Geçen gün en yakın dostlarımdan biriyle kahve içmeye çıktık. İçimiz sıkılmış, hepimizin hayatında oluyor acı tatlı bir şeyler. Uzun konuşmalardan ve tartışmalardan sonra bazen hiçbir yere varamadığımı...

Geçen gün en yakın dostlarımdan biriyle kahve içmeye çıktık. İçimiz sıkılmış, hepimizin hayatında oluyor acı tatlı bir şeyler. Uzun konuşmalardan ve tartışmalardan sonra bazen hiçbir yere varamadığımız da olur ama bu seferki öyle değildi. Konumuz en nihayetinde bir yere dokunuverdi. Yahu belirsizlik denen bir şey var, yaşadığımız anın her yerinde, düşündük-gerçekten her yerinde, yaşamın sonlanmasında bile hatta başlamasında, var bu işlerde bir belirsizlik. Bazen insanı heyecanlandırıyor, bazen çok korkutuyor. Biz nasıl görüyorsak olayları, o şekilde yeşermeye başlıyor durumlar. Heyecan duymak ile korkmak arasında çok ince bir çizgi var. Demek ki mutlu olmak ile mutsuzluğa sürüklenmek arasında da öyle. Elimizdekine bakıp yetinebilmek var, birde daha fazlasını istemek. Elimizdekiyle mutlu olabilmek var, birde daha ötesi için bu mutluluğu koruyabilmek. Şimdi düşünüyorum da, ne kadar ince noktalardan bahsediyormuşuz. Yani ipte yürüyen iki cambaz gibiyiz, o an nelerden konuştuğumuzdan pek de haberimiz yok, konuşulan konu her an her tarafa devrilebilir, ne bileyim, bazen iki psikoloğun konuşması da pek çekilmiyormuş gibi değil mi? En nihayetinde bu belirsizlik içinde döngüler kurmanın, mutlu ve mutsuz olmanın, yeni çözüm yolları denemenin hayatın akışında bir yer, aslında hayatın kendisi olduğuna kanaat getirdik. Yoksa neden böyle olsun ki? *** Ülkemizde televizyon ve psikoloji kaynaklı bir durumun yeşerdiğini fark ettiğim günlerdeyiz. ‘Kırmızı Oda‘ dizisi yayınlanmaya başladıktan sonra çok fazla insandan duydum güzel diye. Ben de meraklandım izledim biraz. Dizinin, oyunculukların ve hikayelerin güzel bir işlenişi olmasının dışında başka bir yer dikkatimi çekmeye başladı. Terapiye yanaşan, yanaşmaya çalışan insanların sayısında bir artış var. Önce havaların serinlemesi, sonbahar, koronanın hala devam etmesi gibi nedenlerle bakıyordum meseleye, ama sanırım çok farklı bir yerdeyiz. Bu konuların açıldığı her noktada anlatmaya çalıştığım gibi, psikoloji biliminin ne olduğunu bilemediğimiz, psikoloğun ne yaptığını anlamadığımız ve çoğunlukla terapiye uğradığımızda bile hala aklımızda soru işaretleriyle çıkıp dolandığımız bir yapıda olduğumuz için son zamanlarda ekranlarda izlediğimiz terapi sahneleri çoğumuza ilaç gibi gelmeye başladı. Anlayabiliyorum çünkü çoğunlukla şöyle yorumlar okuyorum; ‘Ne kadar güzeldi izlemek, sanki bana terapi yapılıyormuş gibi…’ ‘Ben de rahatladım…’ Galiba bunları izlemeye, başka insanların nasıl bir süreçten geçtiğine tanık olmaya ihtiyacımız var. Belki bu tanık olma gereken cesareti verebiliyordur kişilere. Paylaşma isteği doğuruyordur, ilk adımı atmak için gereken ateşlemeyi sağlıyordur. Her ne sağlıyor tam olarak bilemiyorum ama bu konuda bilgilenmek için iyi bir ‘ilk adım’ olarak görüyorum ekranlarımızda dönenleri. Umarım çok dağılmadan, çok güzel adımlarla bu yol devam edebilir ve gerisi çorap söküğü gibi gelebilir… Sağlıkla kalmanız dileğiyle!