Piyasada fiyat artışları yükselmeye devam ediyor. Asgari ücrete, emekliye, memura yapılan zam işçinin, emeklinin, memurun cebine girmeden eridi. Akaryakıt, elektrik, doğalgaza yapılan astronomik zamla...

Piyasada fiyat artışları yükselmeye devam ediyor. Asgari ücrete, emekliye, memura yapılan zam işçinin, emeklinin, memurun cebine girmeden eridi. Akaryakıt, elektrik, doğalgaza yapılan astronomik zamlarla vatandaşı doğalgaz ve elektrik çarptı. Yüzde 8 olan KDV, yüzde1’e çekildi. Hayat pahalılığına yansıyacak mı? Bakanlar Kurulu’nun zamları ya geri çekmesi ya da makul bir seviyeye getirmesi için acil çalışmalar yapması gerekiyor. Vatandaş elektrik paralarından evleri ve cepleri yangın yerine döndü. Evlerinde ampul yerine mum yakmaya başladı. Peki Cumhurbaşkanı Erdoğan arabulucu olacak mı? Uluslararası politikayı görmemezlikten gelemeyiz. Rusya-Ukrayna’dan bize ne diyemeyiz. Ortaya çıkan askeri, siyasi ve ekonomik olgular coğrafya olarak bizi etkiliyor. Rusya-Ukrayna krizi temelinde Rusya-NATO gerilimi gibi görünse de aslında ABD-Rusya gerilimi. NATO’nun genişlemesi, Rusya tarafından yıllardır tehdit olarak algılanıyor. Rusya’nın bunu tehdit görmesinin sebebi de NATO’nun İkinci Dünya Savaşı’nın hemen ardından ABD’nin izlediği çevreleme politikası. Bu politikayı Karadeniz’de ve Baltık bölgesinde izlemesidir. Rusya yayımladığı güvenlik doktrinlerinde NATO’nun genişlemesi Rusya’nın ulusal çıkarlarına ve güvenliğine tehdit oluşturur. Rusya’nın 2000, 2010 Askeri Doktrini, 2008’de Koruma Sorumluluğu (R2P) çerçevesinde Gürcistan ile girdiği savaş ve 2015’te yayımladığı Deniz Doktrini dönüm noktasıydı. Bunlar askeri ve jeopolitik anlamda dönüm noktaları olurken, 2003 ve 2009’da Rusya yayınladığı enerji stratejileriyle enerji sektörünü millileştirmek suretiyle enerji projelerini bir dış politika aracı olarak da kullanmaya başlamıştır. Rusya burada NATO’nun Baltık (Estonya, Litvanya, Letonya ve Polonya da buna eklenebilir) ve Balkan ülkeleri (Yunanistan, Bulgaristan ve Romanya) üzerinden bir genişleme ve çevreleme politikasını (silahlanma) durdurmasını talep etmektedir. Buna ek olarak Ukrayna’nın Karadeniz’de NATO’nun bir parçası olması halinde son kalenin düşmesi demektir. Rusya’nın bu karşı duruşunu Akdeniz’de de görmek mümkün. Öyle ki, Rusya Suriye, Mısır, İsrail ve Sudan üzerinden hem Akdeniz hem de Afrika’da etkinliğini artırmaya çalışırken, ABD ise Güney Kıbrıs ve Yunanistan üzerinden bölgedeki etkinliğini artırmaya çalışıyor. Keza bu noktada Fransa’nın son dönemdeki atağını da unutmamalıyız. Jeopolitik gerilim artarken, Macaristan da tavrını Rusya’ya yakın olarak alıyor. NATO üyesi Türkiye ise hem Ukrayna hem de Rusya ile yakın ilişkilerde olması nedeniyle olası bir savaşı engellemek için arabulucu olmaya çalışıyor. Bu süreçte özellikle ABD’nin Yunanistan’ı bir askeri üs haline getirdikten sonra Türkiye’ye yaklaşmadığı da gözden kaçmıyor. Gelelim Rusya ve Çin arasında varılan mutabakata. Rusya Devlet Başkanı Putin’in Pekin’de Çin liderli Şi Cinping ile 4 Şubat 2022’de görüşmelerinde ortak metinde NATO’nun genişlemesine karşı çıkılırken, BM Güvenlik Konseyi’nin güçlendirilmesine çok kutuplu dünya sistemine vurgu yapıldı. Gergin bekleyiş; Rusya, NATO-Ukrayna konusunda Çin’i yanına almış durumda. Batı’nın olası yaptırımlarını Çin ile aşabileceğine inanıyor. Rusya ve Çin arasındaki ticaret hacmi 150 milyar ABD Doları’na yaklaşmış... Askeri uzmanlar Rusya’nın Ukrayna’yı ele geçirmesi 48 saat alır diyor.