Gençliğimizin ve ailelerin kanayan yarası olan uyuşturucu ile mücadelede, emniyet kuvvetlerinin yanı sıra sivil toplum kuruluşları da kolları sıvadı. İzmir de Başkanlığını Burhanettin Kansızoğlu’nun y...

Gençliğimizin ve ailelerin kanayan yarası olan uyuşturucu ile mücadelede, emniyet kuvvetlerinin yanı sıra sivil toplum kuruluşları da kolları sıvadı. İzmir de Başkanlığını Burhanettin Kansızoğlu’nun yaptığı Uyuşturucu ve Bağımlılıkla Mücadele Derneği'ne bağlı Bağımlılık Rehabilitasyon Merkezinde, uyuşturucu ile mücadele kapsamında hazırlanan projelerin görüşüldüğü toplantıya Başkanlık eden İzmir Valisi Yavuz Selim Köşger; “Uyuşturucuya toplum olarak hep birlikte savaş açıyoruz. Çocuklarımızı ve gençlerimizi bu illetten korumalıyız ve kurtarmalıyız” diyordu… Ayrıca bir başka dernek daha var. Bedri Yalçın’ın başkanlığını yaptığı “İzmir Toplumsal Uyuşturucu ile Mücadele ve Eğitim Derneği” (İZMİR TUMED), bir yandan mücadele için savaşırlarken, diğer yandan ailelere her türlü yardımda bulunmayı da eksik etmiyorlar… İzmir Emniyet Müdürü Hüseyin Aşkın ve narkotik ekipleri de uyuşturucu tüccarları ve sokak satıcılarıyla amansız mücadelelerini sürdürüyorlar. Uyuşturucu ile mücadele sadece polisiye tedbirlerle berberinde aileler ve top yekûn savaş açıp polise yardımcı olmamızla gençlerimizi ve çocuklarımı uyuşturucudan koruyabiliriz… Bu arada yaptığım araştırma da görüştüğüm ve düşüncelerini almaya çalıştığım Üsküdar Üniversitesi Kurucu Rektörü Prof. Dr. Nevzat Tarhan, yaptığı açıklamalar çok ilginç ve dikkat çekiciydi. Bağımlılığın alışkanlık ve esaret olmak üzere iki boyutu olduğunu ifade eden Tarhan; “Alışkanlık boyutunda kişi sadece canı istediği zaman kullanıp bırakıyor. Belki bir daha başlıyor ama esirlik boyutuna geçildiği zaman kişi zihinsel özgürlüğünden feragat ediyor. Madde kişinin zihnini yönetmeye başlıyor” diyordu... Madde kullanmanın altında üç temel sebebin yattığını söyleyen Tarhan; “İlk sebep hedonizmi yaşama amacı olarak belirleyen kişilerde karşımıza çıkıyor. Zevk peşinde koşmayı yaşam tarzı olarak gören kişiler bir de imkânları varsa kısa yoldan maddeye ulaşır durumda oluyorlar. Haz peşinde koşma duygusunu gidermek için insanlar maddeye başvuruyorlar. Çünkü beyinde dopamin seratonin salgılanması oluyor. Dopamin salgılandığı zaman beyinde iki olgu ortaya çıkıyor. Birincisi konuya aşırı odaklanma, ikincisi ise sarhoşluk hissi. Özellikle varlıklı, hayatta her şeyi kolay elde etmiş kişileri çocukluk döneminde küçük şeyler tatmin ediyor ama bu kişiler büyüdükçe küçük şeylerden tatmin olmamaya başlıyorlar ve madde alarak kendini kandırıyorlar. İkinci temel sebep de kişiler stresi def etmek için madde kullanılıyorlar… Aslında bu sorunlarla kişinin baş etmesi, uğraşması lazım. Ama kısa yolu seçiyorlar. Stres kişiyi geliştiren bir şey. Hayatın zorluklarıyla baş edip zevke ulaşmak yerine madde kullanıp kısa yoldan zevke ulaşmayı hedefliyorlar. Fakat acı çekmek kişiyi geliştirir, madde kullananlar ne yazık ki bunun bilincinde değiller. Üçüncüsü temel sebep ise kişilerin maddeye merak duygusuyla başlıyor olması. Kişi bir nevi zevk tuzağına düşmüş oluyor. Mesela ders çalışmama iyi geliyor diyorlar ve bir kereden bir şey olmaz diyerek madde tuzağına düşmüş oluyorlar” ifadelerini kullandı… Aslına bakacak olursak “Madde kullanmak beyne rüşvet vermektir.” Gün geçtikçe madde kullanımının arttığını ve kullanım yaşının da düştüğünü görüyoruz. Ailenin tedbiri elden bırakmaması gerekiyor anne babanın da erken fark edebilmesi önemli. Anneler biraz dikkat ederlerse bunu anlarlar… Güçlü aile bağlarıyla bu madde bağımlılığına karşı gelinebilir, bu bağımlılığa düşen kişiler de yine güçlü bir aile birliğiyle bağımlılıktan kurtulabilirler…