Tarihte Bugün’ün sayfaları arasında dolaşırken Rakım Çalapala’nın 28 Kasım 1995’te vefat ettiğini okudum. Bu ismi hatırlayanınız veya Çalapala’nın kültürümüz için ne ifade ettiğiyle ilgili düşüncesi o...

Tarihte Bugün’ün sayfaları arasında dolaşırken Rakım Çalapala’nın 28 Kasım 1995’te vefat ettiğini okudum. Bu ismi hatırlayanınız veya Çalapala’nın kültürümüz için ne ifade ettiğiyle ilgili düşüncesi olanınız var mı bilmiyorum ama ben onu ilkokul kitaplarımızdan biliyorum. İlkokulun kaçıncı sınıfı olduğunu hatırlamam mümkün değil ama Türkçe dersi kitabında “Babacığım” adlı bir şiiri vardı. Türkçeyi yeni yeni öğrenmeye başladığım o yıllarda şiirden çok şairin adı ve soyadını defalarca tekrarlardım: Rakım Çalapala. Ne “Rakım”ın ne “Çalapala”nın ne olduğu hakkında bir fikrim vardı. Üstelik bir adamın adı neden böyle bir ad olurdu ki? Yetmedi, aynı şiir din kültürü ve ahlak bilgisi ders kitabımızda da vardı. Şiiri o yıllarda ezberlemiştim: BABACIĞIM Evimizin direğisin! Gözümüzün bebeğisin! Ne sevimli, ne iyisin, Benim Canim babacığım. Akşamları sen gelince, Kapılır hep sevince Gündüz olur bize gece, Benim canim babacığım. Biz güleriz sen gülersen, Zevkle yeriz sen de yersen, Hep dinleriz sen ne dersen, Benim canim babacığım. Rakım Çalapala, sayısız ders kitabı yazan biri. Çocuk kitapları yazmışlığı da var. Bu şiirinde çocuk veya ders kitaplarından birisi için yazıldığı anlaşılıyor. Çocuklara aile sevgisi anlatılmak isteniyor. Tabii Çalapala, anne ve çocukların akşama kadar evin direği babayı bekleyen varlıklar olduğunun garanti olduğunu düşünüyor; “Akşamları sen gelince/Kapılır hep sevince”. Sokaktaki gerçek bu şiirin yazıldığı yılı bilmediğim için o dönemde ne derece böyledir, bilemeyeceğim. Ama sanıyorum, biçilmiş erkek, kadın ve çocuk rollerinin yansıtılmasıdır. İlkokul yıllarımda aklım erseydi, en azından annesi öğretmen olan arkadaşlarıma sorardım: Annen de baban gibi akşamları eve gittiğine göre siz evde hangi şiiri okuyorsunuz? Bu kadar tahlilden sonra Çalapala’nın sinemamız için önemini iki kısa cümleyle geçeyim. 1940’larda “Filmlerimiz” adlı broşürü hazırlayan da odur. Daha derli toplu bir Türk sinema tarihinin bile yazılmadığı yıllardır. Yine Ülkü Erakalın’ın uyarladığı “Köye Giden Gelin” (1964- filmin çekilmesi) romanı da ona aittir. Romanı daha okumadım. Merak ediyorum. Sahafta bulursam okuyacağım. Ben bir girizgah yaptım. Devamını araştırmacılar getirsin.