Acı masallar ülkesinden; tatlı bir hikaye yazmak isterdim bugün sizlere. İçinde şirin kahramanların olduğu, iyi kalpli insanların; huzur dolu; mutlu öyküsünü. Gülen yüzleri; her gün daha gür filizlen...

Acı masallar ülkesinden; tatlı bir hikaye yazmak isterdim bugün sizlere. İçinde şirin kahramanların olduğu, iyi kalpli insanların; huzur dolu; mutlu öyküsünü. Gülen yüzleri; her gün daha gür filizlenen, umutları.. Ama o gün yoktu güneş işte. Hava kurşun kadar ağırdı. Ocağın ayazı ortalığı bıçak gibi kesiyor; Akşam karanlığıyla birlikte sokaklara bir de ağır hüzün iniyordu. Şehirde elektirik kesilmişti.Trafolar yine kaldırmadı diye düşündü herkes. Kırmızı-mavi polis ışıkları aydınlatırken karanlığı; sessizce yürüdü konvoy. Mesai bitse de eve gidip çocuğuma şöyle bir sarılsam diye geçirdi genç polis memuru aklından. Nasılda özlemişti tek evladını. Aşkın yaşı yoktu işte.Mesleğe atılır atılmaz evlenmiş, bir çocuğu olmuştu. Dinlememişti. “Sana rahat bir yer ayarlalım” diyenleri. Vatanın her köşesi kutsaldır” diyerek gelmişti taa buralara.. Mutluydu. Ah bir de ana özlemi olmasa..

SON GÖREV

Eşi ve çocuğu yeniden geldi gözlerinin önüne. Bu bugünkü son görev diye düşündü. -Bu da bitecek sonra eve gideceğim. Köşeyi yeni dönmüşlerdi ki bir el kalaşnikof bozdu derin sessizliği. Ne oldu demeye kalmadan. Bir el bombası patladı arabanın kaputunda öndeki motorize ekibin devrildiği gördü belli belirsiz. Cam parçaları yüzüne gelmiş, her yerini jilet gibi kesmişti. Kafasını eğdi.. Telsizi kaptı. “Merkez taranıyoruz” diyebildi ancak Mermiler yağmur gibi iniyor, camlar, aynalar patlıyordu. Keskin bir barut kokusu yayıldı ortalığa. Sonra can dostunun cansız bedenini gördü yanı başında. Silahına davrandı. Ama eli kalkmadı. Vurulmuştu. Başının üstünden uçuşurken kurşunlar evladı geldi gözünün önüne. Acaba babasız nasıl büyüyecekti. Usulca devrildi yana.. Çok geçmeden 2. anons da duyuldu. -Merkez 33.10 şehit oldu. 33.10’la birlikte o gün orada 5 koruma polisini daha şehit oldu. Onlardan biri de Gaffar Okkan’ın yakın koruma polisi Kırıkkaleli; 31 yaşındaki Atilla Durmuş’tu. MHP’li Sağlık Bakanı Osman Durmuş’un yeğeni. Memleketi Kırıkkale’de özel harekat polislerinin omuzlarında bozkurt işaretleri ve Hizbullah’a lanet sloganlarıyla son yolculuğuna uğurlandı. Olay yerinde 16 ayrı Kalaşnikof’tan atılmış tam 469 kovan bulundu. Bir de Makarov marka tabanca. Makarov, o yıllarda Hizbullah’ın adeta imzasıydı. Eli kanlı terör örgütü kurbanın ensesine Makarov ile tek el ateş eder, silahı da olay yerine bırakır kaçardı. Beyaz Toroslar’ın, yeşillerin cirit attığı coğrafya da PKK ile birlikte bir de onlar vardı. PKK militanlarına karşı yaptıkları eylemler nedeniyle derin devletle bağlantılı oldukları iddia edilir, söylentiler kulaktan kulağa yayılır dururdu. Ancak sonra görüldü ki Hizbullah sadece PKK’ya karşı eylem yapmıyordu. Yazar Gonca Kuriş başta olmak üzere, fikrini beğenmediği onlarca kişiyi kaçırmış, bodrum katlarda işkence ederek öldürmüştü. Türkiye, domuz bağını, mezar evleri onlardan öğrendi. Aradan 24 yıl geçti. Gerçeklerle masallar birbirine karıştı. TV’lerde Hizbullah güzellemesi yapanları mı ararsın, terör örgütü değildir diyeni mi?