Cana geleceğine mala gelsin… Herhan...

Cana geleceğine mala gelsin… Herhangi bir nedenle maddi hasara uğrayana sıklıkla söyleriz bu atasözünü. Bir nevi teselli cümlesidir. Peki, mala gelen zaman içinde canı da alıyorsa? Nasıl mı? Son iki ayda işini kaybeden ve geçim sıkıntısı yaşayan 95 kişinin yaşamına son verdiği ile ilgili haberleri işaret etsem daha açıklayıcı olur herhalde… Ulusal bir gazetede okuduğum haberde; CHP Ankara Milletvekili Gamze Taşcıer, “81 ilin yerel gazetelerini tek tek taradık ve ocak ayında en az 95 kişinin intihar ettiğini belirledik. İntiharların en büyük nedeni şüphesiz pandemi koşullarıyla birlikte ağırlaşan ekonomik sıkıntılar” diyor. İstatistikler ne kadar gerçeği yansıtıyor resmi kurumlar bu oranlara ne diyor bilemem ancak durum açık ve net ortada: geçim sıkıntısı kişiyi intihara sürükleyebiliyor… Salgın nedeniyle küresel çapta etkili olan ekonomik kriz giderek derinleşiyor. Aynı haberde yer alan verilere göre 2020 yılında 99 bin 588 esnafın dükkanı ve 40 bin 735 şirket kapandı, gerçek işsiz sayısı ise 10,7 milyona ulaştı. Çoğu aile krediler ile ayı atlatıyor. Bir hanede birden fazla kişi bankalara borç üstüne borç yapıyor. İşin daha vahim yanı salgının ekonomik etkilerini azaltmak için ilan edilen işten çıkarma yasağının bitmesiyle birlikte işsizler ordusuna binlerce kişinin daha katılması kaçınılmaz olacak gibi duruyor. İçinde bulunduğumuz durum olağandışı. Yani ülke ekonomisi ne kadar iyi olursa olsun belirli çapta bir sarsıntı çok normal. Fakat salgın endişesine zaten var olan işsizlik, borçluluk, güvencesizlik gibi sorunlar katlanarak eklenince haliyle vatandaş da kendini çıkmazda buluyor. Peki Devlet ne yapmalı? Devletin böylesine olağandışı bir durumda yaklaşık 80 milyonun tamamını harikulade geçindirmesini beklemek ütopik olur. Bunu hiçbir devletin yapabileceğine inanmıyorum açıkçası. Ülke ekonomimizin yettiği ölçüde esnaf da işçi de korunmaya çalışılıyor. Daha iyisi olabilir miydi? Orası apayrı bir konu. Ancak iş biraz da patronlara müdürlere kalıyor. 10 üzerinden 9’luk bir hayat yaşayan Ahmet Bey salgın nedeniyle yaşam kalitesi 5’e 6’ya düşmesin diye elemanını işten ya da ücretsiz izne çıkarmamalı. Ya da 10 üzerinden 7’lik bir hayatı olan müdür Ayşe Hanım şirket geliri azaldı diye personel çıkarılmasını önermemeli. Birilerinin kazancı azaldı diye daha düşük gelire çalışan insanlar işsiz bırakılmamalı, ücretsiz izne çıkarılmamalı. Herkes imkanı yettiğince taşın altına eline koymalı. Sonuçta komşumuz açken tok yatmak pek bizlik değil… Değil mi?