Dünya Covid-19 salgını ile meşgul olurken, geçtiğimiz günlerde insanlık tarihi için çok önemli bir gelişme yaşandı. Amerikan Havacılık ve Uzay Dairesi’nin (NASA), Temmuz 2020’de Mars gezegenine gönder...

Dünya Covid-19 salgını ile meşgul olurken, geçtiğimiz günlerde insanlık tarihi için çok önemli bir gelişme yaşandı. Amerikan Havacılık ve Uzay Dairesi’nin (NASA), Temmuz 2020’de Mars gezegenine gönderdiği Perseverance adlı uzay aracı, yedi aylık yolculuğunu tamamladı ve Mars’a indi. Perseverance, bugüne kadar dünya dışında başka bir gezegene gönderilen en gelişmiş araçtır. Robotik araç, Mars atmosferini 19.000 km/s hızla delip, 7 saat süren yavaşlama sonrasında gezegenin yüzeyine başarıyla inmeyi başardı. Jezero adlı kratere inişin birçok amacı var. Ancak asıl amaç şu soruya yanıt aramak: Acaba, Mars’ta hayat var mıydı? Bilim insanları, antik mikrobiyal yaşamın kalıntılarının Jezero adlı kraterde olabileceğini düşünmektedir. Mars’ın bundan milyarlarca yıl önce tıpkı dünyaya benzediği, güçlü bir atmosfer ve okyanuslara sahip olduğu tahmin edilmektedir. Perseverance sayesinde, özellikle su içinde oluşan veya su tarafından değiştirilmiş kayaların karbon bazlı kimyasal yapıtaşları olan organik moleküler içerip içermediğine bakılması planlandı. Ayrıca, gelecekte insanlı Mars yolculuğunu desteklemek için, Mars’ın karbondioksit atmosferinden oksijen üretme yeteneğinin test edilmesi planlandı. Perseverance, Türkçe’de azim, sebat anlamına gelmektedir. Adını, ABD’de yaşayan 13 yaşındaki Alexander Mather’in yazdığı kompozisyonda kullandığı ifadeden aldı. Alexander, araca isim vermek için açılan kompozisyon yarışmasını kazandı. Yazdığı kompozisyonda “Mars yolunda bir çok engel ile karşılaşacağız. Fakat sebat edebiliriz; millet olarak değil, insanlık olarak vazgeçmeyeceğiz” dedi. Ortalama bir otomobil büyüklüğünde (3 m. boyunda, 2.7 m. eninde) ve 1025 kg ağırlığında bir araç olan Perseverance “çok misyonlu radyo izotop termoelektrik jeneratör” adı verilen bir enerji kaynağı sayesinde hareket etmektedir. Bu jeneratör plütonyumun radyoaktif bozunmasıyla ortaya çıkan ısı enerjisini elektriğe dönüştürerek uzay aracını hareket ettirmektedir. Perseverance kargosunda 1.8 kg ağırlığında Ingenuity (hüner) adında bir mini helikopter de bulunmaktadır. Mars’ta atmosfer yoğunluğu düşük olduğundan kalkışı zorlaştıran bu faktöre karşı, test uçuşları yaparak 13 mega piksellik kamerası sayesinde renkli fotoğraflar da çekebilecek şekilde tasarlanmıştır. Yüzeydeki mineralleri incelemek için kullanılan gelişmiş bir kamera sistemi yanında, İspanya’da üretilen sıcaklık, rüzgâr hızı ve yönü, basınç, nem, toz ölçümleri yapan bir sensör de vardır. Kargoda ayrıca, astronotların Mars karbondioksitini oksijene dönüştürüp dönüştüremeyeceklerini anlamak için tasarlanmış bir deney seti de bulunmaktadır. Mars’taki kimyasal elementleri tanımlamak için bir röntgen spektrometresi, kaya ve toplu toprak dokularının yakından fotoğraflarını çeken bir kamera da yer almaktadır. Norveç’in ürettiği bir yeraltı radarı da, yüzeyin altındaki jeolojik yapının haritasını çıkaracaktır. Spektrometreler, bir lazer ve bir de kamera kullanarak suyun değiştirdiği organik ve mineral kalıntıları avlayacaktır. Perseverance, Mars’ta canlı izleri aramak için geliştirildi. 2000 yıllarının başında Mars’a giden Spirit ve Opportunity, Mars gezegeninin insanlar için yaşamaya elverişli olup olmadığını araştırdı. 2012 yılında NASA’nın Mars’a gönderdiği Curiosity, su izleri buldu. Gale kraterine inen Curiosity milyarlarca yıl öncesinden kalma akarsu izleri tesbit etti. Ancak, lastik sisteminde yaşanan zorluklar nedeniyle araştırmaları sekteye uğradı. Perseverance tasarlanırken, Curiosity’nin yaşadığı zorluklardan çıkarılan dersler yol gösterici oldu. Daha sağlam lastiklerle donatıldı ve Perseverance’ın “eli” denilen kısmı daha büyük ve ağır cisimleri kolayca tutacak bir biçimde tasarlandı. SON SÖZ: 19 Şubat 1473 yılında doğan Kopernik, tarihte ilk kez Güneş merkezli evren teorisini Katolik Kilisesine rağmen ileri sürerek, Dünya’nın ve diğer gezegenlerin Güneş’in etrafında döndüğünü ortaya koymuştu. Kopernik’ten tam 548 yıl sonra yine bir 19 Şubat günü, insan aklı gezegenlere daha yakından bakabilmektedir.