“Artık beni asla yaralayamaz Hayat eğer istemezsem Yıllar beni kolay yakalayamaz Ben durup beklemezsem Siz yine de incelikli davranın Benim kadar değilse de…” Günlerdir dilimde bu şarkı, arşınla...

“Artık beni asla yaralayamaz Hayat eğer istemezsem Yıllar beni kolay yakalayamaz Ben durup beklemezsem Siz yine de incelikli davranın Benim kadar değilse de…” Günlerdir dilimde bu şarkı, arşınladım evimin her bir odasını… Yavaş yavaş alıştık değil mi? Hayatın karşımıza ufak tefek sorunlar çıkarabileceğini, bu sorunların her birinden kendimizce dersler almamız gerektiğini ve nihayetinde yeniden taptaze ayağa kalkmamız gerektiğini artık biliyoruz… Çok değil, daha beş gün önce hayatın sonunu gördüm… Size şunu söyleyebilirim ki kayıp gidenlere değil, yapamadıklarına, yetemediklerine üzülüyor insan… Elimizden kaçıp gidenlere bakarken, asla o anı sorgulamıyoruz… Sesi en yüksek çıkan şey yapamadıklarınız… O öyle çok bağırıyor ki… Bunun yanında bir de her gidişin ardından kendine dönüyor insan… İlk önce kırılıyor, sonra rüzgara karşı ufalanıyor… En sonunda da geriye kalan parçaları toparlayıp yeniden bir bir yerine oturtuyor. Unutmayın, eğer hala yaşıyorsanız siz de bir şekilde parçaları birleştirmeyi başaranlardansınız! O parçaları birleştirmeden hayata devam etmek zor… İmkansız demiyorum ama cidden zor. Siz yine de ‘incelikli davranın’ sevdiklerinize, sizi sevenlere, hayatında sevgi nedir bilmeyenlere bile… İçlerinde en çok da kendinize incelikle davranın. Sarılın, konuşun, arayın, önemseyin… Yitip gitmeden, size ‘Keşke’ dedirtmeden… Ancak, arada bir de olsa hayatın sizi yaralamasına da izin verin. Bırakın arada bir dizleriniz kanasın, elma şekeriniz yere düşsün, kırılsın… Çok beğendiğiniz o çanta siz alamadan satılsın, en sevdiğiniz arkadaşınız arada bir size küsüp darılsın… Sınavlarda başarısız olmayı, son gücünüzle koşup ciğerlerinizi acıtmayı, meçhule giden bir geminin ardından el sallamayı, o arkada kalan son gülün yaprağına bakıp içli içli ağlamayı öğrenin… Zira insanoğlununki bile olsa hiçbir hamur kırılıp bükülmeden, biraz da ezilmeden asla şekil almıyor… *** İlkbaharın son ayı geldi! Önümüzde Anneler Günü… Korona günlerinde dahi olsak insan bir heyecanlanıyor değil mi? Hediyeler hazır, paketler pırıl pırıl… Her yere biraz orkide biraz da hanımeli kokusu hakim! Gerek karnında bir çocuk taşımış, gerekse kucağına alamadan yüreğinde binlerce çocuk büyütmüş nice güzel annenin günü şimdiden kutlu olsun! Kimsenin pencere önünde yol gözlemediği, herkesin sevdikleriyle gönülden buluştuğu, en güzel hediyenin saf sevgi olduğunu bildiğiniz güzel günler dilerim… Sağlıcakla kalın…