşanır, ne kadar dibi görebiliriz” dedikçe birbirleriyle yarışıyorlar, yeni bir katman yaratıyorlar. Yok dip falan!

Gelelim, halkı masum gösterme tiyatrosunun arka planına... İnce mühendislik gerektiren bir strateji. Öyle böyle değil!

Bakın, ahlak tarifini kim, nasıl yaparsa yapsın; ister din, ister ideolojik kaynaklı olsun, ister kendinizden bir ahlak uydurun, önemli değil. Toplumsal ahlak diye bir kalıp çiziliyor. Bunu konuşanların hepsi; siyasiler, belediye başkanları, fikir insanları, ideologlar, sanatçılar, gazeteciler, akademisyenler, artık kimse bu…

Toplumu korumaya çalıştığını iddia edenler, halkı böyle ‘insancıklar’ diye tarif eden bu kitle, kendilerini öyle bir yere koyuyor ki, “Ben üstünüm!” diyor.

Tabii bunu tam bir ağızla da söylemiyorlar. Eleştiri, saldırı almasınlar diye çok ucuz bir riyakarlığa başvuruyorlar. O da şu: “Halk hep masumdur!”

Topluma saygı değil, tatlı dil hiç değil. Enteresan bir aşağılama bu…

Kamudan nemalanan bazı politikacılar ve gazeteciler önce kendilerini koruyucu ilan ediyor, bunu da saklamak için halkı koşulsuz masum yerine koyuyor.

Ahlaksız her yerde var. Ahlaksız inşaatçı var, ahlaksız tiyatrocular var, ahlaksız yönetmenler var, ahlaksız bilim insanları var…

Kimse kimseyi kandırmasın.

İbrahim Koçbaş