12 Ağustos’ta yayınlanan taban ek ödeme yönetmeliğinde “….Bu ödeme disiplin cezası alanlardan; uyarma ve kınama ceza...

12 Ağustos’ta yayınlanan taban ek ödeme yönetmeliğinde “….Bu ödeme disiplin cezası alanlardan; uyarma ve kınama cezası alanlara bir ek ödeme dönemi, aylıktan kesme cezası alanlara iki ek ödeme dönemi, kademe ilerlemesi cezası alanlara üç ek ödeme dönemi süresince yapılmaz.” denilmektedir. Sağlık Bakanlığı’nda görev yapan hekim, hemşire, teknisyen, memur vb. meslek guruplarına uyarma, kınama, maaş kesme gibi verilen disiplin cezalarının karşılığında, ileriye dönük takip eden aylarda alacağı taban ek ödemesinden kesinti yapılacak. Bilindiği gibi, Sağlık Bakanlığı’na bağlı kurum ve kuruluşlarımız sözleşmeli yöneticilik ile yönetilmekte. Yani Sağlık Bakanlığı’nda il sağlık müdürü, il sağlık müdür yardımcısı, başhekim, müdür ve yardımcılarından biri olmak istiyorsanız, o koltuğa oturabilmenizin tek yolu siyasi referans. Oturacağınız koltuğun ağırlığına göre bu referansın da ağırlığı değişebilir. Kamu kurumları içerisinde en çok siyasallaşmış kurumlar, Sağlık Bakanlığı’na bağlı kurum ve kuruluşlardır. Liyakatin hiçbir değerinin olmadığı, bilmem hangi siyasinin yakını, bilmem hangi sendikanın yöneticisi, bilmem hangi sendikanın temsilcisinin idareci olduğu bir ortamda, bir sağlık personeline senin sendikan bizden değil, senin gözünü beğenmedim, senin kaşını beğenmedim, sen beni sevmiyorsun gibi sudan sebeplerle verilebilecek bir disiplin cezasının karşılığında hekiminden hemşiresine, teknisyenine, memuruna kadar bir çalışanın ücretinin kesilmesi kabul edilemez. Sağlık Bakanlığı’na bağlı kurum ve kuruluşlarımızın bazılarında, kanun ve mevzuata göre yüzde 100 haklı olan sağlık çalışanı derdini hiçbir yöneticiye anlatamıyorken, yüzde 100 haklı olmasına rağmen, ceza verilirken, görev yeri değiştirilirken, hatta hastanesi ilçesi değiştiriliyorken disiplin cezasının karşılığının para kesintisi olması düşündürücüdür. Demek ki, sağlık çalışanlarının üzerindeki onca psikolojik baskı birileri için yeterli gelmedi. Daha çok baskı olsun istiyorlar. Bilmiyorlar ki, her gecenin bir sabahı var. Mevzuat gereği hastanede görev yapan bir enfeksiyon hemşiresine başka bir görev verilemiyorken idarecinin ısrarla ve art ardına farklı görevler tebliğ etmesi, ardından hemşireye ceza verilmesi ve görev yeri değişikliği yapılması yine cezanın kaldırılması için idari mahkemeye kadar gidilmesinin hukuka uygunluğunu bana kim anlatabilir? Örnekleri çoğaltmak mümkün. Emin olun ki, sağlık çalışanlarımız yaşadıkları haksızlıklar karşısında havlu atmış durumda. Pek çok sağlık çalışanımız tükenmişlik sendromuyla karşı karşıya. Bu ve buna benzer uygulamalar göstermektedir ki, sağlık çalışanları derdini Marko Paşa’ya bile anlatamıyor. Peki bu işin sonu nereye varacak? Daha öncede olduğu gibi, mevzuata uygun verilmeyen cezaların yargıdan döneceğine inancımız tamdır. Ancak bir bürokratın keyfi uygulamalarının sonucunda, ilgili kurulların meşgul edilmesi, mahkemeye giderek yargının meşgul edilmesi, personelin mahkemeye kazanması durumunda devletin memurun avukatına karşı vekalet ücretini ödemesi, yani kamu zararı oluşmuş olması ve tüm bunların karşısında ilgili bürokratın elini kolunu sallayarak hiç bir şey yokmuş gibi ortalıkta gezmesi kabul edilemez. Kamu kurumlarımız Devleti yöneten en tepedeki siyasilerden, en üst derecedeki bürokratlardan, en alttaki memura kadar hiç kimse özel işletmeleri değildir. Her bürokrat kanunlara uymak zorundadır. Bürokrat kasıtlı yaptığı yanlışın faturasını ödemeli, karşılığını da görmelidir.