Osmanlı’dan Cumhuriyet’e geçişte aydınlanma çizgisini sürdüren ve geliştiren isimlerin başında geldi. Sadece masa...

  Osmanlı’dan Cumhuriyet’e geçişte aydınlanma çizgisini sürdüren ve geliştiren isimlerin başında geldi. Sadece masada şiir yazarak değil, ülkenin her tarafında dolaşarak yaptı bunu... Ahmet Kutsi Tecer gibi edebiyatçılar güçlü eserler yazmasını bildikleri gibi edebiyat yoluyla modernleşme çizgisine damga vuracak işler de yapmışlardır. Bir devlet adamı olarak görev yaptıklarında da bunun örneklerini ortaya koymasını bilmişlerdir. Tecer, bu yönüyle Cumhuriyet’in “devrimci bir kadrosu” sıfatını sanırım hak ediyor. Tecer, daha çok “Orda Bir Köy Var Uzakta” şiiriyle tanındı. Korolarda söylendi. Filmlere müzik oldu. Bir cumhuriyet aydınının hayatına bakalım. KUDÜS’TE DOĞAN KUDSİ 1901’de Kudüs’te dünyaya geldi. Babası, o dünyaya geldiği sırada Kudüs Düyun-u Umumiyesi müdürü olan Abdurrahman Bey, annesi Hatice Hanım’dır. Aile, Eğin'e bağlı Apçağa köyündendir. Ahmed Kutsî, dört çocuklu ailenin en küçüğüydü. Asıl adı Ahmet’tir. "Kudsi" adı, doğum yeri Kudüs’ten ötürü kendisine verilmiştir. Ahmet Kutsi Tecer, ilk öğrenimine Kudüs'te Frères des écoles chrétiennes okulunda başladı. Babasının tayîni nedeniyle ailesinin taşındığı Kırklareli'nde ilk ve ortaöğrenimini tamamladıktan sonra liseyi İstanbul'da Kadıköy Sultanisi'nde ücretsiz yatılı olarak okudu. Liseden sonra iki yıllık Halkalı Ziraat Yüksek Okulu’nu bitirdi (1922). Ardından Yüksek Öğretmen Okulu imtihanını kazanarak iki yıl Darülfünun'un Felsefe Bölümü'ne devam etti. DERGAH DERGİSİ ÇEVRESİ Öğrencilik yıllarında çekirdeğini bazı Darülfünun hocaları ve öğrencilerinin oluşturduğu Dergâh dergisi çevresindeki aydın gruba katılan Tecer’în bazı şiirleri Dergâh dergisinde yayınlandı. 1925'te Darülfünun'daki öğrenimine ara vererek Yüksek Öğretmen Okulu bursuyla biyoloji öğrenimi için Fransa'ya gitti ancak Sorbonne Üniversitesi Edebiyat Fakültesi’nde felsefe derslerini takip etti. Fransa’da bulunduğu 1925-1927 yıllarında Paris Millî Kütüphanesi'nde araştırma yapma imkânı buldu. Kütüphanede Cezayir Halk Şairleri yazmalarını bularak Türk halk edebiyatının bilinmeyen bir yönünü ortaya çıkardı. Paris’teki hayatını “Paris Acıları” adlı şiirinde yansıttı. 1928 yılında yurda geri dönen Ahmet Kutsi, araştırmalarını Halk Bilgisi Derneği'nin çıkardığı Halk Bilgisi Mecmuası’nda yazılar yayımladı. 1929’da Darülfunun’dan mezun oldu. SOYADINI BİR DAĞDAN SEÇTİ Sivas Lisesi'ne edebiyat öğretmeni olarak atanması üzerine gittiği Sivas şehrinde dört yıl kadar kaldı. Çalıştığı okulda Toplantı adıyla bir öğrenci dergisi çıkaran şair, arkadaşları Vehbi Cem ve Muzaffer Bey ile birlikte 5-7 Kasım 1931’de Halk Şairleri Bayramı'nı gerçekleştirdi; şenlikler sırasında yapılan yarışmada birinci gelen Aşık Veysel ile dostluğu başladı. Aşık Veysel’in yanı sıra, Suzani, Ruhsati, Mesleki, Talebi, Karslı Mehmet gibi halk şairlerinin tanıtılması için çalıştı. Halk Şairlerini Koruma Derneği' kurarak halk müziğinin tanınması, okula ve radyoya girmesi için çalıştı. 1932 yılında Sivas Maarif Müdürlüğü'ne atandı ve aynı okulda Fransızca dersler verdi. Ayrıca Kız Muallim Mektebi ve Kız Meslek Lisesi'nde de edebiyat öğretmenliği yaptı. Sivas Halkevi'nin başına geçti, çevrede Halk Odaları'nın açılmasına önayak oldu. Yörenin halk bilimi unsurlarını araştıran Ahmet Kutsi Bey, şiirlerini “Şiirler”(1932) adlı kitabında topladı. Soyadı Kanunu çıktığında Sivas’ın Deliktaş Köyü’nden Ruhsati’nin bir şiirinde geçen Tecer Dağı’nın adını soyadı olarak seçti MUZAFFER SARISÖZEN’İN KEŞFİ Tecer, 1934'te Millî Eğitim Bakanlığı’nda Yükseköğrenim şube müdürü olarak atandı ve bu görevde 5 yıl kaldı. Bir yandan da Gazi Eğitim Enstitüsü’nün kompozisyon, Gazi Lisesi’nin felsefe derslerine girdi. Devlet Konservatuvarı'nın kuruluşunu hazırlayanlar arasında yer aldı. 1937 yılında öğretmen Meliha Hanım ile evlendi, bu evlilikten iki çocuğu oldu. 1938’de Yükseköğrenim Genel Müdürü olarak atanan Tecer, arkadaşı Muzaffer Sarısözen’in Ankara Devlet Konservatuvarı Folklor Arşivi Şefliğine tayinini sağlayıp, halk müziği derlemeleri yapmasına yardımcı oldu. 1942'de Talim ve Terbiye Kurulu üyeliğine atanan Tecer, ardından VI. dönem Adana (ara seçim) ve VII. Dönem Urfa milletvekili olarak TBMM’de yer aldı. Milletvekilliği sırasında kültür ağırlıklı siyasi çalışmalarda bulundu ve Halk Evleri Şenliği'ni düzenledi. HALKEVLERİ VE ÜLKÜ DERGİSİ Milletvekili Ahmet Kudsi Tecer, 1941-1945 yılları arasında Ülkü mecmuasının ve Halkevleri'nin yönetimini üstlendi. Halkevleri’nin yayın organı olan bu mecmua, cumhuriyet ideolojisini yaymak için 1933’ten beri çıkarılmakta idi. Ülkü, Ahmet Kutsi Tecer’in idarecisi olduğu dönemde 15 günde bir yayımlandı. Fikir ve sanat hareketlerine yer verilen, kitap ve dergi tanıtımı yapılan dergide Âşık Veysel, Ali İzzet Özkan gibi âşıkların yurt genelinde tanıtılmasına yönelik çalışmalar vardı. Bu dönemde Tecer’in yazıları ve şiirleri Ülkü’de, zaman zaman da Yücel dergisinde ve Ulus gazetesinde çıktı. Bu yıllarda köy temsilcileri ile ilgilendi, köy tiyatrosunu inceledi ve Koç Tecer, 1947-1951 yılları arasında Paris Kültür Ataşesi ve Öğrenci Müfettişi olarak görevlendirildi. Bu dönemde Paris'te müzik eğitimi için bulunan “harika çocuk” İdil Biret ile de ilgilendi 1948 yılında Ankara’da kurulan geçici UNESCO Komitesi’nde görevlendirilen Tecer, 1950’de UNESCO Yürütme Komitesi’nde Türk delege olarak yer aldı. UNESCO topluluğu içinde Türk kültürünün gelişmesine hizmet etti, “Yiğit Köroğlu” oyununu yazdı. Türkiye’ye döndükten sonra 1953 yılında İstanbul Belediye Konservatuvarı’nda Türk tarihi ve geleneksel tiyatro, Galatasaray Lisesi’nde edebiyat dersleri verdi. 1955 yılında kurulan Türk Halk Oyunlarını Yaşatma ve Yayma Tesisi ile yine aynı yıl kurulan Türk Halk Sanatları ve Ananeleri Tetkik Cemiyeti İstanbul şubesinin (günümüzdeki adı Folklor Araştırmaları Kurumu) kurucu üyeliklerini yaptı. Türk Dil Kurumu’nun da üyesi oldu. 1957-1966 yılları arasında İstanbul Güzel Sanatlar Akademisi’nde estetik, Gazetecilik Enstitüsü’nde halk edebiyatı dersleri verdi. 1960′lı yıllarda İstanbul Radyosu’nda yayıncılara ders verdi. İstanbul Eğitim Enstitüsü Öğretmeni iken 1966 yılında emekli oldu. O ŞİİR EĞİN İÇİN YAZILDI İlk şiirleri 1921-1922'de Dergah Mecmuası’nda yayımlanan Ahmet Kutsi’nin ilk eseri 1932 yılında bastırdığı “Şiirler” kitabıdır. Bu eser sınırlı sayıda basıldığı için (250 adet) kütüphanelerde mevcut değildir. Daha sonraki şiirleri Varlık, Nerdesin, Oluş, Yücel, Ülkü, Türk Düşüncesi, Şadırvan, Türk Dili gibi dergilerde çıkar. 1933-36 yılları arası şiir bakımından en verimli olduğu dönemdir. 2002 yılında Kültür ve Turizm Bakanlığı tarafından Tecer'in Bütün Şiirler yayınlanmıştır. Ahmet Kutsi, şiirlerini hece ölçüsünde ve yalın bir dille yazmış. Aşk, doğa, ölüm, özlem gibi konuları işlemiştir. Genellikle halk şiirlerinin sekizli ve on birli hece ölçüsüne ve ulusal nazım birimi olan dörtlüğe bağlı kalan Tecer, bazen de heceyi yeni ölçülerle denemiştir. En çok bilinen "Orada Bir Köy Var Uzakta" adlı şiirini babasının memleketi olan Apçağa Köyü (Erzincan/Kemaliye) için yazmıştır. İnceleme alanında da 1940 yılında yayınlanan Köylü Temsilleri adlı kitabı seyirlik oyunları üzerine yazılmış bir çalışma olarak kayda geçmiştir. Tecer, 23 Temmuz 1967 tarihinin pazar gecesi Vakıf Gureba Hastanesi'nde öldü. Cenazesi, Zincirlikuyu Mezarlığı'na defnedildi. Orda Bir Köy Var Uzakta Orda bir köy var, uzakta, O köy bizim köyümüzdür. Gezmesek de, tozmasak da O köy bizim köyümüzdür. Orda bir ev var, uzakta, O ev bizim evimizdir. Yatmasak da, kalkmasak da O ev bizim evimizdir. Orda bir ses var, uzakta, O ses bizim sesimizdir. Duymasak da, tınmasak da O ses bizim sesimizdir. Orda bir dağ var, uzakta, O dağ bizim dağımızdır. İnmesek de, çıkmasak da O dağ bizim dağımızdır. Orda bir yol var, uzakta, O yol bizim yolumuzdur. Dönmesek de, varmasak da O yol bizim yolumuzdur.