Cumhurbaşkanımız Sayın Recep Tayyip Erdoğan açıkladı: “Seneye yerli imkanlarla üretilen kendi uydumuzu göndereceğiz.”

Cumhurbaşkanımız Sayın Recep Tayyip Erdoğan açıkladı: “Seneye yerli imkanlarla üretilen kendi uydumuzu göndereceğiz.” Birileri de çıkıp diyecektir ki; “Türkiye’de insanlar aç, aç.” ABD dünyanın en gelişmiş, en zengin ülkesi değil mi? Orada da sokaklarda kalan aç insanlar var. Ona ne diyeceksiniz. Bana ne ABD’den diyebilirsiniz. Anladım… Ama insanın ülkesinin, kalkınarak dünya ile yarışma çabalarını, “açlık edebiyatı” yaparak engellemeye çalışmak, öngörüsüzlüğün, çağı anlayamamanın dik alasıdır. Hele hele birileri İHA, SİHA, tank, top yapıp ülke güvenliğini garantiye almaya çalışırken, sen hala “eşek” ve “kabak” heykeli peşinde koşuyorsan. Bu da yetmiyor, dünyanın üçüncü büyük havalimanına, trafiği rahatlatacak köprü ve yollara karşı çıkıyorsun. Pandemide bizi kurtaran, insanlarımızın sokaklarda ölmesine engel olan şehir hastanelerine tepki gösterip, bunları yapanları neredeyse “hain” ilan ediyorsun.Çılgın Proje” Kanal İstanbul’u belki şimdilerde hiçbirimiz hayal edemiyor. Ama birileri var ki, projeye baştan karşı. Bunlar, çok iyi bilirsiniz ki, İstanbul’daki üç köpüye de, Marmaray’a da, Avrasya Tüneli’ne de karşı çıkmışlardı. Hatta, bir örnek de İzmir’den vereyim. Konak Tüneli’ni yaptırmamak için ne kadar uğraştılar hatırlayın. Ama devlet bu, halkın yararına ise yapar. Bakın bugün kent içinde trafik iyiden iyiye kördüğüm olmuyorsa Konak Tüneli sayesindedir. İzmir’den devam edeyim. Sahi Sayın Binali Yıldırım’ın “35 İzmir, 35 Projesi”ndeki çılgın Körfez Geçiş Projesi nerede? Tabiri caizse masal oldu. Bence İzmirliler ve İzmir’i yönetenler Binali Bey’den bu sözünü tutmasını istemeli. Çünkü bu proje İzmirli’nin hakkıdır. Bugünlerde İzmir’de yana yakıla neyi konuşuyoruz? Trafik sıkışıklığını değil mi? Suçlu olarak ise kime yükleniyoruz? Doğal olarak Büyükşehir Belediye Başkanımız Sayın Tunç Soyer’e. Ne alaka. Soyer daha iki yıldır o koltukta. Bu projeyi kim istemedi. Aziz Kocaoğlu. İzmir’in Stratejik Planı’na bizzat kendisinin aldırmadığını hatırlıyorum. Alın size saman altından su yürüten “istemezükçü” zihniyet. Bu iş böyle uzar gider. Sanırım, birinin “ak” dediğine diğerinin “kara” demesi, bizim ülkemize has bir durum. Yıllardır süregelen bu acınası haller benim gibi 60’ına merdiven dayamış insanların ömürleri boyunca siyasetçilerin ağızlarından duydukları saçmalıklardır. Ve bu yüzdendir ki, bu ülke tıpkı mehter marşındaki gibi “iki ileri, bir geri” yapıyor. Bazen ümitvar oluyorum. Örneğin; Buca’nın yıllardır kanayan yarası olan cezaevi, genel ve yerel yönetimin el ele vermesiyle kaldırılacak. Şehir ve trafik rahatlayacak. Yerine ne yapılır bilmiyorum. Buca Belediye Başkanı Sayın Erhan Kılıç, ezberleri bozmuş görünüyor. “Mevzuu Buca ise gerisi teferruattır” diyor, diyebiliyor. Kendisini kutluyorum. Keşke partisi de genel meselelerde “Mevzu Türkiye ise gerisi teferruattır” diyebilse. AMAN AÇILMAYALIM Yarından itibaren, “maske-mesafe-temizlik” dışındaki pandemi yasakları kalkıyor. Toplu ulaşım başta olmak üzere, hemen hemen her yer açılacak. Pavyonlar bile. Orta halli halkımızın en çok vakit geçirdiği kahvehaneler de. Oyun oynamak da serbest artık. Şimdi, devlet serbest bıraktı diye, açılıp saçılacak mıyız? Birdenbire böyle yaparsak henüz ortadan kalkmayan, üstelik varyant üstüne varyantları ortaya çıkan korona virüs hortlamaz mı? Bence hortlar. Evet çok zor günler geçirdik, intiharlar, iflaslar yaşadık. İnsanlarımızı kaybettik. Bunlar bize ders olmayacak mı? Olmalı… Siz siz olun son 2 yılı yaşamamış gibi yapmayın. Haydi hayırlısı…