Başlığa bakınca diyeceksiniz ki; ‘O öyle değildi galiba. Takke düştü, kel göründü’ olmayacak mı? Evet doğru biliyorsunuz...

Başlığa bakınca diyeceksiniz ki; ‘O öyle değildi galiba. Takke düştü, kel göründü’ olmayacak mı? Evet doğru biliyorsunuz ancak sürekli okuduğunuz köşenizin yazarı ben bu sözün değiştiğini dün gördüm. Hem de gözlerimle hem de sizler gibi, hem de ağzım açık, şaşkın halde. Her Allah’ın günü bir uçak dolusu insanı bu lanet illete kurban veriyoruz. ‘Her nefis koronayı tadacaktır!’ konseptiyle aman aman hastalıkla savaşıyor gibi yapıyoruz. Bir yandan da sözde müjde veriyoruz. Aman Allahım neymiş. Türk halkının beklediği kararı açıklıyorlarmış. İnsanların bir an önce hakkın rahmetine kavuşması için mi uğraşıyorsunuz anlamadım ki. Öte yandan Türk halkının başka derdi kalmadı ya. Yüzündeki maskeyi dert ediyormuş da haberimiz yokmuş? Benzin, mazot 17 tüpgaz 11 lirayı geçmiş. Bir marketten cebini boşaltmadan çıkamayan mazlum Türk insanı. Üç kuruş para ile geçinmeye çalışan üzerine bir de çocuk okutan aslan yürekli anne babalar. Zemheri soğuklarda bu doğalgaz ve elektrik zamlarıyla pardon fiyat ayarlamalarıyla nasıl ısınacağını şaşırmış insancıklar. Un fiyatları almış başını yürümüş. “Ekmek bulamaz hale geleceğiz” diyen uzmanları doğrular halde bir gidiş. Yanıbaşımızda nükleer tehlike yaşatan mahallenin delisinin yönettiği emperyalist Rusya ile aşık atmaya kalkışan onurlu delikanlı ancak çelimsiz Ukrayna’nın mücadelesi. SAKAL VE BIYIK Ukrayna’daki Türk vatandaşlarını hala tahliye edemeyen ve 10 güne yaklaştığı halde hiç de utanmayan bir dışişleri yönetimi ve diplomasisi. Türkiye’nin ‘sakal ve bıyık’ durumunda takip ettiği ve bazılarınca doğru kabul edilen savaş politikası. Çok değil daha birkaç yıl önce Lozan Antlaşması gibi Montro Sözleşmesi’ni tartışmaya açmaya kalkan, Rusya-Ukrayna savaşından sonra da bu sözleşmeye sarılan çok bilmiş yöneticiler. Sınırları açarak Türkiye’ye doldurduğunuz resmi rakamlara göre 5 milyon 300 gayri resmi rakamlara göre 9 milyonu geçen her yerden mülteci görünümlü, memleketimin olmayan kaynaklarını sömüren insan fazlalığı. Bir türlü mülkün temeli olamayan adaletimiz. Vur palayı, adli kontrol. Dünyaları kaldır götür, adli kontrol. Karını paramparça et yeter ki öldürme adli kontrol. Sokakta en ufak tartışmada, trafikte canın sıkıldığı zaman çek silahı öttür karşındakini, bacaklarına falan ateş et, adli kontrol. Uyuşturucu sat, iç hatta ikram et, adli kontrol. Ama yanılıp da yanlışlıkları eleştir, hop kodes. Buna da bir ayar gerekmiyor mu sizce. Kendi adaletini sağlamaya kalkan insanlara yarın öbür gün nasıl engel olmayı düşünüyorsunuz? Bitti mi bitmedi. Aklıma gelmeyen tonlarca insanı derinden yaralayan yanlışlık varken Allah razı olsun büyüklerimizden. Harika bir yönetmelikle bu ülkenin belki de ölene kadar dikmesi, koruması gereken bir ağacın katledilmesine ferman çıkardılar. Ben ne diyeyim, nerelere gideyim. Başımı nerelere vurayım. Hesapta yok bunlarda. Bir ton kömür 200 dolar. Bir ton mermer 500 dolar. Bir ton zeytinyağı 3 bin 200 dolar. İnsan aklıyla oynandığını hissediyor değil mi?. Ama burası Türkiye, dur bakalım neler olacak? EZCÜMLE: Hz. Peygamber’in hadisi şerifini dinden imandan bahseden ve bu kararı çıkaran zatı muhteremlere ithaf ediyorum: “Kıyamet kopmaya başladığında birinizin elinde bir ağaç fidanı bulunsa, kıyamet kopmadan onu dikmeye gücü yeterse hemen diksin.” (Ahmet b. Hanbel, 3/91)