02İnsanoğlu hiç bir zaman sessizliğe tam bir anlam yüklememiştir. Yahut sessizliği çözememiştir ama hiç de sevmem...

02İnsanoğlu hiç bir zaman sessizliğe tam bir anlam yüklememiştir. Yahut sessizliği çözememiştir ama hiç de sevmemiştir. Dünya tarihine bakıldığında hava şartları incelendiğinde, insanlığı üzen istem dışı gelişmelerin öncüsü sessizlik olmuştur. Yaz gelirken ekonomide, sanki stagflasyon gibi sessizlik var. Ama mevzi olarak hareketlilik de var. Sessizlik sonrası iyi, güzel işler de var. Petrol hava gazı gibi… Bir de hayal dünyası var. İşte bütün hepiniz bu dünyada mı yaşıyorsunuz? Hayır sadece hayallere inanıyorsunuz. Hakikat ise içinde olduğumuz bir dünya. Gerçek dünyada yaşadığınızın farkında mısınız yoksa hayal dünyasını gerçek mi sanıyorsunuz, hangisi? İkisi de değil yaşadığınız dünya. Medya ve sosyal medya… Öylesine etkili ki hiç konuşmadan onlarla meşgul oluyorsunuz ve işte sessizliğiniz bu iki unsurun etkisinden kaynaklanıyor. Bilmem anlatabiliyor muyum. Bütün dikkatiniz bu iki konuda; ulusal medya ve sosyal medyada… Bu iki yayın alanında neler yazılıp yayınlanıyorsa ona inanılıyor. Bu hal iyi mi? Hayır! Çok da sakıncalı çünkü nakarat gibi insanlara sunulan düşünceler şartlanmaya, uyuşturucu gibi alışkanlıklara sebep oluyor. Böyle olunca bu alandaki havalı konuşmalar, meydan okumalar, yalanlar, fanatikler yaratıyor. Sonra usulsüzlüklerin, yolsuzlukların, kabadayılıkların ifşası yeni heveslerin ve heveslilerin doğmasına neden oluyor. Onlar kendilerinin Don Kişot olduğunun farkında dahi değil. Aksine hepsi ne gibi bir vaziyet karşısında Robin Hood olurum diye hayal kurmaktalar. Bu kahramanlar ülkede ciddi sorunların başlamasına neden olabileceklerini bilmiyorlar bile. Milletimiz hangi gazeteyi okuyorsa, hangi televizyonu seyrediyorsa, hangi sosyal medyaya abone ise aynen onlar gibi konuşuyor, onlara benziyor. Yanlış ki! Bir önemli yanlış da kime güveniyorlar ise alenen meydan okumaları tehditkar ifadeleri. Artık tedbir gerekmiyor mu? Hemen gerekiyor. Partiler önce sosyal medyada kendi profillerini denetlemeli. Sonra da ister dini ister tarihi kişilikler konular hakkında kimse rencide edici laf etmemeli. Bu konular ciddi manada öfkeli insanlar yaratabilir gibi gelmiyor mu? Kişisel siyasi tartışma yerine kurumsal ve hizmet konuları gündemi meşgul etmeli. Boşuna yazmak olmaz. O halde niye yazıyoruz, çünkü bütün yöneticilere ‘Başını kaldır, bir sağına soluna etrafa bak, belki farklı şeyler göreceksin’ demek için… İster bakılır, ister bakılmaz biz de biliyoruz. Herkes de bir yazardan daha fazla akıl vardır. Devlete ise bir konuda hatırlatmakta fayda gördüğümüz mesele ne? Uzun boylu bir konu değil. Ancak halk, kafasında soru işareti ile yaşamayı sevmiyor. Bu hususları siyasetin üstüne yük etmek yerine devlet olarak halletmek gerekiyor. Kıssadan hisse; yazdıklarımızı ancak bilenler bu kadar yazıdan bir roman çıkarabilir. Mutlu Türkiye için en önemli konu farklı şeyleri sıkılmadan dinlemek bence…