Aslında ormanları korumada iş ormana bakış açısından geçiyor. Ormana ‘mühendislik’ olarak bakan, ormanı ‘işletilecek’ bir meta olarak gören zihniyetten bahsediyorum. Bazı korunması gereken mad...

Aslında ormanları korumada iş ormana bakış açısından geçiyor. Ormana ‘mühendislik’ olarak bakan, ormanı ‘işletilecek’ bir meta olarak gören zihniyetten bahsediyorum. Bazı korunması gereken maddi ve manevi değerler var ki bunların işletmesi, mühendisliği, ticareti olmaz *Ormanın restorasyonu sırasında ekosistemin bütünlüğünü destekleyecek şekilde Ekosistem Tabanlı Fonksiyonel Orman Amanejman Planlaması prensibiyle konuya yaklaşılması önem arz etmektedir. Bu kapsamda yalnızca kızılçam gibi çıralı, kolay yanan ağaç türleri yerine, Ege’nin doğal orman bitki örtüsünün diğer parçaları olan meşe, menengiç gibi ağaç türlerinin gelişimine izin vermek gerekmektedir. Bu ağaç türleri yangına daha dirençli türler olmanın yanında, barındırdıkları biyolojik çeşitlilik ve toprağı geliştirme özellikleriyle kızılçama göre çok daha zengin bir orman dokusunun oluşmasını sağlamaktadır. Dolayısıyla orman restore edilirken, yalnızca kızılçam değil; uygun yerlerde meşe, menengiç gibi ağaç türlerinin kullanılması gerekmektedir. Ege’nin doğal ormanlarının neye benzediği, nasıl bir görüntüsü olduğu bugün İzmir Menderes’teki Notion Antik Kenti’ne bakılarak görülebilir. Aslında yapılması gereken buradaki doğal orman dokusunun tüm Kızıldağ’a yaygınlaştırılmasıdır. *Ağaçlandırma çalışmaları yapılırken, dozer ve kepçelerle toprağın tesviye edilerek teraslama yapılması çoğu zaman sakıncalı sonuçlar doğurmaktadır. Bu yöntem, Ege Bölgesi gibi organik materyallerinin toprak dokusunda son derece ince bir katmana sahip olduğu bölgelere ciddi zararlar verebilmektedir. Dozer ve kepçeler, gezdikleri yerlerde ve terasladıkları noktalarda zaten ince olan organik toprak dokusunun kayaların ve minerallerin altında kalmasına; ağaçların ve bitkilerin gelişmesi için önemli olan organik materyallerin ortadan kaybolmasına neden olmaktadır. Bu nedenle ağır teraslama çalışmaları yapılmadan bu hususa dikkat edilmesi gerekmektedir. *Doğal ormanların yanmasını engellemek ve aynı zamanda bundan sonra böyle felaketlerin gerçekleşme ihtimalini ortadan kaldırmak için ormanlarımızda kara keçi gibi yerli keçi ırklarının otlayabilmesi gerekmektedir. Sanılanın aksine keçilerin çok yıllık orman ağaçlarıyla beslenme oranı yüzde 30’un altındadır. Besinlerinin büyük çoğunluğu ise orman tabanındaki tutuşabilirliği yüksek otsu bitkiler ve çalılar olan keçiler, bu özelliğiyle orman tabanındaki tutuşabilir alan oranını ciddi oranında azaltmaktadır. Keçilerin ve diğer otoburların olmadığı bir orman dokusunun altında kuru otlar ve çam pürüleri daha hızlı bir şekilde çoğalmakta ve bir yangın olduğunda bu otlar ve kurumuş çam yaprakları, yangının çok daha hızlı yayılmasına sebep olmaktadır. Doğal koşullar altında Ege ormanları, içinde sadece kızılçam değil aynı zamanda meşelerin, menengiçlerin ve çok farklı türde ağaçların bulunduğu ve altında keçilerin, diğer otoburların otladığı bir orman dokusudur. Bu sistem bozulduğunda, aslında ormanlarımız da yangına karşı savunmasız hale gelmektedir. Bir anlamda ormanın yangına karşı kendini savunabileceği tüm doğal kalkanlar elinden alınmaktadır. Bu nedenle ormanlarımızda hayvancılığın da yapılabileceği ve doğal otoburların yeniden yaygınlaştığı bir yönetim şekli esas alınmalıdır. *Bugünkü yangınların bu kadar geniş alanlara yayılması ve tahrip etmesinin sebebi, yalnızca bir doğa felaketi değil, aynı zamanda elli yılı aşkın bir süredir sürdürülen orman politikasının bir sonucudur. Bu politika nedeniyle, Ege’de yalnızca kızılçam ağaçlarından oluşan monokültür ormanlar doğal yayılışına göre çok daha geniş bir alan kaplamaktadır. MİLLİ PAKLARIN KORUNMASI “Alan Kılavuzlarının Seçimi, Eğitimi, Çalışma Usul ve Esasları Hakkında Yönetmelik” ile korunan alan sınırları dahilinde ve yakın çevresinde yaşayan yöre insanı alan kılavuzu olarak yetiştirilmeli ve ziyaretçilerin, kaynak değerleri hakkında doğru ve sağlıklı bilgi edinmeleri sağlanmalıdır.. Ayvalık’ta tabiat parkında her sene bir yerler yanıyor. Özellikle yanmayan yerler için acil önlemlerin alınması gerekir. Korunan bir alana kılavuzsuz girişlerin alanın tüm kaynak değerlerine zarar verdiği ve korunan alan içerisinde ateş yakma, kekik ve doğal çay türleri gibi endemik ve endemik olmayan bitki toplama girişimleri ile karşı karşıya gelindiği başka bir gerçektir. Kılavuzsuz giriş ziyaretçilerin kaybolmalarını da arttırma olasılığı da vardır. Diğer yandan, korunan alanın ulaşım yolunun karayolu olduğu, oldukça virajlı ve bazı bölümlerinde derin vadilerin de bulunduğu tehlikeli bir ulaşım yolu ile bölgeye gidildiği biliniyor. Alana kılavuzsuz giriş yapan, alan hakkında yeterli bilgisi olmayan, alana yabancı, yolları bilmeyen ziyaretçilerin can ve mal güvenlikleri bu uygulama ile tehlikeye girerken, çoğu noktaya telefonla da ulaşılamıyor. Bu arada bazı alan kılavuzlarının her gün ana giriş kapısında gönüllü eğitim vermek amaçlı beklediği, milli parka giren ziyaretçilere özellikle ateş yakmamaları, soğuk piknik yapmaları ve nadir yetişen endemik bitkileri koparmamaları, hayvanların avlamamaları konusunda bilgilendirme yapılmalı, girenlere talimat verilmeli, dikkat edeceği hususlar tebliğ edilmelidir. Tarım ve Orman Bakanı Bekir Pakdemirli’nin ormanların korunması ve yangınlarla mücadeleye ilişkin “belediyelerin sorumlu olduğuna” yönelik sözlerine, Anayasa ve Orman Yasası son noktayı koydu. Anayasanın “Ormanların korunması ve geliştirilmesi” başlıklı 169. maddesinde devletin bu konudaki görevi, “ormanların korunması ve sahalarının genişletilmesi için gerekli yasaları koymak ve tedbirleri almak” olarak tanımlanırken, “Bütün ormanların gözetimi devlete aittir” hükmü de yer alıyor. Orman Yasası’nın 69. maddesi ise “orman yangınlarını önlemek ve söndürmek görevinin Orman İdaresi’nde olduğunun” altını çiziyor. Sonuç olarak; Doğaya zarar verenleri aklayan ağaç dikme kampanyalarına son verelim. Ekosistem kendini yenileyecektir Biyoçeşitlilik açısından zengin ve su-toprak koruma fonksiyonu olan makilik ve fundalık alanlar orman sayılsın İklim değişikliği meyve-tohum veriminden zararlı artışına kadar sorunu büyütmektedir. Bu yüzden daha fazla orman kaybetmemek için ormana yapılan müdahalelere son verilmelidir. Orman Yangınları Araştırma Enstitüsü kurulmalıdır. RES, HES, maden ocakları, tabiat parkları, aşırı odun üretimi gibi sebeplerle daha çok insan ormana girmekte, yangın riski ve habitat parçalanması artmaktadır. Akdeniz havzasında nemin düşük ve sıcaklığın yüksek olduğu günlerin sıklığı ve süresi artmaktadır. Milli park, tabiat parkı, tabiat anıtı ve tabiat koruma alanlarında alan kılavuzluğu yapılması gerekmektedir. Ormanı yangınlardan koruyacak ‘milli hava filosunun’ kurulması hayati gerekliliktir. Deniz itfaiye sistemi kurulmalıdır. Orman yangınlarının söndürülmesinde dron gibi çağın teknolojik imkanları kullanılmalı. Orman yangınlarının söndürülmesi kadar mücadele çok daha önem arz etmektedir.