Depreme, yıkılan Rıza Bey Apartmanı’na yakın bir noktada yakalandım. Uzun süren sallantı bittikten sonra, sonuçları ağır bir depremle baş başa olduğumuz aşikardı. Manavkuyu-Özkanlar hattında yıkılan b...

Depreme, yıkılan Rıza Bey Apartmanı’na yakın bir noktada yakalandım. Uzun süren sallantı bittikten sonra, sonuçları ağır bir depremle baş başa olduğumuz aşikardı. Manavkuyu-Özkanlar hattında yıkılan binaların göğe bıraktığı toz-duman yaşadığımız yıkımın niceliği hakkında ilk işaretti. Tesadüf eseri meslektaşım Adem Nakçı da aynı bölgedeydi ve telefon hatları tıkanana kadar birbirimize ve meslektaşlarımıza bilgi geçtik. İzmir, 1688’den bu yana ilk defa böyle büyük bir depremi yaşıyor. Asırlardır bu tecrübeden uzak olan kentimiz, açıkçası yüzde 70’i sorunlu olan bina yapısı bilinmesine rağmen doğal afete hazırlıksız yakalandı. İnsan ister istemez, bu kadar raporun, araştırmanın, açıklamanın ne işe yaradığını düşünüyor. Kaybedilen her can içimizi yakıyor. Şüphesiz ateş, en çok da düştüğü yeri yakıyor. Depremin üzerinden 72 saat geçti. Bununla beraber umutlu olmak, bir can daha için umutlu olmak istiyoruz. Yaşadığımız acılar, sıkıntılar geleceği konuşmamıza engel değil. Okuduklarımızın, yazdıklarımızın, konuştuklarımızın ve en çok da başımıza gelenlerin bir çıktısının olduğunu anlamamız için geleceğe dair konuşmamız gerekiyor. İzmir, Türkiye’nin en önemli kentlerinden biri. Dünyayla en az İstanbul kadar bağı olan bir ticaret, sanayi, turizm, eğitim ve liman kenti. Kısa vadede depremin yaralarını saran; uzun vadede de tüm binaları depreme dayanıklı hale getirilmiş bir plana ihtiyaç var. Göz göre göre ölümü beklemek ülkemizin, kentimizin insanlarının kaderi olmamalı. İzmir, taşıdığı ekonomik ve sosyal potansiyel itibariyle bunun altından kalkabilecek güçte. Yeter ki, bu plan için devlet kararlı olsun. İzmir, korona günlerinde depreme yakalandı. Bu, depremi daha zorlu bir sınav haline getiriyor. Salgın var diye evde kalmak, deprem oldu diye evde kalmamak gerekiyor. İzmir, buna dayanabilir. Başarabilir. Ancak, vatandaş-devlet işbirliği ve devlet kurumlarının çok daha hassas bir organizasyonuna ihtiyaç var. Salgının daha da yayıldığı bir deprem ortamı sağlık kurumlarını çalışamaz hale getirir. Deprem sonrası arama-kurtarma ve depremzedelerin ihtiyaçlarını karşılama çalışmaları gerçekten çok olumlu bir havada devam ediyor. Çadır kentlerdeki dayanışma görülmeye değer. Çocukların eğlencesinin dahi düşünüldüğünü gördüm. Ancak, esas olan özellikle Bornova-Bayraklı hattının geleceğiyle ilgili yapılacaklardır. Depremden en çok zarar gören, kayıplar veren bu bölgenin yapılaşması nasıl seyredecektir? Mevcut durumla ilgili önlemler neler olacak? Bunlar için bilim insanlarına (artık, lütfen) kulak verilmeli. Hepimiz üzgünüz. Kaybettiklerimizin acısı şehrimizde hissediliyor. Ancak, daha güzel ve yaşanılır bir kent için hepimiz üzerimize düşeni yapmalıyız. Evde kalmak ve kalmama denklemi içinde zorlu bir sınavdan geçiyoruz. Umutlu olma ve hayata sarılmaktan başka şansımız yok. Dayan İzmir, başaracağız!