Geçen haftaki köşe haberimizde, Kahramanmaraş’ta yaşanan iki büyük depremin on ilde yarattığı yıkımın ekonomik maliyeti üzerine kafa yormuştuk. Devletimiz hemen her felakette olduğu gibi, yine, yar...

Geçen haftaki köşe haberimizde, Kahramanmaraş’ta yaşanan iki büyük depremin on ilde yarattığı yıkımın ekonomik maliyeti üzerine kafa yormuştuk. Devletimiz hemen her felakette olduğu gibi, yine, yardım ve bağış kampanyaları düzenleyerek yurttaşlarına “pamuk eller cebe” talimatı gönderdi. Elbette 15 milyon vatandaşımızın yaşadığı sorunlara duyarsız kalmamız mümkün değil. Hepimiz, bütçemiz ve olanaklarımız ölçüsünde elimizi ve kalbimizi deprem mağdurlarına uzatıyor, dayanışma ruhu ile hareket ediyoruz. Bu yazının kaleme alındığı sırada 40 bini geçen ölü sayısının, enkazların altında kalan vatandaşlarımız ile birlikte 100 binin üzerine çıkması şaşırtıcı olmayacak. LÜTFEN SAMİMİ OLUN Yalnız bu noktada samimiyetsiz bir tutumu kayıtlara geçirmekte fayda var: Deprem mağduru vatandaşlarımız için düzenlenen bağış ve yardım kampanyalarındaki samimiyetsiz tutum insanın canını sıkıyor. Tüm TV kanallarının katıldığı ortak yayına bağlananlar, milyonları ve milyarları havada uçuşturuyor. Ancak “bağış ya da yardım” adı altında AFAD ya da Kızılay hesaplarına yatırılan bu paraların büyük bölümü, zaten Maliye’ye yatırılması gereken vergilerden oluşuyor. Yardımlarını gerçekten kendi bütçelerinden yapan şahısları ve şirketleri elbette tenzih ederim. Alkışlarımızı onlardan esirgemiyoruz. Ancak toplanan paraların yüzde kaçı bu şekilde sağlandı, bilmemiz gerekiyor. Bu konuyu düzenleyen yasa maddesi ise Gelir Vergisi Kanunu'nun 89’uncu ve Kurumlar Vergisi Kanunu'nun 10’uncu maddelerinde açıkça hüküm altına alınmış. Buna göre Cumhurbaşkan tarafından başlatılan yardım kampanyalarına, makbuz karşılığı yapılan ayni veya nakdi bağışların tamamı, ilgili yılın vergi matrahlarına indirim olarak yansıtılıyor. Yani ezcümle, pek çok kişi devlete vergi olarak ödeyeceği paraları bu hesaplara yatırıyor. Ödeyeceği meblağı vergi matrahından düşürdüğü gibi, bir de görgüsüzce havasını atıyor. BAĞIŞ, CEPTEN YAPILANDIR Oysa bağış ya da yardım kelimelerinin anlamı, insanların (ve elbette şirketlerin) kendi cebinden ve kendi arzusu ile ödediği paraya karşılık geliyor. Bu açıdan bakıldığında, kumbarasındaki birkaç yüz TL’yi bağışlayan çocuk, vergiden düşeceği milyonları bağış adı altında hepimize yutturanlardan daha kişilikli davranıyor. Ya kamu kurumlarına ne demeli? Şu rakamlara bakar mısınız? Kampanyada toplanan yaklaşık 116 milyar TL’nin 90 milyar TL'si bizzat kamu kurumlarından, kamunun çoğunluk hissesi olduğu şirketlerden ve kamu bankalarından sağlanmış. 90 milyar TL’nin üçte birine karşılık gelen 30 milyar TL ise tek başına Merkez Bankası’na ait. Bu durumda “Kimin parasını kime veriyorsunuz?” sorusunu sormak hakkımız değil mi? Merkez Bankası Başkanı Sayın Şahap Kavcıoğlu, “Eğer bu parayı Hazine’ye aktarsaydık, Hazine başka bir alanda kullanabilirdi. Biz bu payı direkt olarak deprem bölgesine tahsis ettik” cümlesiyle durumu izah ediyor. Yani kendi ülkesinin Hazine’sine güvenmeyen ve TBMM'nin yetkisinde olan bütçe tahsisine karar verebilen bir başkan profili ile karşı karşıyayız. DEĞİRMENİN SUYU… “Bu değirmenin suyu nereden gelecek” diye meraklananlara ise adını vermek istemeyen bir Merkez Bankası yetkilisi yanıt vermiş. 30 milyar TL'lik bağışın, bankanın 2022 bilançosu kârından karşılanacağını söylemiş. Milletin parası olan Merkez Bankası’nın kârı, zaten her sene nisan ayında yapılan genel kurulda yine milletin Hazine'sine aktarılıyor. Bu aralar bir olağanüstü genel kurul toplanarak, karı hızlıca aktarma kararı alınırsa şaşırtıcı olmayacak. Ve “eski Türkiye”den ibretlik bir hesap veriş… 17 Ağustos 1999’da yaşadığmız Gölcük merkezli depremden sonra da benzer bir bağış kampanyası başlatılmış, yine vatandaşın yüce gönüllülüğüne sığınılmıştı. Ancak bir farkla… Başbakanlık Teftiş Kurulu, yurt içinden ve yurt dışından toplanan tüm bağış ve yardımların envanterini, bankaların adları ve nemalarını vererek, nereye ve nasıl harcandığını kalem kalem anlatarak rapor haline getirmişti. 224 sayfalık bu rapor, Resmi Gazete’de kapı gibi yayınlanmış, hesabı verilmişti. Merak eden okurlar, 1 Temmuz 2000 tarihli Resmi Gazete’ye internet sayfasından girerek okuyabilirler. Üşenenler olursa, https://www.resmigazete.gov.tr/eskiler/2000/07/20000701-7.pdf linkinden bu rapora ulaşabilir. Bu deprem felaketinde de benzer bir şeffaflığı devletten beklemek hakkımız…   +++++++++  DEPREM FELAKETİNDE ALKIŞLADIĞIMIZ ŞİRKETLER Tarihimizin en büyük deprem felaketinde, devlet kurumlarının yapamadığı pek çok çalışmayı özel sektör şirketleri başarıyla yerine getirdi. Son derece akılcı ve işe yarar çözümler ile hayatı kolaylaştıran şirketler, kara gün dostu olduklarını da gösterdi. “Marifet iltifata tâbidir” sözünü hatırlatarak, bazı okurların “reklamlarını yapıyorsun” eleştirilerini duraksamadan göze alarak, gözüme çarpan iyilikleri kayda geçireyim… Koç Grubu 236 arama kurtarma ekibi, elektrikli ısıtıcı, kıyafet, battaniye, lamba, ocak, piknik sobası, tıbbi yardım, karavan ve temel gıda gönderimi sağladı. Gaziantep merkezli SANKO Grubu, 65 bin termal battaniye, çadır, erzak yardımını bölgeye iletti. Yardımların toplanacağı depo alanları oluşturdu. Zorlu Enerji, deprem bölgesindeki 10 ildeki ZES şarj istasyonlarından ücretsiz şarj hizmeti verdi. Deprem bölgesinde ihtiyaç duyulan malzemelerin sevkiyatı ve arama kurtarma konusunda eğitimli uzman çalışanların bölgeye ulaşımı AFAD koordinasyonu ile gerçekleştirdi. Türkerler; Van Gölü Elektrik Dağıtım A.Ş (VEDAŞ) bünyesindeki 34 personel, 10 adet 4x4 araç, 3 adet platformlu araç, 9 jeneratör ve iki TIR’ı Kahramanmaraş ve Hatay’da görevlendirilmek üzere sevk etti. Aydem Enerji; deprem bölgesine 34 jeneratör, 16 kişilik arama kurtarma ekibi ve 60 personeli deprem bölgesine gönderdi. Kızılay ile birlikte 2 bin kişiye üç öğün yemek sağlamanın yanı sıra 4 TIR içme suyu, 2 TIR gıda maddesi, 22 bin battaniye, 1150 adet uyku tulumu, 200 çadır, 1000 içlik ve 150 powerbank sağladı. GÜRİŞ, deprem bölgesine konteyner ve iş makinelerinden oluşan yardım konvoyu gönderdi. SOCAR, 55 milyon TL’lik destek fonu oluşturdu. Kahramanmaraş, Hatay, Adana, Malatya, Adıyaman, Şanlıurfa başta olmak üzere depremin etkilediği illerde Hazar markalı istasyonlardan iş makinelerine ve erzak taşıyan araçlara ücretsiz akaryakıt sağlama imkânı tanıdı. LCW, Mango, Boyner, Trendyol, İnditex markaları; depremzedelere kıyafet desteği sağladı. Amozon; battaniye, çadır, ısıtıcı, mama, çocuk bezi ve ilaç sağladı. Eczacıbaşı; arama kurtarma ekibi ve yardım TIR’ı sağladı. Kibar Holding: 600 kişilik 35 adet yaşam alanı konteynırı ve acil ihtiyaç tırını bölgeye sevk etti. Rönesans Holding; Malatya’da bulunan Darende Bekir Ilıcak Meslek Yüksek Okulu misafirhanesine depremzedeleri yerleştirdi. AVM otoparkları bölge sakinlerinin kullanımına açıldı. Arama kurtarma ekipleri ve dağcı vakıf üyelerini bölgeye sevk etti. Kalyon Holding; 82 kamyon, 22 tır, 10 vinç, 40 ekskavatör, 7 telehander teleskobik forklift, 34 loder, 28 tonluk yakıt tankeri, 9 ışık kulesi, 13 babcot, 256 operatör, mühendisler ile çok sayıda şoför ve uzman personelini seferber etti. Şişecam; içlerinde yaşam konteyneri, jeneratör, soba, çadır, kışlık kıyafet, ayakkabı, içme suyu bulunan 12 TIR yardım malzemesi ile arama-kurtarma çalışmalarında kullanılmak üzere iş makineleri ve operatörleri bölgeye sevk etti. Ülker, Pınar, Eti ve Ulusoy Un-Söke, Gürmar zinciri gıda maddesi ve paketli gıda ürünlerini bölgelere sevk etti. Migros, CarrefourSA, Metro gıda tedariği ve hijyen kitleri bölgeye sevk etti. P&G; 22 bin 500 bebek bezi, 24 bin hijyenik ped, 51 afet özel çadırı, 2 bin paketlik hijyen kiti, 3 bin paket çamaşır deterjanı; bebekleri emzirmek, altını değiştirmek gibi bakımların yapılabileceği Prima kamyonunu bölgeye sevk etti. FLO, ‘İyilik Hareketi’ dayanışma tırlarını AFAD’ın yönlendirmesi ile afetzedelerin ayakkabı, çorap, atkı, bere ve mont ihtiyaçlarını karşılıyor. MODOKO; Isıtıcı, battaniye, kışlık çadır, hijyen seti, gıda kolisi, çocuk bezi, uyku tulumu, kışlık giyecekleri bölgeye sevk etti. Hepsi Burada, Getir, Trendyol, Amozon bölgede ihtiyacı olan tüm ürünleri karşılıyor… +++++++++  TELAT AĞABEYİN ARDINDAN… Depremin hepimizin üzerinde yarattığı travma bir yana, birbirinden kıymetli insanlar aramızdan ayrılmaya devam ediyor. Gazetemizde de uzun yıllar editör olarak görev yapan 78 yaşındaki Telat ağabeyi de (Kırcan) geçen hafta sonsuz uykusuna yatırdık. Haftalık köşe haberlerimi ilk olarak o gözden geçirir, takıldığı bir yer olursa mutlaka telefon açar, bilgi alırdı. Ödül aldığımız törenlerde hiçbir zaman bizi yalnız bırakmaz, tebriğini ve sevgi cümlelerini esirgemezdi. ÖĞRETMEN GAZETECİ Görevini her zaman layıkıyla yapan, ses bayrağımız Türkçenin doğru kullanımı konsunda son derece hassas olan Telat ağabey, aslen Beydağlı idi. İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Türk Dili ve Edebiyatı bölümünden mezun olduktan sonra, 1965 – 1972 yılları arasında İstanbul’da ABC ve Haber gazetelerinde düzeltmenlik, Meydan Larousse’de metin yazarlığı yapmıştı. Bornova Suphi Koyuncuoğlu Lisesi’nde edebiyat öğretmeni olarak çalışmış, 1977 yılında tekrar gazeteciliğe dönerek 1981’e kadar Ege Ekspres gazetesinde düzeltmenlik ve sayfa sekreterliği görevini üstlenmişti. Sonrasında uzun yıllar Hürriyet gazetesinde sayfa sekreterliği ve editörlük görevlerinde bulunmuş, Milliyet Gazetesi'nden emekli olmuştu. Telat ağabey emekli olduktan sonra da Haber Ekspres, Ekonomik Çözüm ve Ege Telgraf’da meslek hayatını sürdürmüştü. Önceki sene öğretmen eşi Zeynep hanımı kaybeden Telat ağabey ile sıklıkla telefonlaşır, hal hatır sorardık birbirimize. Eşinin vefatı sonrası bütün keyfi ve enerjisi kaçmış, adeta hayata küsme noktasına gelmişti. Meslek büyüğümüz ve birçok meslektaşımızı yetiştiren Telat ağabeye, Allah’tan rahmet, ailesi ve sevenlerine başsağlığı diliyorum. +++++++++  METİN AĞABEYİN ARDINDAN… Telat Kırcan ağabeyden birkaç gün sonra, Ege Orman Vakfı’nın çok uzun süre Genel Müdürlüğü’nü yapmış, İzmir ve çevresininin ağaçlandırılmasında, yüz binlerce fidanın toprakla buluşmasında büyük emek sahibi Metin Gençol’u da sonsuzluğa uğurladık. Metin ağabey, aynı zamanda Orman Yüksek Mühendisi idi. Dağ bayır dolaşır, yanan orman alanlarının yeniden yeşillendirilmesi, rant avcılarına kurban gitmemesi için gecesini gündüzüne katardı. Petkim’de görev yaptığım senelerde, Metin ağabey ile Aliağa’da dört farklı yerde Heydar Aliyev Dostluk ve Hatıra Ormanı kurduk. Azerbaycan’ın ölümsüz liderinin adını taşıyan bu ormanlar için o yıllarda diktiğimiz ağaçların boyları 10 metreye ulaştı.  “BİZİM ÇOCUKLAR BÜYÜYOR” Metin ağabey ağaçlandırdığımız sahaları sürekli dolaşır, büyüyen fidanları cep telefonundan gönderir, “Bizim çocuklar büyüyor” derdi. Ben de bu resimleri sosyal medya hesabımdan gururla paylaşırdım. Yıllarca birlikte keyifle çalıştığımız Metin Gençol ile en çok keyif aldığım proje ise, SOCAR Limanı’nın geri besleme sahasında kalan 500’e yakın yetişkin zeytin ağacını, 17 kilometre öteye, Yenişakran’daki Petkim Atatürk Zeytinliği’ne taşımamız olmuştu. Adeta bir cerrah titizliği ile bizlere yol gösteren Metin ağabey, ağaçların en iyi şekilde budanması, köklenmesi, taşınması ve yeni yerlerinde tekrar toprakla buluşması için gereken tüm çalışmaları bizlerle birlikte koordine etmişti. Doğru zaman olan ocak ayında taşımamız gerektiğini belirterek, saha düzenlemesinde küçük bir gecikmeye de sebep olmuştu. Ve o zeytinler yeni topraklarında yeniden filizlenmiş ve ölümsüz ağaç olarak ürünlerini bizlerle buluşturmuştu. Benzer çalışmaları onlarca farklı şirketle gerçekleştirerek, insana, çevreye ve doğaya katkı koyan muhteşem sosyal sorumluluk çalışmalarına öncülük etmişti. İzmir, yeşile ve doğaya sevdalı bir evladını yitirdi. Metin ağabeye Allah’tan rahmet; ailesi, sevenleri ve Ege Orman Vakfı camiasına baş sağlığı diliyorum. +++++++++ HAFTANIN SÖZÜ Aldanış, insanın kendisine verdiği en ağır cezadır. Yekta Güngör Özden +++++++++ Serkan Aksüyek E-posta: [email protected]