Ege Girişimci Sanayici ve Yatırımcı İş İnsanları Derneği (EGSİYAD) Başkanı Zeki Karatay’la pandemiyle geçen zorlu 2020 yılında sektörleri ve geleceği konuştuk Zeki Karatay...

Ege Girişimci Sanayici ve Yatırımcı İş İnsanları Derneği (EGSİYAD) Başkanı Zeki Karatay’la pandemiyle geçen zorlu 2020 yılında sektörleri ve geleceği konuştuk Zeki Karatay, İzmir kamuoyunun İZFAŞ’taki çalışmalarından tanıdığı bir isim. İki yıla yakın bir süredir EGSİYAD Başkanı olarak STK alanında çalışmalarını sürdürüyor. Bir yandan da organizasyon ve reklam alanında hizmet veren Karatay’la salgın koşullarında sektörlerin durumunu ve geleceği konuştuk. Karatay, insanlığın benzer deneyimlerden geçtiğini ve bu sürecin nihayete ereceğini ifade ederken, hakim olan sistemin ve devletlerin kendini gözden geçireceğini savunuyor. Karatay, pandeminin yarattığı tahribatların ancak “imece” duygusu ve dayanışmasıyla aşılabileceğinin de altını çiziyor. Pandemi sürecinde ülkemiz ve dünya ekonomisi hakkında genel olarak neler söylemek istersiniz? Öncelikle şunu söylemek lazım. Dünya her 5-10 yılda bir, bir salgınla karşılaşıyor. Kuş gribi, domuz gribi ilk aklımıza gelenler. Bu hastalıklar belli başlı alanları etkiliyordu. Ancak, Covid-19, 1950’lerden bu yana unuttuğumuz, savaş koşullarını yaratan bir salgın olarak hayatımıza girdi ve tüm sektörleri etkiledi. Şanslıydık, çünkü 1950’lerden bu yana dünya çok küçüldü. Bilginin dolaşımı daha özgürce. Dünyanın özellikle kuzey kısımları elde etmiş olduğu konforu terk etmez. Yani belli bir standart var. Bunlar, salgınla ilgili bilginin çareye dönüşmesi konusunda daha hızlı bir akış sağladı. Ama aynı nedenden dolayı insanlık şansızdı; çünkü 1950’lerin soğuk savaş dünyasında bu kadar seyahat yoktu. Ulaşım ve iletişim imkanları bu kadar geniş değildi. Dolayısıyla salgın bu kadar hızlı yayılmıyordu. Yani, salgının kısa zamanda yarattığı bir şok etkisi oldu. Hem ekonomik hem insan kaybı açısından. Bu durumdan olumlu etkilenen çok az sektör oldu. Hemen hemen her sektör dolaylı-dolaysız etkilendi. İsterseniz olumlu etkilenen sektörleri konuşalım önce. Hangi sektörler bunlar ve üretim konusunda paradigmamızda neler değiştirdi? Aslında pandeminin, sizin tabirinizle konuşayım, paradigmada yarattığı etki, ihtiyaçların bir daha belirlenmesi oldu. İnsanlığın temel ihtiyaçları ulaşılabilir olduğu sürece kıymeti bilinmez. Ama bir pandemi sağlık, barınma ve beslenme ihtiyacının altını çizdi bir daha. Tıbbi sanayi bir kere öne çıktı. Bu alanda hizmet veren firmalar, üreticiler para kazandı. Tabii bunun temel nedeni maske ve önlük üretiminin artması oldu. Çünkü bunlar da tıbbi malzemeye giriyor. Aynı zamanda bu alanda üretim yapan tekstil firmaları da üretimi sürdürdü. Tekstil İhracatçıları Birliği Başkanı Sayın Erkan Zandar bu konuda bir açıklama yaptı. Tekstil ihracatında geçen yılın rakamlarını aştıklarını söyledi. Bunda da tabii olarak belirleyici olan önlük ve maske üretimi oldu. Yine ilaç firmalarının bu süreçten olumlu etkilendiğini söyleyebiliriz. Tarım, tartışmasız bu süreçten olumlu etkilendi. Sanayi, inşaat gibi alanların en azından ülkemiz için gözde olduğu bir çeyrek asırdan geçtik. Ama, insanlığın ilk mesleklerini içinde taşıyan tarımın olmazsa olmaz olduğu bir daha görüldü. Ülkemizde çiftçi ve tarım işçileri tarlaya indi. Üretim yaptı. Açıkçası metropol kentlerin belli bir karantina altında olması köylerin önemini de hatırlattı. Orada yaşamanın ve üretmenin önemi hatırlandı. Yine Ege İhracatçı Birlikleri’nin raporuna göre, sanırım en son haziran raporuydu. Ege Bölgesi’nde en fazla ihracat yaş sebze-meyvede oldu. İnsanların temel ihtiyacı olan beslenme ve bu ihtiyacın birincil alanı olan tarlalar önem kazandı. Toplum evdeydi ve en çok yiyecek tüketti. Bu da tarımı olumlu etkiledi. Ancak burada bir istisnayı söylemek gerek. Çiçekçilik de tarım içinde kabul ediliyor. Çiçekçilik sektörü bu süreçten olumsuz etkilendi. Çünkü, onları ilgilendiren alanlar zaten tümden durdu. Onlara değineceğiz. Yalnız, oda başkanları çiçeklerin çöpe gittiğini ifade ettiler. Bu sadece ülkemize özgü bir durum değil. Örneğin çiçekliğin önemli merkezlerinden Hollanda’da da aynı durum yaşandı. Fideler çöpe gitti. Çiçekçilikte toplayıcılar da dağıtıcılar da zarar gördü. Bu işin perakende satıcılığı pazarlarda yapılıyor. Ama satış olmadı. Çünkü öncelikli bir ihtiyaç değildi. Peki, söz kötü etkilenmiş sektörlerden açılmışken buradan devam edelim. Nasıl değerlendiriyorsunuz durumu? Haklısınız, pandemi Türkiye’den içeri girdiğinde turizm sezonu değildi; ama biliyorsunuz kar önce dağlara yağar. Ardından ovaya iner. Ve ovalılar ona kar inmeden soğuğu hissetmeye başlar. Bizdeki turizm dahil bir çok sektör bu durumu yaşadı. Dünyayı sarar sarmaz biletler, rezervasyonlar iptal edildi. Bu arada turizm deniz kıyılarından ibaret bir sektör değil. Marmara Bölgesi ve daha çok İstanbul hala turizm gelirlerinin yıl boyunca en yüksek olduğu bölge. Buradaki ve diğer bölgelerdeki tarihi alanlara ilgi durdu. Sadece yurtdışından gelen konuklar değil, öz be öz İstanbullu, İzmirli, Adanalı sokağa inmedi. Müze gezmedi. Sadece müzeler değil, yol üzerindeki restoranlar bile iş yapmadı. Tabii turizm komple bir sektör. Her ne kadar ilk başlarda havalimanlarını kapatmamak gibi bir tutum sergilense de pandemi yükseldikçe kapatılmak zorunda kalındı. Tabii bir anda tonlarca ürün alan, yüz binlerce personel çalıştıran bir sektör aniden durdu. O halde şunu söyleyebilir miyiz, insanlarımız turizme dahil olmuyor. Turizmde hizmet olarak sunulan gıda tüketimi söz konusu değilse de, insanlar evlerinde gıda tükettiği için mi tarımda bir gerileme olmadı? Bir bakıma öyle diyebiliriz. 10 Nisan’da yapılan ilk sokağa çıkma yasağı birçok açıdan tartışma konusu oldu; ama bize bir veri de sundu. İnsanlar o gün koştura koştura gıda aldılar. Bakliyata talep çok arttı. Makarna gibi az bozulabilen ürünleri alarak insanlar sokağa çıkma yasağı günlerinde stok yaptı. TARİŞ gibi bir kurumun önünde en son ne zaman o kadar uzun kuyruklar gördük, hatırlayan var mı acaba? Biraz da inşaat sektörünü konuşalım. Son 20 yılın en gözde sektörü ne durumda şimdi? Evet, dediğiniz gibi son 20 yıl hem uluslararası ticaret durumumuz ve artan nüfus inşaat sektörünü gözde bir sektör haline getirdi. İnşaat 250’ye yakın sektörü ilgilendiriyor. Tamamen durdu. Bunun üzerine kredilerde kolaylığa gidildi. Konutlarda alım kredi 0.69 ikinci ellerde de 0.79 indirime gitti. İnşaat ve bağlı olduğu emlak sektörü tamamen durmuştu. Yeni projeye kimseye başlamadı. Çünkü belediyeler kapalıydı. Hırdavatçıdan beton, mermer alınamadı. Mimar ve mühendislere kadar sektörle, deyim yerindeyse, selamı sabahı olan herkes olumsuz etkilendi. Hali hazırda Türkiye’de 2 milyona yakın yapı stoku var. Kredi indirimine gidilmesi bu stokun tüketimine yönelikti. Satılsın; bunların eline yeni para geçsin amacı taşıyordu. Olumlu bir sonuç verdi. Bu arada bu yıl altın çok yükseldi. Bu kredi indiriminde vatandaşın yastık altındaki birikimi piyasaya girsin ve piyasaya randıman sağlasın istendi. Açıkçası inşaat sektöründeki hareketlilik bunda başarı sağlandığını da gösteriyor. Sanayide durum nedir? Gözlemleme şansınız oldu mu? Sanayi durdu. Stoktan çalıştı desem yeridir. Hammaddelerin üretimi devam etti. Yalnız bir şey üretseler de satamadılar. Gümrükler kapalıydı. Demir ihracatı durdu. Üretmesinin bir anlamı da yok. Demir İhracatçılar Birliği’nin ürünleri gitmedi. Avrupa ülkeleri malları almadı. Mallar, limanlarda bekletiliyordu. (Pandemi ağır dönemi).Demir İhracatçıları Birliği Başkanı Yalçın Ertan bu konuda durumun pek parlak olmadığını kamuoyuna açıklamıştı. Yeri gelmişken ihracatta tarım ihracatı hariç hepsinde bir daralma oldu. Bu arada personel konusunda sanayi yarı yarıya azalmaya gitti. Çok ilginç, Manisa’da bir bisiklet firması çalışanlarını 15 günlüğüne izne çıkardı. Bisiklete talep artınca işçileri geri çağırdı. Otomotiv tüm dünyada durdu. Biz otomotivin bu durumundan çok etkilendik. Her ne kadar araba üretiminde etkin değilsek de montaj sanayi çok önemli Türkiye’de. Üreten firmaların montaj parkurları Türkiye’de. Örneğin Wolkswogen Türkiye’ye gelecekti, erteledi. Bu açından sanayi tüccarı etkilendi. Tabii araba alım-satımı bundan çok olumsuz etkilendi. Esnaf Odası’ndan Sayın Zafer Dursun OTOKENT’in durumunu çok çarpıcı özetlemişti. “Esnaf da yok müşteri de yok. OTOKENT’te atom bombası atılmış gibiydi” dedi. Sıfır ve ikinci el araçlarda faiz indirimine gidildi. Ancak bu indirim oto alım satımında sonuç vermedi. Denizcilik açısından nasıl bir süreç gördük? Denizcilik için enteresandı. İki ayağı var. Turizm yönü durdu. Karantinada bekletilen gemiler oldu. 2021’e turizm yönünün toparlanması zor. Çünkü bin 500 kişiyi bir gemiye doldurup tatile çıkarmak zor olacak. Ancak denizlerde başka bir şey dikkat çekti: Mavi Tur’a ilgi arttı. Birbirini bilen iki aile yola çıkabiliyor. 1 Haziran’da izin çıktı. Talep artışı oldu. Denizciliğin ticaret kısmına gelince… Petrol fiyatları dibe vurdu. Petrole talep azlığı oldu. Denize mal taşıyan tankerlerin navlun fiyatları beklenenin üstüne çıktı. Petrol düştüğü için firmalar petrol depoladı. Bu nedenle de deniz ticareti büyük ölçüde durdu. Genel olarak ticareti konuşacak olursak…. Aslında az önce anlattıklarımın benzerini söyleyebilirim. Gıdanın dışındaki her sektör durma noktasına geldi. Berberler kapandı. Kemeraltı’nda tüm dükkanlar uzun süre kapandı. Kimse gidip tişört alayım demedi. AVM’ler kapandı. Bu arada bir çok sektör ıskartaya çıktı. Pek kimsenin konuşmadığı bir alan ama; eğitim, ekonominin bir dalı olarak konuşulmasa da ekonominin bir parçası. Dershane, etüt merkezi vs. kapandı. Bazı kurumlarda öğretmenler ve kurumlar karşı karşıya geldi. Kantinciler durdu. Bu da bir meslek ve istihdam alanı sonuçta. Ancak, ilaçlama firmaları iş yaptı. Dezenfektan üreten sanayici para kazandı. Evler, apartmanlar dezenfektan edildi. TARİŞ’in önündeki kuyruğu az önce söylemiştim. Bir daha altını çiziyorum. Evet, bir çok sektöre değindik. Şimdi sizin alanınıza değinelim biraz. Fuar ve organizasyonda durum nasıldı? Dünyanın her yerinde fuarlar iptal edildi. Stant hizmeti veren her kol etkilendi. MARBLE Fuarı gibi devasa fuarlar kentimizde de iptal edildi. Nisan’da yapılan kitap fuarı önce Haziran’a ertelenmek üzere iptal edildi; ama salgın koşulları hala güven vermediği için bu yıl yapılmadı. Son dönemde Türkiye’de şöyle bir şey oldu. SHOE EXPO fuarını online yaptılar. İyi sonuçlar aldıklarını söylediler. İzmir Enternasyonal Fuarı bu yıl hibrit şeklinde yapıldı. Partner ülkeler online katıldı. Bu örnekler dahi fuarcılıkta ezberimizin değişmek zorunda olduğunu gösteriyor. Düğünler bir çok sektörü ilgilendiriyordu. İptaller özellikle düğün salonu sahiplerini sarstı. Organizasyon denince tabii sadece akla fuarlar gelmemeli. Her türlü sanatsal gösteri, kongre, eğlence, gezi dahil olmak üzere organizasyona giren her etkinlik durdu. Bu durum, restoranlardan tutun da büfeci esnafına kadar sayısız alanı etkiledi. Bizim mesleğimiz açıkçası en büyük yarayı alan mesleklerden biri oldu. Bunların dışında neler söylemek istersiniz? Lojistik sektörü bu dönemde önem kazandı; ama olumsuz da etkilendi. Buna rağmen lojistikte önemli gayretler gördük. Hububat ve gıda taşıma önem kazandı. Ama insan taşımacılığı durdu. Bu alanlarda da hizmet uygulamasında daralma yaşanması şart. Zaten, otobüslere binen yolcu sayısı, koltuk yapısı, mola saatleri dahil aklımıza gelen her uygulamada yeniliklerin olduğunu gözlemliyoruz. Sevindirici bir taraf da temizliğe hassasiyet arttı. Az önce de belirttiğim üzere ilaçlama önem kazandı. Mobilyacılar işlere yetişemediklerini söylüyor. Bu dönemde insanlar evlerine kapandı ve eşyalarla çok baş başa kaldı. İnsanlar eksikliklerini gördü. Öngörüleriniz konusunda neler söylemek istersiniz? Sürecin Türkiye’de görece daha az hatayla yürütüldüğünü söylemeliyim. Sokağa çıkma yasakları konusundaki acemilikler süreci olumsuz etkiledi; ama sanıyorum bütün dünya bilmediği bir şey yaşadığı için hatalar yaptı. Şimdi devletler de toplumda salgına karşı daha bilinçli; ama burada ihtiyaç duyduğumuz bir şey var: Şeffaflık. İnsan sağlığı konusunda devletlerin daha açık konuşması lazım. Sektörlerin geleceğiyle ilgili planlar varsa bunların anlatılması lazım. Ekonomi yok olmaz; yok olacağını söylemek için, dünyanın yok olması lazım. Dünya gerçekten küçük bir köy. Buna göre hareket etmek lazım. Kapitalizmin mutlak başarı elde etmediğini gördük. Şöyle ki, 30 yıl önce “Tarihin sonu geldi” diyen liberal kapitalist ideologlar bu pandeminin kapitalist sistem içinde ortaya çıktığını, insanlığın başına bela olduğunu herhalde teslim edeceklerdir. Ama kapitalizm dışı bir yol da mümkün görünmüyor. En azından toplumsal dinamikler ve sermayenin hareketliliği böyle bir olanağın olmadığını gösteriyor. O halde, kapitalist dünyanın, dünyanın varlığı için daha dengeli hareket etmesi lazım. Devletleri oluşturan insan topluluklarıdır. Bu süreçte devletlerin vergi toplamada bile sıkıntı çektiğini gördük. İnsan unsurunun sistemler içinde bir daha tartışılacağını gördük. Gelecekle ilgili iş dünyasına ve topluma öneriniz nedir? Aynı zamanda icra makamlarına da öneride bulunmak gerekir, sorunuza ek olarak.2021 yılında bir imece mantığıyla herkesin en azından bildiği kişiyi ve ortaklık kurabileceği insanlarla işbirliği yapacağını düşünüyorum. Tabii bu biraz da temenni içeriyor. Biz bu tahribatı kısa zamanda çözüme kavuşturmak istiyorsak omuz omuza olmamız gerekir. Yaşadıklarımızın telafisinin başka bir yolu yok. Aksi takdirde bu tahribatın birçok esnafı, işletmeciyi tasfiye edeceğini görmek zor değil. Bunun için de belediyeden hükümete kadar bağlı olduğumuz bütün kurumlarda hazır aşı bulunmuşken şimdiden ticarete katkı sunacak bir projeksiyonla harekete geçilmesi gerekir. Yereldeki dinamiklerle bir planlama yapılması gerekir. Örneğin İzmir özelinde Büyükşehir Belediyesi öncülüğünde oluşturulmuş olan İzmir Ekonomik Kalkınma Koordinasyon Kurulu’nun en küçük esnaftan sanayiciye kadar pandemi sürecinde etkilenen sektörleri, çeşitli faaliyet gruplarına ayırarak, bunlara dönük tespitler yapılıp destekler sağlanmalı, varlıklarını sürdürmeleri yönünde destek olunmalı. Devletten neler bekleyeceğimizi de bilmemiz gerek. Direk nakit akışı sağlamayı konuşmadan önce, hizmet faaliyet alanlarının kullanımının kolaylaştırılması, devlet hizmetlerinde firmaların eşit gözetilmesi, yatırım yapmak için kolaylıkların sağlanması, pandemi sonrası ilk etapta beklenebilecek hususlardır.