Öncelikle işini iyi yapanları tenzih ederim. Ama çoğu kafa sallayarak aylık 73 bin lira vek...

Öncelikle işini iyi yapanları tenzih ederim. Ama çoğu kafa sallayarak aylık 73 bin lira vekillik maaşını cebe indiren bir kalabalığa tokat gibi bir konuşma gerçekleşti geçen gün. Gördünüz mü... CHP Hatay Milletvekili Suzan Şahin tüm ülkenin hislerine tercüman oldu Meclis'te. Kürsüye vura vura, vekillerin gözlerine baka baka isyan etti yaşananlara. Duydunuz mu anlattıklarını... Kahramanmaraş ve Hatay merkezli depremlere İskenderun'daki evinde yakalandığını söyledi, sonra açtı ağzını yumdu gözünü:     "İlk depremde evimin sağındaki ve solundaki o ünlü Eda Apartmanı ve Sahil Apartmanı çöktü. Sabahın ilk ışıklarında ailelerinden önce deprem enkazında ben vardım. Komşularımdı, seslerini duyuyor ve tanıyordum; Fırat ‘Yardım eden yok mu' diye bağırıyordu, Erdinç ‘Buradayım' diyordu. Koştum, ne yapabilirim? Elimdeki bir leğenle atacağım birkaç tozla olmayacaktı bu iş. Nereye? Kaymakamlığa.      Üç sıra su basmıştı, dizlerime kadar suyla gittim kaymakam beyin yanına. Emniyet müdürümüz, AK Partili milletvekili arkadaşımız, diğerleri oradaydı ama birdenbire bir telefon geldi; yeğenim ‘te…' dedi, kaldı. Kaymakamlığın biraz ilerisinde evi var, gittim, ev böyle olmuş, böyle (elini döndürüyor). Evi çöktü kız kardeşimin, 1 yeğenimi kaybettim. Bu felakette yine gittim kaymakamın yanına. Gittiğim her göçükte hilti, arama kurtarma ekibi, ışık, asker, polis, ne istersen; bir el gücü istiyorlardı ama yoktu. "EKİP VAR ALET YOK"       İkinci günün akşamına kadar hiç kimse gelmedi. 35 arama kurtarma ekibi gecenin 23.00'ünde, orada bekledim, geldi ama elinde alet edevat yoktu. Makas, hilti, ışık neden yok diye sorduk ‘Havaalanında aldılar' dedi, ‘Niye' dedim, arkadan yollayacaklarmış. Yahu, ben uzman değilim, liyakatli yöneticisi değilim ama aklım almıyor. Arama kurtarma ekibinin alet edevatı neden sonra gelir, ne yapacak orada?       Üçüncü gününe kadar yaprak kımıldamadı, bütün herkesin seslerini duyduk, ‘Can kurtarın' diye bağırdılar. Hani, böyle deprem sahnelerinde görürüz, göçüklere çıkar arama kurtarma ekipleri ‘Beni duyan var mı' diye bağırır ya, göçük altındakiler bağırdı ‘Beni duyan yok mu?' diye. Yoktu.”      Hatay… 10 ilin toplamından daha fazla can verdik. Buradan arkadaşım sayıyor ‘Falan yere şu kadar kurtarma, falan yere…' İskenderun'u saydın mı? İskenderun'a gelmedi. 400 göçük, 2 bin apartman yıkıldı. 35 kişi arama kurtarma ekibine soruyorum ‘Nasıl çalışmalısın?', ‘Biz ekip çalışırız.' diyor. 77, 100 olsun; 100 göçüğe gittiniz, 300'ünde kimse yok. Sekiz gün gelmedi, birçok göçüğe uğramadılar. Sebep? Hani biz uzaya gidiyorduk, hani Avrupa bizi kıskanıyordu, hani? Neredeydiniz? ‘AFAD neredeydi, Kızılay neredeydi, asker neredeydi?' deyince kızıyorsunuz. Ben askerime canımı veririm, asker benim kırmızı çizgim ama o askeri oraya yığmayan iradeye söylüyorum.     Hatay'a zamanında gelmediniz, Hatay'ı ölüme terk ettiniz, Hatay'a kefen bile vermediniz, 40'lı 40'lı kıyafetleriyle battaniyelere, bazıları da sarılı olmayan bacaklarıyla gömüldüler, bazıları gömülemedi bile, uzun günler sıra beklediler. Hataylılara ilk gün bir bardak su dahi vermediniz; insanları enkaz altında, yakınları enkaz altında, başlarında kederleriyle bıraktınız; ailemiz, yakınlarımız, sevdiklerimiz gitti. Siz gönüllü gelenlere AFAD yeleği giydirdiniz, siz gönüllü gelenlere asker kıyafeti giydirdiniz. Onları korumak mıydı maksadınız, acziyetinizi kapatmak mı?" "KIZILAY NE HALE GELDİ"      Çocukken Türk Kızılay’a yardım amacıyla kumbarayla para topladığını anlatan Şahin, "Madalyalı bir kan bağışçısıyım ama şimdi 'Kanımı verirsem satar mı?' diye düşünüyorum. Ne hale getirdiniz o güvendiğimiz kurumları? Çadır satıyor; yiyecek, giyecek satıyor, biri de istifa etmiyor. AFAD başımıza afet oldu. Suç, o kurumlarda değil o kurumların içini boşaltanlarda" değerlendirmelerinde bulundu.      Şahin'in konuşması sırasında AKP sıralarından sesler yükseldi. Bunun üzerine Şahin, “Bugüne kadar utanmadınız, tedbir almadınız, anlamadınız. Dinleyeceksiniz” karşılığını verdi. Şahin, "Ben dokuz gün sonra saçımı yıkarken aynada yüzüme tükürdüm. Ben utanıyorum. Siz utanıyor musunuz?" sözleriyle tepki gösterdi.   Ağzına sağlık. İsyan etmekte çok haklıydı Suzan Şahin. Buna rağmen yapıcı konuştu, suçlu aranacaksa zincirin tüm halkalarına bakılsın dedi, önümüze bakalım, dedi. İmar affını hatırlattı. Ders alırız diye umuyorum; ancak bu haklı isyanı bile dinlemekten aciz olanlardan utanıyorum. Bence asıl konu onlar. Çünkü görmüyor, duymuyorlar.  MECLİSTEKİLER KİMİN VEKİLİ?     Ülkenin imar mevzuatı, yapı kalitesi, afet yönetmeliği, sivil savunma uygulamaları sınıfta kalıyorsa, bunları dinlemeye bile tahammülü olmayan vekil, millete vekalet etmiyordur. Toplumun temeli olan öğretmenler, doktorlar, mühendisler gecesini gündüzüne katıp 15-20 bin lira kazanıyor, asgari ücret 10 bin lirayı göremiyorsa, iyileri tenzih ederim tekrar, 'Meclis' e gezmeye giderek' binlerce lira kazananlar milletin vekili olamaz. Kartvizitini ihale bağlamak için hatta trafik cezası yememek için kullanan milletin vekili olamaz. Aç milletin vekili nasıl zengin olur?      Ülkenin pırıl pırıl doktorlarına getirilen performans sistemi vekillere neden getirilmedi? Meclistekilerin kaçı, Manisalı Özgür Özel'in Soma faciası öncesindeki gibi, ülkemizdeki afetlerle ilgili uyarıda bulunmuş mesela? Kaçı imar affına karşı çıkmış? Kaçı sağlıklı konut mevzuatı için geliştirme planı hazırlamış? Hiç bir önerge vermeyen, söz alıp konuşmayan sözde vekiller var. Bu nasıl vekalet etmek? Hak çok, para çok ama  sorumluluk yok!      Bunca rezaletin ardından sorumluk duygusu yoksa, istifa yoksa dokunulmazlık şöyle dursun, bizim adımıza çalışması gerekenleri denetleyecek mekanizmaları oluşturmak artık kaçınılmazdır. Ayrıca, işini hakkıyla yapsalar dahi, bir çok yan hakla birlikte milletvekilleri ve diğer yönetici maaşları toplumun vicdanını, adalet duygusunu yaralamaktadır. Tüm siyasilerin ülke refahı için onurlu çalışmalara imza atması ve maaş artışındaki gibi, ülke refahı için de birlik olması dileğiyle.