Dünyamız son periyodda ansızın hiç beklemediği bir sınavla imtihan oluyor, acılar, sıkıntılar ve kayıplardan ders almayı, derhal refleks göstermeyi deneyimliyor. Düşe kalka bu yeni serüveninde yolunu...

Dünyamız son periyodda ansızın hiç beklemediği bir sınavla imtihan oluyor, acılar, sıkıntılar ve kayıplardan ders almayı, derhal refleks göstermeyi deneyimliyor. Düşe kalka bu yeni serüveninde yolunu arıyor. “Dünyamız 2020 itibarı ile farklı bir gezegen olacak. Alıştığımız bildiğimiz yaşam şeklimiz tümden değişecek” diyerek not aldığımız önceki değerlendirmelere ikinci yarı yılımıza girdiğimiz bu günlerde devam edelim... Mikroorganizma ile savaşında, toplumlar sosyal mesafe gibi birçok yeni kavram ile tanıştı. Fakat, çok iyi bildiği ancak uygulamadığı en eski en basit teknikleri, alışkanlıkları tekrar hayatına soktu. Bunlardan biri halkımızın gelenek görenekleri arasında yer alan imece. Diğeri, sadece bizde değil, bir çok modern ülkede neredeyse alışkanlıktan çıkmış olan "el yıkama"! Sokakta, iş hayatında, günlük hayat içerisinde su ve sabunla insanları yeniden bir araya getirdi pandemi. Suyun, bağışıklık sisteminin, sağlıklı gıdaların ve beslenmenin, doğal ortamların önemi bir kez daha anlaşıldı. Sağlık sisteminin tüm yapı taşlarının önemi, eğitimden, tıpta gelişen teknolojilerden, en küçük kliniklerden, entegre hastanelere kadar ne kadar hayati ehemmiyet gerektirdiğini bir kez daha gösterdi. Apartmanlar, gökdelenler, topraktan, temiz soluma gerçekliğinden uzak betonlaşmış şehirlerin, yaşam üzerindeki tehdidini yüzümüze vurdu. Büyük tesislerde kitle turizminden, toplu taşıma araçlarına kadar, günümüze değin niceliği ile uğraştığımız yarışı bir çırpıda yok sayıp, niteliğin önemini ortaya çıkardı. Teknolojide elde edilen ilerlemenin, güç ve zenginliğe değil, dünyayı daha sağlıklı bir yer yapabilmenin hizmetine sokulması ihtiyacını hatırlattı. Büyükşehir belediyelerinden en küçük beldelere kadar, tarımsal kalkınmanın, yerli ve sağlıklı üretim zorunluluğunun altını çizdi, hatta bunun bir seferberlik harekatına dönüşmesinin önünü açtı. Örneğin tarım ve turizmden başka bir ekonomisi olmayan, bilhassa olma-ma-sı gereken, ancak sadece emlak, konut, gayrimenkul, çimento ve alt sektörleri ile büyüyen sahil beldelerimizde tarihinde ilk kez ilçe tarım müdürlükleri kurulmaya başlandı. Meclis kararları günden güne, tarım, zırai üretimler, yerli ürün çeşitlerini destekleme, kooperatifleşme veya benzer faaliyetleri destekleme üzerine şekillenmeye başladı. Her ne kadar emekleme aşamasında olsa da, toprağın üzerine konan binadan daha kıymetli olmaya doğru evrimi başladı. Binaların büyüklüğü, şıklığından çok sunduğu sağlıklı yaşamı, çevreye uyumu, huzuru ve tümüyle niteliği konuşulmaya, tartışılmaya başlandı. İnsanların yaşam alanlarının, çevreci, sürdürülebilir prensiplerin anlaşılmasını sağladı. Pandeminin biz insanoğluna sunduğu, acı reçeteli bir "nimet" olduğunu ön-görmek ve daha da vakit kaybetmeden vaziyet almak zorunluluğumuz kaçınılmaz!