Uzak bir ormanda bir ağaç devrilse ve ağacın devrildiğini kimse duymamış olsa yine de o ağacın devrilmediğini söyleyebilir miyiz? Ağacın devrilmiş olduğu gerçeğini sorgulamamıza gerek var mı? Geçtiği...

Uzak bir ormanda bir ağaç devrilse ve ağacın devrildiğini kimse duymamış olsa yine de o ağacın devrilmediğini söyleyebilir miyiz? Ağacın devrilmiş olduğu gerçeğini sorgulamamıza gerek var mı? Geçtiğimiz günlerde deprem bölgesinde yaşanan sel felaketi 19 canımızı aldı. Kayıp vatandaşlarımıza ulaşma çalışmaları hala devam ediyor. Büyük bir felakete dönüşen sarsıntı ve ardından gelen selin yaşattığı çaresizlik depremzedeleri çileden çıkardı. Sosyal medyada sel anına ait bir fotoğrafta iki küçük çocuk deprem çadırından çıkmış, kendine güvenli bir alan bulmaya çalışıyor. Deprem felaketinin henüz yaralarını sarmadan başlarını soktukları çadır evleri de artık kullanamaz hale geldi. O acı orada olmasak da ülkenin dört bir yanını sardı. Ne o bölgedeki depremzedelerin ne de onların yaşadıklarına tanıklık eden bizlerin ruh sağlığı iyi değil. Hepimizin içine kor parçası düştü. Acı, bizi öfkeli hale getirdi. Herkesin birbirini eleştirdiği, adeta acılarını, yaptığı yardımlarını yarıştırdığı şu karmaşık süreçte bence tek yapılması gereken doğru; herkesin kendine “Ne yapabilirim?” olmalı diye düşünüyorum. Evet herkes elinden geleni, yaptı hala da yapmaya devam ediyor ama yapabileceğimiz daha fazla ne olabilir diye sormalı. Kendimiz olmayanın acısına duyarlı olmak, diğerlerinin acılarını azaltmak için sorumluluk almak, yapabileceklerimiz için birbirimizi motive etmek, kolektif olarak hissettiğimiz acıyı şefkat gücüne dönüştürmek bizim elimizde… Hepimiz ülkece koca bir geminin içindeyiz. Geminin bir yerleri su alıyor, bu durumdan sadece geminin su alan tarafı etkilenmeyecek, hepimiz etkileneceğiz. Bu yüzden birbirimizin çaresizliğine duyarsız kalmanın, acıya sadece izleyici kalıp var olan gerçeği yok saymanın hiç bir anlamı yok. Yorulsak da bir süre mola vermek ama bir süre sonra yaralarımızı sarmaya devam etmek, önce kendimiz sonra da diğerlerinin iyileşmesi için birbirimize sıkıca tutunup çalışmaya devam etmek, birbirimizin acısını nasıl yaşadığına takılmadan gemimiz su da alsa ilerlemeye devam etmeliyiz. Depremzedelerin devam eden yas süreci var, bizlerin de öyle. Kiminle konuşursak konuşalım, hepimizin deprem bölgesinde belki okul sırasını paylaştığı bir arkadaşı belki de bir dönem birlikte çalıştığı bir mesai arkadaşı, tanıdığı ya da yakını var. Birbirimize görünmez bağlarla bağlıyız. Mümkün mü acının yaşandığı yerden uzak olduğumuzu söylemek? Hepimiz farklı yaşasak da devam eden yasımız var. Herkes yasını farklı yaşıyor, belki senin gibi sessiz, senin gibi derinden değil, kimi müziğini dinleyerek, kimi doğanın içinde gezerek ama yaşanan yasın şekli ne kadar farklı olursa olsun hepimizin, burnunun direğini sızlatan derin bir kederi var. Yasımızın şekline bakmadan iyiliğin gücünde yeniden birleşerek depremden etkilenen vatandaşlarımızı kucaklamaya devam edip gücümüzü öfkede değil, iyilikte harcamaya devam etmeliyiz. Çünkü bu acıdan çıkışın başka bir yolu yok. Sevgilerle…