Ülkemizin bitmek bilmeyen Avrupa Birliği yolculuğunda birçok konuda Avrupa’nın kriterlerine ulaşmaya çalıştık, Avrupa’nın hukuki düzenlemeleri ile daha medeni, modern bir toplum olma mücadelesi verdik...

Ülkemizin bitmek bilmeyen Avrupa Birliği yolculuğunda birçok konuda Avrupa’nın kriterlerine ulaşmaya çalıştık, Avrupa’nın hukuki düzenlemeleri ile daha medeni, modern bir toplum olma mücadelesi verdik. Balıkçılıktan vergi mevzuatına, üniversite not sisteminden kamuda şeffaflığa kadar çok geniş bir perspektifte gündelik hayatımızda olumlu etkilerini gördüğümüz birçok düzenlemeyi Avrupa Birliği sürecindeki yürüyüşümüze borçluyuz. Şu anda kullandığımız çipli pasaporttan yeni tip sürücü belgesine, araç plakalarındaki mavi TR uzantısından yeni tip kimlik kartına birçok gelişme de hep bu dünyaya, özellikle de batılı modern dünyaya yakınlaşma çabasının sonucu olarak hayatımızdaki yerlerini aldılar. Hükümetin Avrupa Birliği sürecindeki hızlı adımları ‘terörle mücadele’ ve ‘kamuda şeffaflık’ gibi iki ‘dokunulmaz’ adımla geriye doğru sararken, toplumun Avrupa Birliği’ne katılım heyecanı da bir ara yüzde 30’lar seviyesine indi. Artan döviz kuru, hayat pahalılığını tetikleyince gençlerin yaşadığı her gün yeni bir ‘kayıp güne’ dönüştü. Aldığı burslarla dünyayı gezebilen, kendini geliştirmek için kitap alabilen, sinemaya gidebilen, konser ya da tiyatro gösterilerine rahatlıkla katılabilen, geçim derdini düşünmek zorunda olmayan, mutlu bir geleceğe yürüyen Avrupalı gençlerin erişilebilir hayatlarını deneyimlemek isteyen birçok Türk gencinin aklı Avrupa’da. Türk gencinin ülkeye olan inancının ve gelecek kaygısının bu kadar yüksek sesle dillendirildiği bir ortamda ağlamanın ötesinde umudu yeşertecek adımları hep birlikte atabilmeliyiz.

ARABA TERAPİSİ

Birkaç gündür Avrupa’dayım. Hollanda’nın başkenti Amsterdam’dan kiraladığım arabayla güney Hollanda ve Belçika’nın birçok kasabasını gezdim, gitmek istediğim yerleri deneyimleme şansı buldum. Çok uzun zamandır da arabayla bir tur yapmak istiyordum, bu açıdan verimli bir seyahat oluyor. Bu seyahatin bana kattığı en ilginç deneyimlerden biri de trafik terapisi oldu sanırım. Avrupa’nın en medeni ülkelerinden ikisinde 800 km’yi aşan araba yolculuğu yaptım. Trafik kurallarına bu kadar uyulan, kimsenin birbirine korna çalmadığı, yaya ve bisikletin her şeyden önce geldiği bu sisteme uzun yıllardır Türkiye’de araç kullanan biri olarak alışmak ya da alışmaya zorlanmak herkesin yaşamasını dilediğim bir deneyim. Sinyal kullanmayı beceremeyen, dönel kavşaklarda kavşak içindeki araca yol vermeyen, yaya geçidinden son sürat geçen, camdan sağa sola çöp atmaya alışkın bir kültürden böylesine saygılı ve kurallara uymaya gayret eden bir kültüre geçiş yapınca insan afallayıp kalıyor. 4 günlük araç kullanma deneyimiyle pamuk gibi bir insana dönüştüm. Her Türk sürücünün Batı Avrupa’da en az 10 saatlik şehir içi ve şehir dışı araç kullanma deneyimi talep edilmesi daha medeni bir Türkiye için keyifli bir öneri olsun benden.