İzmir’in farklı mekan ve ilçelerinde duvarlara renk katan Gamze Kurt, her ilçenin kü...

İzmir’in farklı mekan ve ilçelerinde duvarlara renk katan Gamze Kurt, her ilçenin kültürüne uygun bir şekilde duvarlara görsellik katılabileceğini söyledi. Kurt ve onun renkli sanat dünyasını konuştuk Gamze Kurt, İzmir basınından tanıdığımız bir isim. Uzun bir süredir imzasını kentin ve mekanların duvarlarında görüyoruz. Geleneksek Türk sanatları alanında eğitim alan ve bu konuda özgün fikirleri olan Kurt, devasa duvarlara renk katıyor. İki sevimli dostuyla beraber yaratıcılığına farklılık katıyor. Onun renkler ve çizimlerle örülü dünyasının kapısını çaldım. Kurt, “İzmir zaten inanılmaz renkli bir şehir. Denizi, güneşi, palmiyeleri, begonvilleri… Sanat ile ilgisi olmayanları bile sanatçı yapacak bir şehir. Son dönemde farklı dokunuşlarla biraz daha renklendi. Çok başarılı işler yapılıyor” dedi. Karşıma yeni söyleşilere kapı açan çarpıcı cümleleriyle çıkan Kurt’la bir girizgâh yaptığımı kabul ederek sözü ona bırakıyorum. İşte 100 yıl sonrasının dünyasını düşünerek eline fırçasını alan Kurt ve düşünceleri… - Sizin, kentin ve mekanların duvarlarında izinizin olması sizde nasıl bir duygu uyandırıyor?  Bir şey yaratmak ve bir şey üretmek inanılmaz keyifli. Yaptığım işlere kendi bebeğimmiş gibi değil de başkasının gözüyle bakmaya çalışmayı seviyorum. Acaba ne hissedecekler, ne düşünecekler, hangi içsel yolculuğu yapacaklar, kendilerini nerede bulacaklar…? Eğer yaptığım işler yeterince iyi korunursa bundan 100 yıl sonra (umarım dünya o kadar süre dayanır) nasıl bir karşılık bulacak? Belki de komik ve ilkel gelecek insanlara… Her ne olursa olsun şu anda bu renkli serüven beni çok mutlu ediyor. Umarım dolaylı da olsa ben de birilerini mutlu ediyorumdur. GELENEKTEN DUVARLARA -Açıkçası yaptığınız işin çok özel olduğunu düşünenlerdenim. Bunun nedeni “duvar” imgesinin gücünden de kaynaklanıyor. Eserlerinizin kendi sanat alanınız dışında çok farklı disiplinlerden beslendiği fikrini bize veriyor. Bu konuda neler söylemek istersiniz?  Ben aslında gelenekselciyim. “Osmanlı Saray Sanatları” olarak da bilinen tezhip, hat, minyatür ve ebru sanatı eğitimi aldım fakültede. Okuduğum dönemde ucundan tek bir kıl çıkan küçücük fırçalarla deli işi şeyler yaptım. “Kör Tezhipçi” diye bir tabir vardır bilen bilir. İşte o dönemde benim de miyobum iki kat arttı. Ama yine olsa yine aynı bölümde okumayı isterdim. Çünkü bana mesleki anlamda çok şey kattı. Detaycılığı, disiplini, sabrı, fırçayla kontur çekerken istem dışı nefesini tutmayı… Tuvallerde, kağıtlarda minimal minimal çalışırken sonrasında kendimi birden metrelerce yükseklikteki devasa duvarların karşısında buldum. “Duvar” algısının ötesine geçip orada farklı bir dünya oluşturmak kesinlikle çok eğlenceli. En azından artık miyobum artmıyor… (gülüyor)   -Sosyal medya paylaşımlarınızda sevimli bir dostumuzun size eşlik ettiğini görüyoruz. Bize kendisini biraz tanıtıp arkadaşlığınız hakkında bilgi verir misiniz?  Aslında iki sevimli dostum var. Biri 14 yıldır bizimle beraber yaşayan sokaktan sahiplendiğimiz, -aslında o bizi sahiplendi- tekir bir kedi. İsmi Asil. Diğeri de yine sokaktan ailemize katılan, henüz 5 aydır bizimle olan köpeğimiz Coco… İkisinin de benim dünyamda farklı görevleri var. Asil beni sakinleştirip huzur veriyor, Coco ise beni harekete geçiriyor. Yaratıcılık bizim işimizin en önemli parçası ve bu tarz farklı temasların kesinlikle yaratıcılığı perçinlediğini düşünüyorum. EN KÜÇÜK ÇİÇEK -Bir sanatçıya bu soru sorulmaz ama merakımı yenemiyorum. Bugüne kadar elinizin değdiği duvarlarda sizin için en özel olan çalışmalardan söz eder misiniz?  Hepsi benim bebeğim… (gülüyor) Bir işe başlarkenki hissiyatınızla bittiğindeki hissiyatınız çok farklı oluyor. Siz de üreten bir isimsiniz, eminim siz de zaman zaman bu şekilde hissediyorsunuzdur. Başlangıçta büyük bir boşluk hissi oluyor bende. Sonrasında bir şeyler ortaya çıkmaya başladığında yavaş yavaş dolduğumu hissediyorum. Bittiği zaman da ciddi bir tatmin duygusu. O yüzden hepsi benim için çok özel bir serüven. En küçük çiçekten metrelerce yükseklikteki figürlere kadar hepsi çok özel. -Türkiye dışında bir ülkede sanatınızı icra etme şansınız oldu mu? Olursa en çok hangi ülkede hangi duvara eser çizmek istersiniz?  Açıkçası henüz Türkiye dışında herhangi bir ülkede duvar resmi yapmadım. Ama en çok atalarımın yaşadığı Girit’in Hanya şehrinde “göç” temalı bir duvar resmi yapmak isterim. İki taraf için de zor zamanlar yaşandı geçmişte. Ve çocukluğumdan beri çok fazla hikaye dinledim o zamanlara dair… Köklerimin ruhunu, doğup büyüdükleri topraklarda yaşatmayı çok isterim. KADINA ŞİDDET KONUSU -Yaptığınız işin toplumsallığı konusunda ne düşünüyorsunuz? Örneğin kadına şiddet temasının duvarlara işlenmesi duyarlılık konusunda bir katkı sunar mı?   Bu soruya çok gerçekçi bir yanıt vermek istiyorum. Adı üstünde o sadece bir “duvar”. Duyarlılık kişilerin bilinçlerinde gelişmeli. Her şey bir yana önce kafalar değişmeli. Biz duvarları istediğimiz kadar boyayalım, zihinlerdeki kireçler kazınmadıkça orası boya tutmaz… -İzmir’de özellikle son birkaç yıldır duvarların daha renkli olduğunu bazı binaların bu anlamda şehre renk kattığını görüyoruz. Yerel yönetimlerin ve meslektaşlarınızın bu dokunuşları hakkında ne söylemek istersiniz?  İzmir zaten inanılmaz renkli bir şehir. Denizi, güneşi, palmiyeleri, begonvilleri… Sanat ile ilgisi olmayanları bile sanatçı yapacak bir şehir. Son dönemde farklı dokunuşlarla biraz daha renklendi. Çok başarılı işler yapılıyor. Ancak bence yeterli değil. Sayın Tunç Soyer’in de sanata karşı ne denli duyarlı olduğunu çok iyi biliyorum. Ben şahsım adına her ilçede, o ilçenin konseptine, tarihine, ürününe göre değişkenlik gösterecek farklı çalışmalar yapılabileceğini düşünüyorum. Tüm yerel yönetimlere de sizin aracılığınızla buradan minik bir çağrıda bulunmak istiyorum. Gelin şehrimizin duvarlarını renklerle uyandıralım, o beton duvarlara bambaşka kapılar açalım… GAMZE KURT KİMDİR? 1984 yılında Balıkesir’in Edremit ilçesinde doğdum. 22 yıldır İzmir’de yaşıyorum. Dokuz Eylül Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesi Geleneksel Türk Sanatları Bölümü’nden mezun oldum. Mezun olduktan sonra kendimi bir anda basın sektörünün içinde buldum. 10 yıl boyunca İzmir’de çeşitli medya kuruluşlarında televizyonculuk ve gazetecilik yaptım. Gazeteciliğe devam ederken duygusal olarak kendimi farklı bir şekilde motive etmem gerektiğini düşündüğüm bir dönemde, yeniden renklere ihtiyaç duydum. Ve işte duvar resmi maceram burada başladı. Çeşitli mekanlara, otellere, evlere duvar resimleri yaptım ve halen aktif olarak bu mesleği icra etmeye devam ediyorum.