Son 100 yılın en ağır öldürücü ve salgın bir hastalığı yaşıyoruz. Doğası itibariyle insanın rutinlerini yerle bir eden, yeni bir yaşam şekli dayatan bir pandemi ile yüzleşiyoruz. Bu yüzleşmeyi insa...

Son 100 yılın en ağır öldürücü ve salgın bir hastalığı yaşıyoruz. Doğası itibariyle insanın rutinlerini yerle bir eden, yeni bir yaşam şekli dayatan bir pandemi ile yüzleşiyoruz. Bu yüzleşmeyi insanoğlunun kendi eliyle yaptığı ve huzurlu refah içinde yaşamak için şehircilik inşa derken doğayı katlettik… Burada söylenmek istediğim, insanların huzurlu yaşam için inşa edilen şehirlerin bir salgın karşısında nasıl insanı karamsarlığa, kâbusa boğduğu gerçeğidir. Dünya nüfusunun bugün yüzde 63’ Şehirlerde yaşamaktadır. Bu oran gelişmiş ülkelerde yüzde 72’lerin üzerindedir. Son virüs olayı şehirlerin bir salgına hiç de hazır olmadığını gösterdi… Hafta sonları ve işimiz olmadığında evlerimizden çıkmamamız isteniyor. 60 yaş üstü ve 20 yaşına kadar olanların evlerde karantina altına alınması da, artık şehirlerin, depremlere ve diğer doğal afetlere hazırlandığı gibi virüs salgınına da hazırlanması gerektiğini oraya koyuyor. Şehirler önce dijital altyapıları ile bir salgına hazır olmalılar. Dijital teknoloji kullanımının salgını kontrol etmeden ne kadar etkili olabileceği Güney Kore örneğinde net olarak görüldü… Dijital altyapı yanında şehirlerimizin herhangi bir salgın karşısında sağlık hizmetlerinin, sağlık kapasitesinin aksamadan toplumsal ihtiyaçlara cevap verecek Kent hastanelerinin fiziksel kapasite yeterliliği için esnek yapıda tasarlanıyor olması yerinde alınan bir karardır. Muhalefet partilerinin karşı çıkmasına rağmen Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın projesi tek tek hayata geçtiği ve yapılan Kent Hastaneleri, bu COVİD-19 pandemi ile birlikte ne kadar yararlı bir proje olduğu görüldü... Burada söylemek istenilen; çeşitli amaçlarla inşa edilen özel ve ortak paylaşıma konu yapıların olağanüstü bir salgın durumunda sağlık hizmeti ihtiyacı için kullanılabilecek bir mekâna dönüştürülebilecek şekilde tasarlanıyor olmasıdır… Başta ABD, New Yok, İngiltere, İtalya, İspanya olmak üzere Avrupa Birliği, gelişmiş ülke metropollerinde salgın karşısında sağlık kurumları altyapısının ne derece aciz kaldığını gördük. Yani, şehirlerin mekânsal olarak yeniden tasarlanmaya acil ihtiyaçları var. Türkiye, Dünya ülkeleri arasında sağlıkta çığır açtı. Koronavirüs (COVİD-19) Pandemi de ABD, Avrupa Birliği ülkeleri Türkiye’den Tıbbi yardım istemeye başladı. Türkiye bu salgın ile kendi vatandaşları için tedbir alıp önlerken bir yandan da bu salgınla ilgili yardım isteyen ABD ve AB ülkeleri dâhil 57 ülkeye Tıbbi yardım gönderdi. Bu, Türkiye’nin sağlıkta nasıl çağ atladığını göstermiştir… İnsanlar uzun bir süredir ev hapsinde; hem endişeleri hem de kızgınlıkları var. Psikolojik travmalara neden olabilecek bir yapı şimdiden oluşmuş. Şehirler yine salgın konusunda eve kapanmanın neden olabileceği sosyal travmalara nefes aldıracak kanallar düşünülerek inşa dilmelidir... İnsanlar tekrar normal hayata dönünce ortak yaşam alanlarının (ticari, sosyal ya da kültürel fark etmez) artık eskisi gibi iç içe olmayacağı, hijyeni ve sosyal mesafeyi koruyacak yeni tasarımlara ihtiyaç duyulacağı görünüyor… Salgının öğrettiği ve çalışma yaşamını etkileyecek başka bir gelişme; insanların çalışma şekillerinin değişmesidir. Artık birçok işte online mesai yapılmakta, evler ofis olarak kullanılmaktadır. Hem iş alanlarında, hem eğitimde ve diğer faaliyetlerde sabit bir mekâna bağımlılık azalacaktır. Bu durum banliyölerde ve kırsal alanda yaşamı teşvik edecek, şehirlerde yığılmayı, kalabalıklaşma maliyetini de azaltacaktır…