Pandemi sonrası, dünyada öngörülen değişiklikler konuşuluyor. Bir yandan da vaka ve ölümler devam ediyor. Bugün itibariyle toplam enfekte hasta sayısı 15 milyona ulaştı. Kayıp sayısı 570 bini geçmiş d...

Pandemi sonrası, dünyada öngörülen değişiklikler konuşuluyor. Bir yandan da vaka ve ölümler devam ediyor. Bugün itibariyle toplam enfekte hasta sayısı 15 milyona ulaştı. Kayıp sayısı 570 bini geçmiş durumda. İlk vaka (açıklanan) 1 Aralık 2019. Dünya sağlık örgütünün “pandemi” ilanı ise 11 Mart 2020… Yaşayan nesiller açısından bakıldığında, ikinci dünya savaşından bu yana bu kadar kısa sürede böylesi bir kayıp tablosu görülmedi. Gerek yaşananlar gerekse çöken sistemlerin geleceği açısından bakıldığında, tartışmasız yeni bir ‘paradigma’ ile karşı karşıyayız. Özetle sosyoekonomik, siyasal ve kültürel köklü değişimler bizi bekliyor… Sağlık Bakanı Fahrettin Koca, İzmir ziyareti sırasında Pandeminin önemine dikkat çekti. Bakan Koca, “Uzun seneler pandemilerle yaşamayı öğreneceğiz” diyor… Bakalım; dünyanın pandemi öncesi mal ve hizmetler toplamı en küçük işletmeden en büyüğüne kadar hesap edildiğinde 18,4 trilyon dolardı. Toplam büyümenin de yüzde 3 olacağı öngörülüyordu. Şimdi ise toplamda 9 trilyonluk bir kayıptan yüzde 30’luk daralmadan 400 milyonluk iş kaybından ve karanlık iki yıllık bir süreçten söz ediliyor. Hizmet ve turizm sektörleri en olumsuz etkilenen sektörlerin başında geliyor. Üstelik ekonomik veriler ve öngörüler her gün olumsuz anlamda revize edilmektedir... Bu noktada bizi daha acımasız daha keskin bir dönem bekliyor. Gelecekteki siyasal yapıya baktığımızda önce ‘ulus’ anlayışının daha kesin çizgilerle devam ettirileceğinden söz etmek olası; ‘sınır’ kavramı kafalara kazınmış durumda, aynı ülkede eyaletler sınır kapatıyor. Liderlerin ilk sözü “ulusal menfaatlerimiz” peki ya dünyanın menfaatleri? Anlamak zor gerçekten… Sosyal devlet anlayışının var olduğu Avustralya gibi ülkelerde yaşamanın ise ‘büyük ayrıcalık’ olduğunun altı daha da kalın çizgiyle çizilecek. Ülkelerin savunma “reflekslerine” baktığımızda da ürkütücü bir tabloyla karşı karşıyayız. Başını, ABD ve Çin’in çektiği ulusların silahlanma yarışı, olanca hızıyla devam ediyor. Yunanistan, Doğu Akdeniz de yaşananları bahane edip Fransa’dan Savaş uçağı ve silah almaya başladı. Son iki yılda büyük ivme kazanan silah üretimi, 2021 yılı içinde daha da artacak. En somut örnek Avustralya Başbakan Scott Morrison yeni savunma bütçesini açıklarken Çin’in tehditlerini adresleyerek “ulusal çıkarlarımız daha güçlü bir savunmayı gerektiriyor” dedi ve ilavesi 75 milyar dolar olan, 270 milyar dolarlık savunma bütçesini açıkladı. Yani yaklaşık 190 milyar US doları. Başbakan, dünyanın pandemi sonrası daha da “güvensiz” bir hale geleceğine işaret ediyor. Asya Pasifik, bu tespitlerle ileriki günlerde çok ısınacak…