Yaşam ne garip şey. Hayata geldikten sonra başlıyor görevlerimiz. İlk görevimiz, nerede olduğumuzu asla tam olarak anlayamayacağımız bir yapıyı çözmek. Zamanla gelişiyor her şey. Birbirimizi anlamaya,...

Yaşam ne garip şey. Hayata geldikten sonra başlıyor görevlerimiz. İlk görevimiz, nerede olduğumuzu asla tam olarak anlayamayacağımız bir yapıyı çözmek. Zamanla gelişiyor her şey. Birbirimizi anlamaya, yürümeye, koşmaya başlıyoruz. Bağlar kuruyoruz sıkı sıkı. Beklentilerimiz oluşmaya, hayatımız bunlar etrafında şekillenmeye başlıyor. Çok ama çok zorlanıyoruz bazen. Düştüğümüz delikler, çıktığımız nefesler oluyor. Kimilerimiz zaman adını koyduğumuz bu akan yapıdan uzun süre çıkmıyor, yaşlılığı ve çöküşü izliyor. Kimilerimiz çok daha başında ya da ortalarında çıkıyor buralardan. Erken diyoruz ya, kendimize göre koyduğumuz zaman çizelgesinde erken bu gidişler. Giden kişiler için ne anlama geldiğini bilmiyoruz ki. Yaşam bizler için çözeceğimiz bir oyun gibi sanki. Ölüm var sonunda diyoruz ama, bunun bile ne anlama geldiğinden emin değiliz. Dilimizde yer etmiş birkaç kalıptan biri sadece. Verilen sözler ve geride kalanlar için hala sırrını koruyan bu sistem mahvediyor bizleri biliyorum. Geride kalan çocuklar, eşler, anneler, dostlar ve daha niceleri olarak bizler çözemiyoruz bu durumu. Kendimize göre anlamlar yükleyerek üzüntümüzü bir yerlere sığdırmaya çalışıyoruz. Bir nefes, şöyle rahat bir nefes alabilsek, her şey yerine oturacak gibi… FARKLI YASLAR Bilinmeze uğurlayacağınız kişi ile olan bağlarınız, yaşadıklarınız, paylaştıklarınız etkiliyor en çok yas tutmayı. Hepimiz farklı şekillerde tutabiliriz. Kimilerimiz sürekli ağlayabilir, kendi içinde kalmak isteyebilir. Kimilerimiz daha kalabalık ve canlı ortamlarda olmak isteyebilir. Bazen sadece dinlenmek, ertesi gün delice koşmak isteyebilirsiniz. Anıları yaşatmak ve acıyı unutmaya başlamak bize verilen en güzel olaylardan biri. Hafızanın mucizeleri gerçekleşmeye başladığında, onu hatırladığımızda burulacak ve tebessüm edebilecek bir noktaya geleceğiz. Ama yavaş yavaş. Kimse kendinden böyle bir sıçrama beklemiyor. Geçtiğimiz on günün sonunda yeni yeni ortaya çıkarabildiklerim bunlar. Farklı insanlarla çalışırken ve onların acılarına ortak olurken de böyle düşünüyordum, halen böyle hissediyorum. Bu oyun sahnesinde bize verilmiş rollerimiz akmaya, zaman geçmeye devam ediyor. Buradan alabilecekleriniz ve verebilecekleriniz hala çok fazla. Gidenlerle, özgürleşenlerle de paylaşımlarımız iyi ki vardı, bağlarımız iyi ki bizi bir araya getirdi. Ne harika bir insandı diye birini hatırlamak ve sesini kulaklarımızda duyabilmek, zor anlarımızda yankılarını içimizde hissedebilmek, acının umutla buluştuğu ilk nokta.. Dayıcığımın resmi, anneannem ve dedemin yanındaki resimlerde aldı yerini. Adı gibi Özgür’leşti bu harika ruh, keşfedeceği bambaşka yerlere gitti. Sizlerle de onun kadrajından yapılmış bir kolajı paylaşmak istedim. Yukarıda gördüğünüz resim, dayımın gözlerinden dünyayı görmeniz için açılan bir portal gibi. Umarım bundan sonraki keşifleri, biz yeniden buluşma fırsatını yakalayana kadar çok dolu, çok keyifli geçer. Bambaşka yerlerde, şimdikine teşekkür ederek tanışma fırsatları adına.. Ne güzeldi Özgür’le tanış olmak.. Ne güzel…