Diyelim ki futbol yok. Takım yok, oyuncu yok, federasyon yok, top yok… Hayat devam eder mi? Eder… Kamyoncular iki hafta kontak kapatacak, hayat devam eder mi? Etmez! Türkiye’de hangi fırında iki ha...

Diyelim ki futbol yok. Takım yok, oyuncu yok, federasyon yok, top yok… Hayat devam eder mi? Eder… Kamyoncular iki hafta kontak kapatacak, hayat devam eder mi? Etmez! Türkiye’de hangi fırında iki hafta yetecek un var! Yeraltı-yer üstü suları kalmayacak, hayat devam eder mi? Betonlaşan arazilerin üzerinde tarım yapılamayacak, hayat devam eder mi? Etmez! Yanlış anlaşılmasın, futbol değil mesele. Kıyaslama sadece… Futbol insanlığın bir rengidir. Ancak insanlığın devamı için, besin zinciri gibi bir de önem zinciri vardır. Maalesef önem sırasını çoğu zaman karıştırabiliyoruz. Korona virüs salgını gıdanın, dolayısıyla tarımın hayati önemde olduğunu bir kez daha kanıtladı. Birleşmiş Milletler Dünya Gıda Programı’nın raporuna göre dünya nüfusunun yüzde 11’i gıdaya ulaşamıyor. Ulaşamadığı gibi 1 milyar 300 milyon ton gıda da israf ediliyor. Hacim kısıtlı, talep de çok olunca rekabet kaçınılmaz oluyor. Tarım alanları son 20 yılda yüzde 13 azaldı. 7,8 milyar insanın gıda talebini karşılamak için birim alandan alınan verimi artırmak gerekir. Bunun da bence en önemli yolu dijital tarım. Hem iklim hem açlık krizinin önüne geçmek hem de tarladan sofraya uzanan zincirde güvenilir ve sağlıklı gıdaya erişimi kolaylaştırmak için organik ve iyi tarım uygulamalarına, tarımsal teknolojilere; özetle AR-GE ve inovasyona yoğunlaşmamız gerekiyor. Yapılmıyor değil! Organik tarım ve iyi tarım uygulamaları, tohum bankaları, tarım alanlarının korunması ve genişletilmesi, gıda israfının önlenmesi için birçok proje hayata geçiriliyor. Tüketicinin sağlıklı gıdaya ulaşması, biyolojik çeşitliliğin korunması, çiftçilerin doğru üretim yöntemlerine yönlendirilmesi konularında çalışmalar yapıldı, yapılmaya da devam ediyor. Ancak kuraklık ve gıda güvenliğine her zamankinden daha çok odaklanmamız, öncelikli konular arasında almamız gerekiyor. Herkesin bildiği bir örnek: Daha az kimyasal kullanımı, toprağın doğru şekilde işlenmesi milyarlarca ton emisyonu önlüyor. Bunun sonucunda sadece insan eksenli değil, bütün ekosistemi düşünen organik tarımı savunan bir ilke ortaya çıkıyor. Çok yönlü bir konu olmasına rağmen atlanmayacak bir başlık daha var; iklim değişikliği… İklim değişikliğinin önüne geçemezsek gıda güvenliğini de sağlayamayız. Organik üretim tohumdan başlayan bir süreç. Aslında mesele potansiyelimizi nasıl harekete geçireceğimizi öğrenmemiz. Birim alandan daha çok, daha kaliteli, denetimli, veriye dayalı ürünlerin üretilmesi, verimin artırılması, gıda güvenliği, tüm değer zincirinin senkronizasyonu, çağın teknolojisinin entegrasyonuyla mümkün. Ar-Ge ve inovasyon çalışmaları tarımda yaşanan pek çok sorunun çözümünü de beraberinde getireceğine inancım tam. Gelecek nesillere yaşanabilir bir dünya bırakmak istiyorsak küresel ekosistemi canlandırmalıyız. Ekosistem sadece karbon emilimini sağlamıyor. Aksine hayatımız ona bağlı desek abartmış olmayız.