Çağımızın en büyük sorunlarından biri çevre kirliliği. Kirlilik sadece toprağı değil, asıl sularımızı ilgilendiriyor. İster nehirlerimiz, isterse denizlerimiz olsun, yıllardır yoğun bir kirlilik baskı...

Çağımızın en büyük sorunlarından biri çevre kirliliği. Kirlilik sadece toprağı değil, asıl sularımızı ilgilendiriyor. İster nehirlerimiz, isterse denizlerimiz olsun, yıllardır yoğun bir kirlilik baskısı altında. Kısaca, bugünlerde Marmara Denizi’nde yaşadığımız “müsilaj olayı”na değinerek konuyu, İzmir Körfezi’nin durumuna getireceğim. Bugünlerde Marmara’da yaşanan müsilaj, bilim adamlarının açıklamalarına göre, ısınan deniz suyunun sonunda kirliliği kusması olarak adlandırılıyor. Ülke sanayinin yüzde 80’ine yakınını bir iç denizin kenarına yığarsanız, olacağı bu. Bu kirlilikten nasıl kurtuluruz şimdi kara kara onu düşünüyoruz. Yani yumurta kapıya gelmiş durumda… Marmara tam bir kara delik. İstanbul ve Çanakkale boğazlarından su girişleri var ama anlaşılan, bu yeterli olamıyor. Çünkü bu dev çukura çöken deniz salyaları, sudaki hayatı da yok ediyor. İnşa edilmek istenen Kanal İstanbul, bu konuda sorunu çözen bir aktör mü olur yoksa daha da derinleştirir mi, iyi irdelemek lazım. Marmara’da ibretlik bir durum yaşanırken, biz İzmir’e dönelim. 1975’lerde nüfusun artmasıyla kirlenmeye başlayan İzmir Körfezi’nin de akıbeti bu gidişle yakında Marmara’dan farklı olmayacak. Zira Körfez bir iç deniz değil ama, çıkışı olmadığı için kirliliği atmakta zorlanan bir yapıya sahip. Her yıl yaz ayları geldiğinde, kirliliğin sebep olduğu koku, plankton patlaması ve yüzeyin sığ yerlerde deniz marulları ile kaplanmasına sebep oluyor. Lodos nedeniyle körfezin kirli sular Bayraklı’dan başlayarak Bostanlı sahilinde toplanınca da güzelim kıyı yaşanamaz hale geliyor. Hele Meles Deltası’ndan geçerken burnunuza gelen kesif kokular genizleri yakıyor. Maalesef onca çalışmaya rağmen kesin bir çözüm bulunamadı. Sayın Aziz Kocaoğlu, 15 yıldan fazla Büyükşehir Belediye başkanlığı yaptı. Her seferinde, “Yüzülebilir Körfez” hayalini dilinden düşürmeyen Aziz Başkan, bunu gerçekleştirmekte başarılı olamadı. O gitti, koltuğunda şimdi Sayın Tunç Soyer oturuyor. Sayın Soyer’in de söylemleri, kimse kusura bakmasın Aziz Bey’den farklı değil. “Körfez’de yüzme hayali” ile yanıp tutuşan Tunç Başkan, iktidara gelmesinin üzerinden 2 yıl geçmesine rağmen bu konuda bir arpa boyu yol almış değil. Kendisinin çevreye verdiği önemi, Seferihisar’daki başkanlığı döneminde balık çiftliklerine karşı verdiği mücadeleden biliyoruz. Orada karşısında bir veya birkaç şirket vardı. Burada, kendine yapılan haksızlığı affetmeyen doğa var, unutmasın! Amacım kimseyi eleştirmek, yerden yere vurmak ve başarısız ilan etmek değil. Yol yakınken uyarmak. Kusura bakmayın hepimiz İzmir’de yaşıyor, bu doğanın suyunu içiyor, havasını soluyoruz. Ben sahip çıkmazsam, sen sahip çıkmazsan bu işin sonu ne olur! Düşünmek bile istemiyorum. Yıllardır yazıp durduk. Hatta 2011 yılında İzmir’de basın toplantısı düzenleyen Kemal Kılıçdaroğlu’na bile sorduk bu konuyu. “Körfezi CHP’li belediye olarak nasıl temizlemeyi düşünüyorsunuz?” dedik. Ama o topu Aziz Kocaoğlu’na attı. “Gel Aziz Bey bu soru sana” dedi. Aziz Başkan, kamuoyunu tatmin edebilecek bir cevabı maalesef veremeyince, çareyi bizi itibarsızlaştırmakta buldu. Güya biz sorularımızı, dönemin CHP İzmir Milletvekili Mehmet Ali Susam’dan almıştık. Sorularımızın cevabını vermek yerine, böyle bir ajitasyona sığındılar. Nihayetinde 10 yıl geçti, sorunlar yerinde duruyor. Maalesef haklı çıkan taraf biz olduk. Keşke olmasaydık… Aziz bey yaptıkları ve yapmadıklarıyla tarih oldu. Şimdi sıra Tunç Soyer’de. Bazı altyapı çalışmaları var. Büyük Kanal’da yağmur suyu ile kanalizasyon sularını bertaraf edecek “ayrık sistem”i geri getirme, Kemeraltı-Konak bölgesindeki kanal altyapısının düzenlenmesi v.s., v.s. gibi. Ama bunlar yetmez. Hem de çok ağır ilerleyen çalışmalar. İzmir’i ancak topyekün bir altyapı hamlesi kurtarır. Bunu başarabilirse ne ala. İşte o zaman İzmir tarihi Tunç Başkanı yazacaktır…