Geçtiğimiz pazar günü yapılan Beşiktaş-Antalya depremin olduğu saati simgelemek adına maçın 4.17’inci dakikasında Beşiktaş tarafları tarafından memleketim şarkısı eşliğinde yüzlerce...

Geçtiğimiz pazar günü yapılan Beşiktaş-Antalya depremin olduğu saati simgelemek adına maçın 4.17’inci dakikasında Beşiktaş tarafları tarafından memleketim şarkısı eşliğinde yüzlerce pelüş oyuncak tribünlerden sahaya atıldı. Tribünde taraftarlar tarafından açılan “Çocuklar hep gülsün” pankartı vardı. Depremden etkilenen en masum grup olan çocukları hatırlatan bu sahne hepimize duygu dolu anlar yaşattı. Koca bir millet yapılan bu ince davranışla acımızda yeniden bütünleştik, boğazımız düğümlendi ağladık. Bu bir arada olma hali hepimize iyi geldi.

Havadan süzülen rengarenk pelüş oyuncakları görünce ağladım çünkü peluş oyuncaklar çocukları ve masumiyeti çağrıştırır. Depremzede çocuklara gönderilmek üzere havaya atılmış pelüş ayıcıkların elbette bir anlamı var. Pelüş oyuncaklar çocuklara güven ve sakinliği çağrıştırır. Şu günlerde depremzede çocuklarımızın en çok ihtiyaçları olan iki duygu.

Özellikle savunmasız grup olan çocuklar, depremde sadece ailesini değil, evini, okulunu, oyunlarını, onu sarıp sarmalayan varsa her şeyini kaybeder. Gerek bulundukları gelişimsel dönem gerekse yetersiz olan yaşam tecrübeleri nedeniyle depremin etkileri ile çocukların yetişkinlere göre baş etmesi çok daha zordur. Çocuğun depremin ardından gelişen duygusal süreçlerle baş etmesi bu yüzden kolay değildir. Öncelikle depremin yarattığı şok çocuklarda güvenlik duygusunu zedeler. Çocuklar uzun süre duygusal ve davranışlar problemlerin etkisiyle mücadele etmek zorunda kalır. Özellikle deprem nedeniyle anne veya babasını kaybetmiş çocuklar, kendisini savunmasız hisseder. Büyük depremin ardından gelen yüksek şiddette tekrarlayan artçılar çocukların depremin etkisini defalarca yeniden yaşamasına neden olur. Güvenlik duygusu kaybolan çocuklarda görülen en yaygın sorun uykuya dalmakta ve sakinleşmekte sorun yaşayan çocuğun en çok şefkate ihtiyacı vardır. Ailesini kaybeden onlarca çocuğumuz var. Tamda bu noktada tribünlerden sahaya fırlatılan havada uçuşan rengarenk pelüş ayıcıklar bu yüzden çok anlamlıydı. Onlar sadece renkli pelüş oyuncaklar değildi adeta çocuklara gösterilecek merhametin ve şefkatin simgesiydi. Hiçbirimizin hayal bile edemeyeceği kadar boyundan büyük acılar yaşayan bu çocuklar için o gün yeniden hüzünlendik, ağladık. Asıl işimizin bu çocukları korumak, onlara şefkat vermek ve onlar için iyi bir dünya kurmak için çabalamak olduğunu tekrar hatırladık. Bu çocuklarla bu oyuncaklar üzerinden bağ kurduk. O an hepimiz onların acıları ile bütünleştik. Dayanışmanın ve umudun gücü ile birleştik.

İsmet Özel’in bu sözleri ile yazı bitirmek istiyorum. Ben öyle bilirim ki yaşamak berrak bir gökte çocuklar aşkına savaşmaktır.”

Sevgilerle