Kentin şaşalı yaşamına kanıp bağını, bahçesini, davarını satıp kente yerleşenler, kentten köyde sakin bir hayat, doğa ile iç içe yaşama sevdası ile köyden bir ev, hatta villa yapanlar çoğaldı. İmara...

Kentin şaşalı yaşamına kanıp bağını, bahçesini, davarını satıp kente yerleşenler, kentten köyde sakin bir hayat, doğa ile iç içe yaşama sevdası ile köyden bir ev, hatta villa yapanlar çoğaldı. İmara açma, hobi bahçeleri adı altında ekim alanları bana göre katledildi. Neyse ki yasaklar getirildi. Kentli de balkonunda ekemediklerini orada ekmek, üreteceği organik ürünlerle daha sağlıklı, daha kaliteli bir yaşamın özlemi vardı. Ama evdeki hesap çarşıya uymadı. Kentte alışık olduğu altyapı, iletişim araçlarının eksiklikleri kısa zamanda mutsuzluk getirdi. Sorunlarının çözümsüzlüğü de umutsuzluk yarattı. Köylü rahat (!) yaşam için kente göç etti. Oysa kentte ineğinden taze sağdığı sütü içme, yetiştirdiği tavuğu yeme yerine endüstriyel ürünleri tüketmeye başladı. Bu onu mutsuz etti. Hayvanını, tarlasını satarak aldığı akıllı (!) binalardaki evinin balkonunda ne keçisini ne de tavuğunu yetiştirebiliyordu. Köylüsü, akrabası çat kapı evine gelemiyor. Kendisine gelen misafire site güvenlik görevlisinin hasta ya da cezaevi ziyaretçisi gibi sorulan ‘Kimin ziyaretine geldiniz?’ sorusuna da alışamadı. Gazi Mustafa kemal Atatürk’ün “Köylü Milletin Efendisidir” sözüne sahip çıkamadık. Köylümüze sahip çıkabilseydik onları kenttin acımasız yaşam koşullarına çekmezdik. Ata tohumları ile yetişen, hormonsuz, GDO’suz organik ürünler tüketecektik. Sağlıklı, kaliteli bir yaşam da kendiliğinden gelecekti. Pazarda, manavda, kasapta, şarküteride bile ürün aldığımızda ilk sorumuz organik mi? Organik olup olmadığını bilemediğimiz için paraya tapanların insafına kalıyoruz. Tabii insafı da kalmışsa… Köy tavuğu yumurtası diye çiftlik yumurtası almadık mı? Dana eti yerine, inek eti verilmedi mi hiç? Geçen bir engelli esnaf Karşıyaka İlçe Tarım Müdürlüğü’nün bina yetersizliğinden yakındı. Ben orayı biliyorum. Çözüm için uğraşıldığını da. Tarım ve Orman Bakanlığı birleştirildi. İyi oldu. İyi oldu da Karşıyakalının sağlıklı, hijyen ürünlere ulaşmasında büyük katkı sunan İlçe Tarım ve Orman Müdürlüğü’nün bulunduğu binanın durumu hem hizmet verenler için hem de hizmet alanlar açısından elverişli değil. Hemen yanı başında bulunan devasa İzmir Tarım ve Orman Bölge Müdürlüğü’nde hiç mi yer yok ya da Vakıflar ve Millî Emlak’ın uygun hiç bir yeri mi yok? Yeni bina yapılamaz mı? Sorun çözen Valimiz Yavuz Selim Köşger ve çok sevip saydığım rahmetli Ekrem Hocamızın oğlu İzmirli Tarım ve Orman Bakanımız Dr. Bekir Pakdemirli’nin bu sorunu çözeceğini umuyorum. Bu sorunun çözümü biz Karşıyakalıları sevindirecektir. ****** Önceki yazımda Karşıyaka’nın merkezinde bulunan Latife Hanım Anı Evi’nin arka kapısındaki sokaktaki parke kaplamasının çöktüğünü yazmış ve yapılmadığını yazmıştım. Çözülünceye kadar da yazmaya devam edeceğim. Karşıyaka İZBAN İstasyonu’ndan ve dolmuş son durağında inen ‘bilge çınarlarımız’ Latife Hanım Çay Bahçesi’ne giderken o sokağı kullanıyor. Aynı zamanda bizim sokak. Cemil Başkan Çay Bahçesi’nde çayı 1 liraya düşürünce de bazen oturacak yer bile bulunamıyor. İ.B.B Altyapı Koordinasyon Müdürlüğü’nün denetiminde olan bu kadar yoğun bir sokağın köstebek yuvasına dönüşmesi, beni rahatsız ettiği gibi sokak sakinlerimizi de rahatsız ediyor. İktidara götüren sandıklarda oy verenlerin, bu sokaklardan geçtiğini birileri unutmamalı. Sonsöz: İyi insan, güzel söz söyleyen değil, söylediğini yapan ve yapabileceklerini söyleyen insandır. (Konfüçyüs)