Otlu peyniri çok severim. Bir de incecik lavaşa sarılıp dürüm yaptım mı değmeyin keyfime… Şifa deposu diyorlar onun için. İçeriğinde linoleik asit, sfingolipid, konjuge triptofan gibi maddeler barındı...

Otlu peyniri çok severim. Bir de incecik lavaşa sarılıp dürüm yaptım mı değmeyin keyfime… Şifa deposu diyorlar onun için. İçeriğinde linoleik asit, sfingolipid, konjuge triptofan gibi maddeler barındırıyormuş. Bunları anlamam, tadı damak yapıma uygunsa çok severim. Konya Cihanbeyli Atatürk İlkokulu’nda öğretmenlik yapıyorum. Batman’a izin alıp gideceğim. Dört beş öğretmen arkadaş benden otlu peynir istedi. Ne kadar istediklerini söylemediler. O zamanlar cep telefonu, Facebook, WhatsApp yok. Sorsam, soramıyorum. Nasreddin Hoca’nın memleketinde görevdeydim nasıl olsa. “Parayı veren, düdüğü çalar” misali, kimseye almadım. Kendime göre bir bidon alıp Cihanbeyli’ye döndüm. Bir sabah bir kilo kadar bir külçe peynir ve 3-4 tane tandır ekmeği alıp okula götürdüm. Öğretmenler odasında arkadaşlarla kahvaltı yapacaktık. Bayan öğretmen arkadaş, bir kız öğrenciyi çağırıp peyniri yıkaması için verdi. Çocuk gitti, gelmek bilmedi. Öğretmen arkadaş nerede kaldı diye tam kalkıyordu ki çocuk içeri girdi. O külçe peynir, çocuğun tabağında tuz buz olarak geri gelmişti. Daha biz bir şey söylemeden çocuk “Öğretmenim peynirde çok ot vardı. Zor temizledim” deyince birbirimize bakıp gülüştük. Bize sadece “İyi yapmışsın kızım” demek kaldı. Çocuk otlu peyniri hayatında ilk kez görüyordu. O peynirin otlu olduğunu öğretmememizin sonucuna katlanmalıydık. Geçen hafta Karşıyaka Bostanlı Pazaryeri'nde Ege Bölgesi Bitlisliler Kültür ve Dayanışma Derneği tarafından düzenlenen 4. Bitlis Tanıtım Günleri’ne ikinci gün gittim. Tanıtım günlerinde kentin kültürü, Bitlis'e özgü yemek ve ürünler tanıtıldı, çeşitli etkinlikler düzenlendi. Bu tür kent günlerinin çok yararlı olduğunu düşünüyorum. Çünkü oralara sadece o yörenin insanları gelmiyor. Her kesimden, her bölgeden insanlar stantları geziyor. O kentin kültürünü, kente özgü yemekleri ve ürünleri tanıyor. Bizim öğrenci öyle bir etkinliğe gitmiş olsaydı, bizim otlu peyniri yolup getirmezdi. Ege Bölgesi Bitlisliler Kültür ve Dayanışma Derneği Yönetim Kurulu Başkanı Muzaffer Karayılanoğlu’nu sadece bu etkinliklerden tanımıyorum tabi. Özellikle ihtiyaç sahibi öğrenciler başta olmak üzere ihtiyaç sahiplerine dernek olarak yaptıkları yardım ve bağışlarla tanıyorum. Bu yüzden de onun gibileri ve dernekleri çok tutarım. Muzaffer başkan etkinliğin ilk gününde hayatını kaybeden abisi Ejder Karayılanoğlu’nun verdiği derin üzüntüye rağmen oradaydı. Orada hem gelenlerle ilgilendi, hem taziyeleri kabul etti. 4. Bitlis Tanıtım Günleri’nde stantlarda bol bol otlu peynir, yabani şalgam (Bınard), büryan, Bitlis Karakovan balı, Adilcevaz cevizi, Mumbar, Bitlis kabağı vardı. Kabağı hiç sevmem ama bir tır dolusu kabak 4 günde bitmişti. Otlu peynir ve bınard ile ilgilendim sadece. Fiyatlar Bitlis’ten İzmir’e gelinceye kadar neredeyse ikiye katlanmıştı desem abartmış olmam. Çok kalabalıktı. Orada büryan da mumbar da yemeden gelinmezdi. Bitlis kültür rehberi çalışma gurubu tarafından açılan kitap standında yazar Mahsenem Yazal ve İbrahim Behlül Şerefoğlu kendi yazdıkları ve diğer kitapların satışından elde edilen gelirleri ihtiyaç sahibi öğrencilere verecek olmaları beni daha da mutlu ettiğini de belirtmeden geçmeyeyim. Neredeyse ikinci yılını dolduracak olan korona virüs dünyanın kâbusu olmaya devam ediyor. Daha önce yazmıştım aşılarla bu virüs kontrol edilecek de gelecek virüslere dünya hazır mı? Bilim insanları şimdi Covid'in yanı sıra MERS ve SARS'a karşı da etkili olacak bir aşı üzerinde çalışmalara başladı. İlacı da bulundu diyorlar da daha piyasaya çıkmadan 7 dolara mal edilen ilacın 700 dolara satışa sunulacağına tepkiler oldukça fazla. Kısacası kapitalizm bu işte. Karl Marx`ın da dediği gibi “Kapitalizm gölgesinden yararlanamayacağı ağacı keser.”