Ben yıllardır farklı kültür ve dinamikten gelen insanlarla çalışan bir ruh sağlığı çalışanı olarak şunu çok net söyleyebilirim ki, hepimiz içinde doğduğumuz aile ve çevreden bağımsız değiliz. Aile ve...

Ben yıllardır farklı kültür ve dinamikten gelen insanlarla çalışan bir ruh sağlığı çalışanı olarak şunu çok net söyleyebilirim ki, hepimiz içinde doğduğumuz aile ve çevreden bağımsız değiliz. Aile ve çevremizden aldığımız inançları kendi gerçeğimiz olarak kabul eder, uzunca bir süre inandığımız o değerlerle yaşarız, ta ki kendi bireysel değer ve yargılarımızı oluşturana dek… Dolayısıyla yeryüzünde ne kadar insan varsa bir o kadar da farklı görüş olduğunu kabul etmeliyiz. Herkes kendini inancına yakın bulduğu kişi ve gruplara yakın hisseder. Ortak inançlar ve değerler doğrultusunda gruplar oluşturup bu gruba dahil olur. Eğer herkes kendi gerçekliğini diğerine dayatmaya başlar ve kendi inancını tek doğru kabul ederse bu tutum zamanla insanların birbirinden uzaklaşmasına neden olur. Bu durum benim inancım doğru, ötekinin inancı yanlış olarak algılanırsa ve bu algı üzerinden duygu ve davranışlarını şekillendirse uzlaşma ortadan kalkar. Ötekileşme oluşur ki ötekileştirme düşmanlık, sevgisizlik ve kavga doğurur. Seçim süreci ile başlayan gerilim ötekileştirmeye zemin hazırlayan en hassas dönemlerden biridir. Sosyal medyada seçim sonuçları ile başlayan bir tarafın diğer tarafa uyguladığı siber zorbalık insan psikolojisi üzerinde ciddi bir stres ve üzüntü yarattığı toplumsal olarak gerilimin bir hayli yükselten tehlikeli bir durumdur. Birbirimizin düşünce ve inançları karşısında alay etmek, aşağılamak insanları birbirinden daha da uzağa götürmekten başka bir şeye hizmet etmeyeceği gibi manipülatif bir yöntemdir. Bu ancak ötekileştirmeyi derinleştirir. Peki bu noktada neler yapılabilir? Ötekileştirmenin karşısında kapsayıcılık vardır. Kapsayıcılık birinin diğerinin farklı olan özelliklerinden dolayı ona saygı duyup değer vermeye devam etmesi demektir. Bizim de bu süreçte fikirlerimizi paylaşırken diğer tarafı önemsemeyen, küçümseyen ve değersizleştirecek ifadelerden uzak durmak, kararlı olduğumuz kendi inanç ve doğrularımızda net olabilmek ve diğer görüşte olan kişilerle kendi aramıza sağlıklı sınırlar çizip diğer tarafın düşüncelerine ön yargı geliştirmeden anlamaya kendimizi açmak ele geçirmesine izin vermemesi önemlidir. Geçtiğimiz büyük deprem felaketinde biz bunu toplum ülke olarak yaşadık. Depremle oluşan kolektif çaba, toplumsal olarak hepimizi birleştirdi. Aynı bir olma ruhunu şimdi de sürdürebilmeliyiz. Birbirimize her zaman yardıma hazır olan yanımızı terk etmemeliyiz. Hepimizin bir arada mutlu bir şekilde yaşayabilmesi için birbirimizin farklılıklarına şefkat gösterebilmek, birbirimizden farklı olan inançlarına saygı duyabilmek, bizi birbirimizi sevmeye götürecek tek yol olduğunu düşünüyorum. Sevgilerle…