Doğalgaz Türkiye’de gündelik yaşamdan ısınmaya, enerji üretiminden sanayinin ve ulaşımın temel girdisi olmaya kadar hayati önemde bir emtia. Temiz bir enerji kaynağı olması nedeniyle son 40 yılda dün...

Doğalgaz Türkiye’de gündelik yaşamdan ısınmaya, enerji üretiminden sanayinin ve ulaşımın temel girdisi olmaya kadar hayati önemde bir emtia. Temiz bir enerji kaynağı olması nedeniyle son 40 yılda dünyada kullanımı hızla artan doğalgaz, küresel enerji oyununun da önemli bir unsuru. Türkiye ise doğalgazda kabul edilebilir oranların çok üzerinde ithalat bağımlılığına sahip. Önce genel manzarayı özetleyelim mi? 2021 yılında Türkiye'nin doğalgaz tüketimi bir önceki yıla göre yaklaşık yüzde 22 artışla 61,5 milyar metreküpe yükseldi. Bu tüketim tüm zamanların en yüksek seviyesine işaret ediyor. Türkiye'nin doğalgaz ithalatını dengeleyecek mekanizmalar ise depolama tesisleri… İstanbul – Silivri’de ve Tuz Gölü’nün altındaki tesislerde depolama kapasitelerinde kapasite artışı yatırımları devam etse de hala çok yetersiz konumdayız. Uluslararası kabul, bir ülkenin doğalgazda arz sıkıntısı yaşamaması için yıllık tüketimin yüzde 20’si (beşte biri) kadar depolama yapabilmesini öneriyor. Bu durumda Türkiye’nin en az 12 milyar metreküp depolama yapabilmesi gerekirken, depolama kapasitesi bunun yarısına bile ulaşmıyor. Tuz Gölü sahasında devam eden yatırımlar ile 2023 yılında 5,4 milyar metreküp depolama kapasitesine ulaşılması hedefleniyor. Dikkatli okurlarımız anımsayacaktır. Enerjiyi konu eden pek çok yazımızda, “elektrik üretimimizin yaklaşık üçte birinin doğalgazdan üretildiğini, kuraklık nedeniyle bu oranın artmasının yüksek olasılık olduğunu” belirtmiştik. EPDK BİZİ DOĞRULUYOR Türkiye, ithal ettiği doğalgazın önemli bir bölümünü Rusya, İran ve Azerbaycan’dan gelen boru hatlarından sağlıyor. Boru hatlarının yanı sıra sıvılaştırılmış doğalgaz (LNG) da ithal ediyor. Cezayir, Nijerya, Norveç, Katar ve ABD’den alınan LNG, özel tasarımlı gemilerle Aliağa ve Silivri’de karada ve denizde yüzer olarak bulunan çevrim santrallerine geliyor ve burada gaz haline getirilerek sisteme veriliyor. Şüphesiz LNG’nin maliyeti -hele ki spot piyasadan alınıyor ise- boru hatlarından gelen gaza göre çok daha yüksek. Ancak çok soğuk kış günlerinde olduğu gibi, aşırı doğalgaz tüketildiği ve arzın talebe yetişemediği durumlarda can simidi oluyor. Türkiye’de doğalgaz yataklarının olup olmadığı, tıpkı petrol gibi şehir efsaneleri arasında başı çekiyor. “Trakya bölgesinin tektonik yapısı nedeniyle doğalgaz için çok müsait olduğu” iddiası bugüne kadar kanıtlanmış değil. Ancak şu da bir gerçek: Türkiye’nin ihtiyacının ancak yüzde 2 ilâ 3’ünü karşılayan doğalgaz kuyuları da büyük oranda Trakya’da bulunuyor… Pekâlâ Türkiye’nin doğalgaza olan bağımlılığı ilelebet sürecek mi? Amerika’da son 15 yılda adeta mucize yaratan ve ülkeyi enerji ithalatçısı yapıdan kurtararak ihracatçı yapan Kaya Gazı (Shale Gas), bu noktada ilk akla gelen seçenek. Ama tek seçenek değil! KURTARICI METAN HİDRAT MI? Türkiye’nin enerjide kaynaklarını çeşitlendirmede henüz detaylı çalışmaları ve kaynak tespiti yapılamamış metan hidrat potansiyeli bulunuyor. Metan hidrat 46 adet su molekülünün, yüksek basınç ve düşük sıcaklıkta 8 adet metan molekülünü bir kafes şeklinde kuşatarak hapsetmesi ile oluşturduğu katı formdan oluşuyor. Uygun sıcaklık ve basınç ortamında katı halde bulunan, su ve metan bileşiminden oluşan metan hidrat, içerisinde yüksek oranda metan ihtiva ediyor. Bu özelliği ile enerji sektöründe “yanan buz” olarak tanımlanan metan hidrat, doğalgazdan 6 kat daha az hacim kaplıyor. Kimyasal bir etken, sıcaklık ya da basınç değişimi ile bu formun bozulması ile açığa su ve metan gazı çıkıyor. Metan gazı ise doğalgaz ile aynı kimyasal bileşenlere sahip. Ortam koşullarına göre değişse de 1 atmosfer basınçta 1 metreküp katı metan hidrattan, 160 metreküp metan ve 0,8 metreküp su elde edilebiliyor. Ayrıca bu bileşimde çok daha düşük oranlarda etan, propan, bütan, karbondioksit gibi bugün petrokimya sektörünün temel hammaddeleri arasında yer alan endüstriyel gazlar bulunuyor. Metan hidratı şu anda sadece Japonya deneme amaçlı üretiyor. KARADENİZ’DE HAZİNE Mİ? Karadeniz’in, balçıktan oluşan zemini nedeniyle doğal bir metan hidrat potansiyeli barındırdığı bilimsel araştırmalara da konu olmaya başladı. Metan hidratın dünyadaki keşfedilmiş bütün konvansiyonel ve konvansiyonel olmayan gaz kaynaklarından daha büyük bir potansiyele sahip olduğu düşünülüyor. Ancak bugün için bir rakam telaffuz etmek güç. Zira dünya genelinde keşif ve test yapılan potansiyel alan sayısı çok az seviyede. Keşif ve test yapılan alanlarda ekonomik ve teknik olarak üretilebilecek kaynakla ilgili devam eden çalışmaların sonuçları, sektörün geleceğini şekillendirecek. Potansiyel alanların nitelikleri, dünyada kullanılan yeni teknolojiler neticesinde elde edilen bulgular, doğalgaz piyasalarındaki devrimin metan hidrat kaynakları ile yaşanacağı beklentilerini uyandırıyor. TPAO’DAN 7 YILDIR SES YOK Türkiye Petrolleri Anonim Ortaklığı (TPAO), 2015 yılında Karadeniz ve Marmara’da metan hidrat ile ilgili çalışma başlatmıştı. TPAO’nun o zamanki Genel Müdürü Besim Şişman, Karadeniz’de metan hidrat potansiyelinin bulunduğu tespitini yapmış, bu kapsamda oluşturdukları bir ekibin çalışmaya başlayacağını belirtmişti.  

YENİLENEBİLİR ENERJİDE BİR İYİ BİR DE KÖTÜ HABER

Türkiye’nin enerjide dışa bağımlılığını azaltmada ve kaynak çeşitliliğini sağlamada yenilenebilir ve temiz enerji kaynakları hayati önem taşıyor. Bu kaynaklardan ürettiğiniz her megavat enerji, karşılığı olan dövizin yurt içinde – yani cebimizde- kalması anlamına geliyor. Güneş enerjisinde son yıllarda artan lisanssız üretimler ile kurulu gücümüz 8 bin megavat sınırını aşsa da, potansiyelimizin çok çok altında bir yatırımdan bahsediyoruz. Teorik olarak enerjisinin tümünü yenilenebilir ve temiz enerji kaynaklarından karşılayan Türkiye’de güneş enerjisindeki kurulu güç artışında yenilenebilir kaynak alanları (YEKA) yarışma ihaleleri hayati önemde. Bugüne kadar dört YEKA sürecini başarıyla tamamlayan Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığı, beşinci YEKA’da anlamsız bir erteleme kararı aldı. Bakanlık 4 Aralık 2021 tarihli Resmî Gazete’de yayımladığı ilan ile yarışma başvurularının 31 Mayıs 2022 tarihinde alınacağını duyurmuştu. ÇOCUK OYUNCAĞI GİBİ… Yeni kararda okunan “Başvurular, İdare tarafından daha sonra ilan edilecek ileri bir tarihte alınacaktır.” cümlesi ise yatırımcılar için en olmaması gereken noktaya işaret ediyor. Yatırım kararlarını, kredilendirmelerini, üretimlerini takvime bağlayan yatırımcılar şimdi Resmi Gazete’de yayınlanacak yeni bir kararı bekliyor. YEKA GES-5 yarışmaları 18 ayrı şehirdeki 66 ayrı bölgede toplamda 1.200 MW kapasite hakkı için düzenlenecek. Projeler için sağlanacak kapasite büyüklükleri ise 10,20 ve 30 MW olarak değişecek. Kapasite tahsis edilen projelerde kullanılacak ekipmanlar için asgari yerlilik şartı güneş panelleri için yüzde 75, diğer ekipmanlar için ise yüzde 51 olacak. Bu kötü haberin ardından bir iyi haberi de verelim… OSB’LERE GES İMKÂNI Enerji Piyasası Düzenleme Kurumu’nun Elektrik Piyasasında Lisanssız Elektrik Üretim Yönetmeliğinde Değişiklik Yapılmasına Dair Yönetmelik Taslağı, organize sanayi bölgeleri (OSB) dışında da güneş enerjisi santralleri (GES) kurulabilmesinin önünü açıyor. Daha önce getirilen düzenleme ile OSB’lere bulundukları alan içinde GES kurabilme yetkisi verilirken, OSB’lerin birçoğunun tam kapasite dolu olması ve yeterli alan bulunmaması sebebiyle birçok bölgede santral kurulamamıştı. Yapılmak istenen düzenleme ile OSB içerisinde gerekli yer temininin sağlanamaması halinde, aynı görevli tedarik şirketi bölgesi sınırları içerisinde olmak koşuluyla OSB dağıtım lisansı dışında da üretim tesisi kurulabilmesine imkân tanınıyor. Elektrik tedariki için OSB dağıtım lisansı bölgesi sınırları dışında kurulacak üretim tesisleriyle tüketim tesisleri arasında ikili anlaşma yapılacak. Ayrıca mahsuplaşma işlemlerinin sayaçlar üzerinden yürütülmesi zorunlu tutulacak. İşletmeye geçen üretim tesislerinde, saatlik veya aylık mahsuplaşma sonucu oluşan ihtiyaç fazlası enerji için ilgili mevzuat hükümleri uyarınca işlem tesis edilecek.   HAFTANIN SÖZÜ “Dünyaya cenneti getirmeye çalışanlar, kaçınılmaz olarak dünya üzerinde cehennem yaratırlar.” Karl Popper