Nihat Reşat Belger’in Millî Mücadele döneminde Yunan ordusu tarafından işlenen savaş suçlarıyla ilgili hazırladığı rapor te...

Nihat Reşat Belger’in Millî Mücadele döneminde Yunan ordusu tarafından işlenen savaş suçlarıyla ilgili hazırladığı rapor telif yasasına takıldığı için yayımlanamıyor Prof. Dr. Tarihçi Engin Berber, Prof. Dr. Sanat Tarihçisi Hüseyin Rahmi Ünal’ın Fransızcadan çevirdiği Nihat Reşat Belger’in 15 Mayıs 1919 gününden itibaren Yunan ordusunun Anadolu’da işlediği suçları belgeleyen raporunu yayına hazırladı. Ancak, yayıncılar telif yasasını işaret ederek raporu yayımlamadı. Berber, şimdi aileden birilerine ulaşmaya çalışıyor. Biz de söz konusu raporun nasıl hazırlandığını, tarihsel değerini ve içeriğini sorduk. Berber, İzmir ve bazı ilçelerini de kapsayan yerleşim yerinde her türlü savaş suçunun işlendiğini söyledi. Nihat Reşat Belger’in Ankara tarafından önemsenen birisi olduğunu kaydeden Berber, hükümetin Belger’i özel olarak görevlendirdiğini ifade ediyor.
  • Röportaj öncesinde yaptığımız sohbette yakın dönemde bulduğunuz İzmir tarihi ile ilgili önemli bir metinden bahsettiniz. İzmir’de Yunanlıların işlediği suçlarla ilgili bilgi vermiştiniz. Bu kitap nedir? Çeviri mi yaptınız? Basılma ihtimali nedir?
Nihat Reşat Bey, soyadı kanunu çıktıktan sonra kendisi “Belger” soyadını almıştır. 1920‘de Paris’te Kosut Matbaası’nda basılan 66 sayfalık bir Fransızca kitabından söz ediyoruz. Benim lisans eğitimimi yaptığım Edebiyat Fakültesinde dekanlık yapmış Hüseyin Rahmi Ünal hoca Fransa’da bulunduğu dönemde kitabı görmüş ve Türkiye’ye getirmiş. Sonra internet üzerinde yaptığı araştırmada da bu 66 sayfalık metne ulaşılabildiğini görmüş. Üşenmeden oturmuş ve bunu Türkçeye çevirmiş. Daha sonra beni aradı, elinde Nihat Reşat beyin raporu olduğundan söz etti. Belgeler de gördüğüm kadarıyla henüz Türkiye’de yayınlanmamış. Ben baktım, hocam, bunun yayınlanmaya değer mi olup olmadığını sordu. Çünkü ben o dönemleri çalışıyordum. Ben de inceledim ve içinde orijinal belgeler olduğunu gördüm. Bu 66 sayfanın ilk 9 sayfası Nihat Reşat beyin sunumu. Yunan ordusunun Anadolu’da işlediği suçları belgeleyen resmi raporlar var. Bu raporların bazıları eski Türkçe bazıları Fransızca bazıları ise İngilizce yayınlanmış. Zaten kitabın sonunda kullandığı kaynakların listesi de var. Ben yayınlanmaya değer olduğunu söyledim. Hatta 15 Mayıs 1919 günü İzmir’deki en büyük askeri birlik olan 17’nci Kolordu’da esir alınan Türk subaylarının ve çalışanlarının üzerlerinden zorla alınmış eşyaları bir listesi vardı. Ben çalıştığım halde daha önce bu listeyi hiç görmemiştim. Yayınlanabileceğini, alana katkıda bulunacağını söyledim. O da sanat tarihçisi olduğu için yayınlayamayacağını, metni bir gözden geçirmemi ve notlamamı istedi. Büyüklük göstererek ben istemesem bile ortak yayınlamak istedi. O çeviren ben de notlayan ve hazırlayan olarak imece usulüyle güzel bir çalışma ortaya çıktı.
  • Tarihsel belge olarak bu metnin önemi nedir?
Bu tür çalışmalar başka dillerde yazılmış ve dilimize aktarılmış çalışmaları ben çok önemsiyorum. Bizim çevirdiğimiz ve yayına hazırladığımız Paris’te basılmış bir kitap; ama hemen yanı başımızda Yunanistan’da Millî Mücadele Dönemi’nin ötekisi olarak Yunanlılardan kaynaklanan buna benzer çok sayıda resmi yayın, rapor, hatıra var bunların çok az bir kısmı çevrildi. Alanı ve literatürü zenginleştirdiği için çok önemli. Bilmediğimiz birçok şeyi öğrenme fırsatı kazanıyoruz. Tabii Nihat Reşat Belger’i ben Atatürk’ün ölüm raporunda da ismi olan Türkiye’de hijyen konusunda Erken Cumhuriyet Dönemi’nde önemli işleri başarmış İstanbul Üniversitesi Tıp Fakültesi’nin bir hekimi ve akademisyeni olarak tanıyordum; ama aynı zamanda politik bir kimliği olduğunu da öğrenmiş oldum. 1920’lerde adeta Türkiye’nin Avrupa’nın Fransızca konuşulan kısmında Ankara Hükümeti’nin temsilcisi gibi çalışmış. Onu da bir şekilde bu çalışmayla anmış olduk. Tabii bir önceki sorunun içinde senin de işaret ettiğin bir sıkıntımız var. Telif yasası kaleme alanın ölmesinden sonra 70 yıl geçmesi gerektiğini söylüyor. Nihat Reşat Bey 1960 yılında ölmüş dolayısıyla bizim 10 yılımız daha var, umarım ömrümüz yeter. Ailesine ulaşmaya çalıştık, sorduk soruşturduk; ama herhangi bir sonuç alabilmiş değiliz. Aileye ulaşabilirsek biz bu yayının daha fazla gecikmeden Türk tarih camiasıyla buluşmasını istiyoruz.
  • Buna yayıncılar nasıl yaklaştı?
Birkaç yayıncıyla görüşme yaptık; ama biliyorsunuz yayıncılar önce piyasa koşullarının olup olmadığına bakıyorlar. Bir yayıncı “piyasa kötü basmayalım” dedi, bir başka yayıncı “telifle ilgili hukuki sıkıntı çıkabilir” diyerek reddetti. Üçüncü yayıncıyla görüşme yapılacak, büyük ihtimal telif ile ilgili noktada kitabın tıkanacağını düşünüyorum. Umarım bir an önce aileden birine ulaşırız ve kitap Türk okuru ile buluşur. Bu ayrıca aileyi de gönendiren bir çalışma. Ailede büyük birinin Milli Mücadele Dönemi’nde çalışmalara katkı koyan, yardım ettiğini gösteren bir çalışma.
  • Nihat Bey’in sözünü ettiği Anadolu’daki işgal sadece İzmir’i mi kapsıyor yoksa Aydın taraflarını da mı kapsıyor?
Yanlış hatırlamıyorsam sekiz farklı yerde işlenen işgal suçları kitabın içinde var. İzmir, Aydın, Nazilli, Bergama, Manisa, Menemen var. Ben kitabı notlarken şöyle bir yol izledim; o dönemi çalışanların hep gördükleri hususlar olmasın diye Yunan resmi yayınlarını kullanarak yaptım. Kitabın bir kendi örgüsü ve kurgusu var ayrıca dipnotları da bu alana ilgi duyan okurlar için fırsat penceresi düşündüm. Türk kaynaklarında eksik olduğunu düşündüğüm hususlarla süsledim. PARİS BARIŞ KONFERANSI HAREKATA İZİN VERDİ
  • Peki, savaş suçları derken örnekleyebilir misiniz?
İzmir’in işgali günü ve sonrasında meydana gelen olaylarla ilgili ilk 48 saat içinde İzmir’de ve yakın çevresinde mesela Urla’da çok sayıda ölü, yaralı ve kayıp bildirilince Paris’teki Barış Konferansı bir Uluslararası Araştırma Komisyonu kurdu. Dört generalden oluşuyor, Eylül ayına kadar çalışıyorlar. İsimlerini saydığım yerleşim yerine gittiler, yerli halkla görüştüler. Hatta kendisiyle görüşülen ve Yunanlıların aleyhine konuşanlar katliama maruz kaldı. Ekim ayında tanzim ettiği raporu Paris Barış Konferansı’na sundu. Bu raporda katliamlar var, ırza geçmeler var, adam dövme yaralama, sivil halka yönelik gasp var, köy yakmalar, evdeki götürülebilir malzemeleri götürmek var. Aslında baktığımızda yapılmayan şey kalmamış. Bunlar belgelenmiş, etkisi olmuş mu onu merak ettim. Acaba bu rapor muhataplara sunulduğunda beklenen etkiyi yarattı mı? Uygulamalardan ve konferansın verdiği hareket izinlerinden anlıyorum ki etkisi olmamış. Yunan ordusu bildiğiniz gibi adım adım Haymana önlerine kadar geldi ve her defasında Paris Barış Konferansı’ndan harekât izni aldı. Bu Yunanistan’ın kendi başına yürüttüğü bir çalışma değil, Yunanistan’ı taşeron olarak müttefiklerinin yeşil ışık yakmasıyla yapılan çalışmalar.
  • Nihat Reşat Kimdir?
Çok iyi Fransızca ve Arapça konuşuyor kendisi. Çok değerli bir insan, sadece hekim değil kendisi politik bir şahsiyet. Ankara Hükümeti’nin ve Mustafa Kemal’in güvendiği bir isim. Avrupa’da Fransızca konuşan camiada Ankara’nın tezlerini belgelere anlatmak için seçilmiş birisi olduğunu düşünüyorum. Hıfzı Sıhha Enstitüsü’nün kurulmasında çok önemli bir şahsiyet.
  • Raporu hazırlarken görevi nedir?
Görevlendirilmiş birisi. Yani İstanbul’da bir hastanede hekim olarak çalışırken Ankara’ya gidiyor ki büyük ihtimal çağırıldı. Hastanedeki görevinden ayrılıyor ve Fransa’ya gidiyor. Ankara’nın kendisine görev verdiğini düşünüyorum; ama verilen görevin niteliğiyle ilgili bir bilgi yok.
  • Raporu burada hazırlayıp Paris’e gidiyor değil mi?
Nerede hazırladığı da bilinmiyor. Dediğim gibi bu raporun ilk 9 sayfasını kendisi kaleme almış kalan kısmı da yayınlanmış resmî belgeler toparlanıp o sayfaların arkasına eklenmiş.
  • İki milletin yüzleşmesine bir katkı sunar, diyebilir miyiz?
Bence bu mümkün değil; çünkü Türkiye Lozan’da bununla ilgili bütün suçlarla hesabını kapattı. Anadolu’da işlenen bütün suçlar ve işgal dönemiyle ilgili Edirne’nin batısında kalan Karaağaç Mahallesi’ni Türkiye Yunanistan’dan savaş tazminatı olarak aldı. Artık Yunanistan’ın Anadolu’da işlediği suçlara ilişkin yeniden bir hukuki süreç başlatmanın amacı yok. Bu ülke arasındaki hesap Lozan’da kapandı. İlişkileri zedeleyecek süreci başlatmamak lazım.
  • Sizin eklemek istediğiniz bir şey var mı?
Bu kitapla doğrudan ilgili olmamakla birlikte ben özellikle 1920’li yıllarda Yunanistan’da üretilmiş çoğu kitap olarak değil başlangıçta tefrika olarak yayınlanmış; ama sonradan kitaplaştırılmış anıların Millî Mücadele ve yakın cağın tarihimizi aydınlanmasında çok önemli olduğunu düşünüyorum. Yunanistan Anadolu’dan gittikten sonra kendi içinde çok ciddi bir hesaplaşma süreci geçirdi. Kendi içinde bozgundan hemen sonra iş başında olan hükümet gazetelerde ve komu oyunda küçük Asya felaketinden sorumlu olanlarla ilgili tartışma yapılmasını yasakladı. Ardından Devrim Hükümeti ve Altılar Mahkemesi kurulunca kişiler kurşuna dizilince Yunanistan’da yeniden bu tartışma başladı ve hakikaten bir milletin felaketine yol açan bu hatanın nasıl olduğu soruşturulmaya başlandı. İşte o soruşturma sırasında yüzlerce anı yayınlandı. Bunlardan bazıları çok ilginç bir şekilde İzmir gazetelerinde dekupe edildi. Yani İzmir’de basının ne kadar güçlü olduğunu düşünün. Bunların o dönemi aydınlatmasında çok önemli olduğunu düşünüyorum.