Oyuncu Merve Dizdar'a, 76. Cannes Film Festivali'nde yönetmen Nuri Bilge Ceylan'ın "Kuru Otlar Üstüne" filmindeki rolüyle 'en iyi kadın oyuncu' ödülü verilmesi konuşuluyor günlerdir. Sevinçler, tebrik...

Oyuncu Merve Dizdar'a, 76. Cannes Film Festivali'nde yönetmen Nuri Bilge Ceylan'ın "Kuru Otlar Üstüne" filmindeki rolüyle 'en iyi kadın oyuncu' ödülü verilmesi konuşuluyor günlerdir. Sevinçler, tebrikler, gurur duymalar, ayakta alkışlamalar havalarda uçuştu, içimiz pır pır etti yeniden. Merve Dizdar ve tüm ekibe koca bir “Helal olsun” demek boynumuzun borcudur. Şahaneydi değil mi, yok işte bazıları için değil. Kıyafet seçimi, ödülü alırken yaptığı konuşma ödülden daha çok tartışıldı bir kesim tarafından. Kıyafetini, saçını, makyajını acımasızca eleştirenlere, “Bizi böyle mi temsil ettin?” diyenlere video ile esprili bir cevap verdi, “Üzülmüşsünüz, üzülmeyin ben çok mutluyum. Eminim siz çok daha iyisini yaparsınız. Ama ben böyleyim, hep böyleydim. Beni böyle seveceksiniz ya da sevmeyeceksiniz.” dedi özetle ve vurguladı: “Konu tartışmaya kapalı.” Neyse ödülü alınca, kıyafeti unutuldu. Dizdar, “Filmde canlandırdığım Nuray karakteri inandığı şeyler ve varoluşu için mücadele veren ve bu uğurda bedeller ödemek zorunda bırakılmış bir kadın. Onu tanımak ve anlamak için uzun uzun çalışmak isterdim ama ne yazık ki yaşadığım coğrafyada bir kadın olmak Nuray'ın ve Nuraylar'ın duygusunu doğduğum günden beri ezbere bilmeyi gerektiriyor. Ödülü Nuray ve onun gibi kadınların mücadelesine güç verebilmek için, kendine layık görülenlere boyun eğmeyip eyleme geçen, bu uğurda her şeyi göze alan ve ne olursa olsun umut etmekten vazgeçmeyen tüm kız kardeşlerime ve Türkiye'de hak ettiği güzel günleri yaşamayı bekleyen tüm mücadeleci ruhlara armağan ediyorum” dedi, ortalık yine yıkıldı.

TEPKİLER TEBRİK SESLERİNE KARŞI

Önce, eski defterler açıldı. Geçen yıl Boğaziçi Film Festivali’nde ödül almak için sahneye çıktığında Türk Silahlı Kuvvetleri’ne yönelik ‘kimyasal silah’ suçlamasında bulunan Türk Tabipler Birliği Başkanı Şebnem Korur Fincancı’yı destekleyen sözleri alkışladığı görüntüler hatırlatıldı. Tepkiler yinelendi. Sonra konuşması eleştirildi. Reklamları olmasın isim vermeyeceğim, “Ülkesine saygı duymayanın aldığı ödülün de tebrik edilmesine gerek yoktur.” diyen var. “Ülkesini karalamış, ülkesine iftira atmış” yazan var, “Ödülü Fransa’da aldın, yıllarca sömürdükleri Cezayirli kadınları da savundun mu!, Diyarbakırlı anneleri savundun mu!” diye soran var, “İkisi de bu ülkenin ekmeğini yiyor” başlığıyla bir başka oyuncumuzun ülkesine destek verdiği ödül konuşması ile kıyaslama yapan var. “TRT’de parladı, bu ülkenin ekmeğini yiyor” diyen var... Anlamadım ben. Ne oldu? Merve Dizdar neyi yanlış aktardı da kızdınız? Bu tepkilerinizi, bu büyük cümlelerinizi kadınlar katledilirken neden haykırmadınız? Seçimi anca atlattık mesela. Eşlerine oy kullandırmayanlar, kusura bakmayın insan demeye dilim varmadığından yazmaya da elim varmıyor, tak tak tak sıradan tüm aile için oy kullanırken neden bağırmadınız? Daha sayayım mı?

ÖDÜLLERE KARIŞAN HÜZÜN

Bakın ne geldi aklıma, yıl 2006. 'Ermeni soykırımını reddetmenin suç sayılmasını öngören' yasa teklifinin Fransa Parlamentosu'nda kabul edildiği gün, oylamadan tam bir saat sonra İsveç Kraliyet Akademisi Nobel Edebiyat Ödülü’nü Orhan Pamuk’un kazandığını açıkladı. Bir Türk ilk kez Nobel aldı ama; hevesimiz kursağımızda kaldı. Çünkü “Türkiye’de 1 milyon Ermeni öldürüldü” diyen yazarın sözde soykırıma verdiği destek nedeniyle ödül aldığı ileri sürülmüştü. Gülüşümüz yüzümüzde dondu kaldı. Ne fana değil mi? Sanatçımızın, yazarımızın verdiği emeğin ödüle layık görülmesine sevinemiyor, ülkemizi temsil etmesiyle gururlanamıyoruz. Açıklamaları, başkasının açıklamalarına tepkileri, siyasi ideolojisi hepsi o ödülle birlikte konuyor önümüze. Elbette Türkiye’nin vatanı ve milletiyle bölünmez bütünlüğünü savunacağız; elbette tarihimize, devlet geleneğimize, kültürümüze sahip çıkacağız. İyi işleri takdir edeceğiz. Ama ülkemizi eleştirilerin aydınlığa taşıyacağını unutmayacağız. Unutmamak zorundayız. İftira değil, eleştiri altını çiziyorum. Eleştirilerle büyüyeceğimizi bileceğiz. İşin aslı, okuyucu olarak, izleyici olarak kimsenin siyasi görüşünü merak etmek istemiyorum. Kişiye, kuruma, görüşe yakınlığı beni ilgilendirmesin istiyorum. Yapılan işe odaklanmak ve bu ödülle gurur duymak istiyorum. Bizi düşünüyorum… Acaba rüküş bulsak bile, Merve çok beğendi diye elbisesini kendisine yakıştırmayı öğrenebilir miyiz? Konuşması gerçekleri vursa da yüzümüze, başarısını ellerimiz patlayıncaya kadar alkışlayabilir miyiz? Sizi düşünüyorum sayın yetkililer, yuhalamak yerine, dikkat çektiği bir yanlışı düzeltmek için harekete geçebilir misiniz, ne dersiniz?