'Evde kal Türkiye!' dediler, topyekün evdeyiz. Koltukta oturuyoruz, yan yatıyoruz, amuda kalkıyoruz. Ofluyoruz pofluyoruz canımız sıkılıyor ama sabrediyoruz, sorumluluğumuz gereği, sağlığımız için...

'Evde kal Türkiye!' dediler, topyekün evdeyiz. Koltukta oturuyoruz, yan yatıyoruz, amuda kalkıyoruz. Ofluyoruz pofluyoruz canımız sıkılıyor ama sabrediyoruz, sorumluluğumuz gereği, sağlığımız için evlerimizden çıkmıyoruz. Peki, siz ne yapıyorsunuz? Üzerine bir de siz canımızı sıkıyorsunuz. Gecenin kör karanlığında yüce Meclisimiz toplanıp palas pandıras bir karar aldı. Afrika Kalkınma Bankası’na 26 milyar lira verilmesini uygun buldular. Peki, sebep nedir? Ulus olarak fakr-u zaruret içinde değil miyiz? Sağlık çalışanlarımız maske dahi bulamıyorken mi? Eve lazım olan halıyı kiliseye sermek günah değil midir? Haritada yerini dahi zor bulacağımız, topu topu Bakırköy kadar yüzölçümü olan ülkeler, vatandaşlarına koronavirüs desteklerinde keselerinin ağzını sonuna kadar açtılar. Çünkü durum ciddi, vatandaşlarına kıymet veriliyorlar. Bizde de 'salgını çok iyi yönetiyoruz' algısı kasıyorlar yersen tabii. 'Sel gider, kum kalır' ne de olsa. İlk vakanın görülmesinin ardından ilk 10 günlük istatistiki veriler İtalya ile at başı gittiğimizi gösteriyor maalesef. Umreden dönen kafilenin, vaka sayısını arttırdığını söylüyor uzmanlar. Apar topar öğrencileri yurt kapısına koyup, kafileyi karantinaya alan yöneticiler, karantinada kalmak istemeyenlere, kaçmak isteyen bazı umrecilerin başına polis diktiler. İçlerinden biri polise tükürdü, 'hastalık bende varsa sana da bulaşsın' diye niyaz etti. Amca beyy sen o tükürdüğün suratı şeytan mı sandın? Sağlıkçılarımızı her akşam alkışlıyoruz, görevi başında olup sağduyulu polislerimizi de bu alkıştan mahrum etmeyelim, ya değerli basın camiası (havuzu boylamayanlar tabi ki) onlar da hak etmiyor mu? Bu zorlu savaşta sahada görevleri başında olan bütün emekçilerimize kocaman alkış. Acil bütün ülke karantinaya alınmalı, sokağa çıkma yasağı getirilmeli, dinlemeyenlere de cezai müeyyide uygulanmalı. Test yapılmadığı için gerçek vaka sayısına ulaşılamıyor. 'Test, test, test' diyen Dünya Sağlık Örgütü'nü dinleyip çürük elmalar ayıklanmalı. Gerekli sağlık malzemeleri ve cihazları temin edilmeli. 100 milyarlık koronavirüs paketi açıkladılar, içerisinde koronayı ilgilendiren tek bir madde yok. Kirasını ödeyemeyecek millete 'ev alın' dediler, salgın belasından evlerine hapis olmuş insanlara 'yurt içi uçuşların KDV'sini indirdik' dediler. Artık hafta sonu Antalya'ya akarız millet olarak. Yahu 15 Temmuz'da bile telefonlarımıza bilmem kaç GB internet yüklemiştiniz. Cebiniz de akrep var değil mi? Lahanayı yerken kıtır kıtır sapına gelince meee. Çok da beklentimiz yok. Amma velakin, sağlık varlıktan yeğdir. 'Sezar’ın hakkını, Sezar’a vermek lazım.' En azından sağlığımıza duacılar ya o da olmasa. Koronavirüsü de bu tarikatçılardan bir şeyh şıh üfürüğü ile hallederler gayrı. Bilimin yuvası olması gereken üniversiteler menzilcilerin, radikal bağnazların cirit attığı yerlere dönüştü. Zikir çeken rektörlerin, tarikat liderlerine yarı bellerine kadar eğilip, ellerini öpen dekanlar var bu ülkede. İsteyen internetten fotoğraflarına bakabilirler. Çünkü, basına bizzat kendileri servis ettiler. Pozitif bilimlere vakit ayıracaklarına, akıllarını 18 yıldır kiraya vermeyi tercih ettiler. Hurafenin peşinde koşup, bilime ihanet edersen, iğneyi ilacı da elalem amcadan temin edersin, el mahkum. O burun kıvırdığın 'Hıristiyan' diye tu kaka yaptığın ülkeler, harıl harıl aşı çalışması yapıyorlar. Bizde pırıl pırıl zekalarımızı, beyin göçünde kaybettik. Yerine gelenler de Suriyeli milisler. Onlarla, sabır ve kolanya ile virüsü kovalarız evelallah. Siz siz olun, evde kalın, sağlıklı kalın, hoşçakalın.