HEAL’in “Kronik kömür kirliliği Türkiye: Kümülatif sağlık etkileri” isimli yeni çalışması, ülkenin kömür...

HEAL’in “Kronik kömür kirliliği Türkiye: Kümülatif sağlık etkileri” isimli yeni çalışması, ülkenin kömürden elektrik üretimine bağımlılığının neden olduğu sağlık etkileri ve maliyetlerini ortaya koyuyor Araştırmanın sonuçlarına göre 1965-2020 yılları arasında Türkiye’de kömürden elektrik üretimi, yaklaşık 200 bin erken ölüme, 62 milyon iş günü kaybına, 11 milyon hastaneye yatışa ve 4,8 trilyon TL’ye varan bir sağlık maliyetine yol açtı. Önümüzdeki yıllarda mevcut kömür kapasitesini ikiye katlama planları gerçekleşirse, bu sağlık yükü daha da artaracak. Santrallerin sağlık etkileri ve maliyetlerini içeren detaylı tabloya buradan, “Kronik kömür kirliliği Türkiye: Kümülatif sağlık etkileri” çalışmasının özetlendiği infografiğe buradan ulaşabilirsiniz.Kronik kömür kirliliği Türkiye: Kümülatif sağlık etkileri” çalışması aynı zamanda kömür kirliliğini dört bölge özelinde inceliyor; Zonguldak, Muğla, Çanakkale şehirleri ve İskenderun Körfezi (Adana ve Hatay). Bu dört bölgedeki toplam sağlık sorunları o kadar yüksek ki, Türkiye’deki toplam kronik kömür kirliliğine bağlı sorunların yüzde 40’ı bu bölgeden kaynaklanıyor. Ayrıca çalışma sonuçlarına göre, Muğla’daki kömürlü termik santrallerin en çok sağlık sorununa yol açtığı tahmin ediliyor. KAMUYA AÇIK DEĞİL AB üye devletleri Avrupa Kirletici Salımı ve Taşıma Kayıt Yönetmeliği (E-PRTR) kapsamında santral bazında yıllık hava kirletici emisyonlarını bildirmekte yükümlüdür. Ancak Türkiye’de, büyük yakma tesislerinden kaynaklı emisyonlar santral bazında kamuyla paylaşılmamaktadır. Türkiye Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığı, kömürlü termik santraller dahil olmak üzere termik santral tesislerini izlemekte ve baca emisyonları sınır değerleri aştığı durumlarda cezai işlem uygulamaktadır. Ancak bu gerçek zamanlı veriler bakanlığa ait olup, kamuoyu ile paylaşılmamaktadır. Türkiye, Uzun Menzilli Sınır Ötesi Hava Kirliliği Sözleşmesi (CLRTAP) ve Avrupa İzleme ve Değerlendirme Programı’nı (EMEP) imzalamıştır. Bu nedenle yıllık emisyon verilerini bildirmesi gerekmektedir. Ancak, Türkiye elektrik ve ısınma sektörlerinden kaynaklanan emisyonları birlikte bildirildiği için, bu verilerden yalnızca kömürlü termik santrallerin veya elektrik sektörünün emisyon miktarını belirlemek mümkün değildir. Türkiye, bahsedilen alt sektörlere göre raporlama yapmak ve diğer kirleticileri sınırlandırmak için yapılan CLRTAP’ın altındaki diğer teknik anlaşmaları imzalamamıştır. Bu şeffaflık sorunu, ülkedeki hava kirliliği ve buna bağlı sağlık sorunlarının tayin edilmesinde, acilen çözüme kavuşturulması gereken bir engeldir. SONUÇLAR: ETKİSİ VE MALİYETİ Mevcut sağlık yükü 2019 yılında, 29 büyük kömürlü termik santralden 28’i faaliyetlerini devam ettirerek, havayı kirletmiş, yakınındaki ve uzağındaki insanların sağlığını etkilemiştir. 2019 yılında kömürlü termik santrallerden kaynaklanan sadece bir yıllık sağlık etkileri şunlardır: 4.818 erken ölüm20 3.070 erken doğum, astım hastası çocuklarda astım ve bronşit semptomu gösterilen 237.037 gün, 26.500 çocukta bronşit vakası, 3.230 yetişkinde yeni bronşit vakası, solunum ve kalp damar hastalıklarına bağlı 5.664 hastane başvurusu, 1.480.000 iş günü kaybı, 11.300.000 hasta geçirilen gün ve cıva maruziyetine bağlı 8.850 IQ puanı kaybı. Bu sağlık etkilerinin Türkiye ve etkilenen bölgelerdeki maliyeti yıllık 47,41 ile 99,37 milyar Türk Lirası (5,20-10,90 milyar EUR) civarındadır.Aynı sağlık etkilerinin sadece Türkiye’deki maliyetinin yılda 26,07-53,60 milyar Türk Lirası (2,86-5,88 milyar EUR) yani sağlık harcamalarının %27’si olduğu tahmin edilmektedir. Çocuklar, gelişmekte oldukları için hava kirliliğine daha çok duyarlıdır. Hava kirleticilerine maruz kalmak, yaşamlarının çok daha ileriki dönemlerinde hastalık geliştirme risklerini artırabilmektedir. Çocukların ömürleri boyunca taşıyacakları bu sağlık riskini ölçmek ve maliyetini belirlemek (henüz) mümkün değildir. Ancak, politika belirlerken genelde çocukların hava kirliliği karşısındaki kırılganlıkları hesaba katılmalıdır. Cıva, çocuk sağlığı açısından özellikle endişe verici ve gelişimlerini engelleyen bir kirleticidir. Cıva son derece zehirli bir maddedir. Kömürden enerji üretimi(elektrik, ısı gibi) insan faaliyetlerine bağlı cıva emisyonun en büyük ikinci nedenidir. Termik santallerin Çocuklar üzerine etkileri Çocuklar, gelişmekte oldukları için hava kirliliğine daha çok duyarlıdır. Hava kirleticilerine maruz kalmak, yaşamlarının çok daha ileriki dönemlerinde hastalık geliştirme risklerini artırabilmektedir. Çocukların ömürleri boyunca taşıyacakları bu sağlık riskini ölçmek ve maliyetini belirlemek (henüz) mümkün değildir. Ancak, politika belirlerken genelde çocukların hava kirliliği karşısındaki kırılganlıkları hesaba katılmalıdır. Cıva, çocuk sağlığı açısından özellikle endişe verici ve gelişimlerini engelleyen bir kirleticidir. Cıva son derece zehirli bir maddedir. Kömürden enerji üretimi elektrik, ısı gibi) insan faaliyetlerine bağlı cıva (emisyonun en büyük ikinci nedenidir. Termik santallerin atmosfere bıraktığı cıva su döngüsüne girip gıda maddelerinde birikir. AB ülkelerinde en çok nörolojik hasara yol açan madde olan metil cıva balıklarda birikmektedir, hamile kadınlar ve çocuklar tarafından tüketilen deniz ürünlerinde cıva olması endişe vericidir. 2013 yılında yapılan bir çalışma, AB’de her yıl 1,8 milyondan fazla çocuğun güvenli sınırların üstünde cıva seviyeleriyle doğduğunu ortaya koymuştur. Cıva maruziyeti çocuklarda IQ seviyesinin düşürerek, eğitim ve iş hayatlarındaki performanslarını etkileyebilir. Cıvanın yol açtığı hasar kalıcıdır, hem toplum hem de ekonomiyi etkilemektedir. *** En çok etkilenen bölgeler Afşin-Elbistan bölgesi ve Zonguldak, Çanakkale ve Milas-Muğla arasındaki“kömür kuşağı” bölgeleridir. İstanbul, Ankara ve İzmir dahil olmak üzere çoğu büyük şehirle birlikte, tüm Akdeniz kıyı şeridi ve Karadeniz sahilinin Zonguldak’tan İstanbul’a kadar uzanan kısmı büyük ölçüde etkilenmektedir. Dağılım modeli, Çanakkale çevresindeki batı kıyılarında hakim kuzey rüzgarlarının, Afşin ve Adana’da doğu (kış) ve batı (yaz) rüzgarlarının ve Zonguldak’ta kuzey-kuzey batı rüzgarlarının etkisini göstermektedir. Köroğlu ve Doğu Toros dağlıkları, ülkenin doğu ve kuzeydoğusuna dağılımı azalttığı için bu bölgeler daha az etkilenmektedir. *** Sonuç olarak, 24 saatlik verilere bakıldığında, Manisa, Kütahya ve Maraş santrallerin yarattığı partikül madde kirliliğine en çok maruz kalan illerdir. Bu raporda, (DSÖ metodolojisine uygun olarak) SO2’nin doğrudan neden olduğu sağlık etkileri ele alınmamış olsa bile, SO2 sağlığa zararlı ikincil PM oluşumuna katkıda bulunması sebebiyle dikkate alınması gereken önemli bir kirleticidir. Türkiye’nin CLRTAP kapsamında bildirdiği verilere göre, Türkiye’de kükürt oksit (SOx) emisyonlarının başlıca kaynağı “elektrik ve ısı üretimi”dir. 1990’daki ilk envanterden bu yana SOx emisyonlarının yarısından fazlası enerji sektöründen kaynaklıdır; enerjinin SOx emisyonları içindeki payı 2013’te %60 iken 2018’de%70’e çıkmıştır. Son 20 yılda özelleştirilen ve kükürt giderme (desülfirizasyon- deSOx) sistemleri kullanmayan santraller, Türkiye’nin artan SOx kirliliğinin başlıca kaynaklarındandır (en yüksek SO2 emisyonuna neden olan 5 santral bu gruba girmektedir). NO2 konsantrasyon dağılımı PM’e kıyasla daha küçük ölçeklidir; Muğla bölgesinin güney-kuzey ekseni, Çanakkale bölgesinin güneybatı kısmı ve Zonguldak bölgesinin denize paralel ekseni bu durumdan özellikle etkilenmektedir. EN BÜYÜK KİRLETİCİLER Bu raporun hesaplamalarında kullanılan model, yakma teknolojisi, filtre verimliliği, varsa önceki hava kirliliği ölçümler ve kömürün kalori değeri, sülfür, nem ve toz içeriği gibi bilgileri göz önünde bulundurmaktadır. METODOLOJİ Bu raporda, işletmedeki kömürlü termik santrallerden kaynaklanan hava kirliliği emisyonları, ve bu emisyonların neden olduğu sağlık etkileri ve maliyetleri hesaplanmıştır. Rapor, kömürlü termik santrallerden kaynaklanan hava kirletici emisyonlara bir miktar şeffaflık kazandırmak için gerçek zamanlı elektrik üretim verilerinin yanı sıra, hava kirliliği kontrolünde temel faktörler olan filtre sistemlerini ve yakma teknolojilerini de incelemektedir. HEAL 2015 yılında, Türkiye’nin CLRTAP’a bildirdiği ısınma ve elektrik üretimi verisi ve Küresel Hastalık Yükü Çalışmasını temel alan yukarıdan aşağıya bir modele dayanarak hesaplayan “Ödenmeyen Sağlık Faturası”25, 26 raporunu hava kirliliğinden kaynaklanan sağlık yükünü dayanarak hava kirliliğinden kaynaklanan sağlık yükünü yayınlamıştır. Bu raporda ise kazan tipi ve verimi, toz, NOx ve SOx filtreleri, kömürün sülfür, toz ve nem içeriği, 2019 yılı gerçek zamanlı elektrik üretimi gibi detaylar dikkate alınarak, santral bazında baca emisyonunu tahmin etmeye çalışan bir metodoloji kullanılmıştır. Sağlık etkilerinin ve maliyetlerinin hesaplanmasında kullanılan metodoloji AB Komisyonu ve DSÖ tarafından geliştirilmiş, kullanılmıştır ve farklı coğrafyalarda geniş çapta kabul görmüştür. (BÖLÜM 2)