Meselenin vehameti ortada. Korona belasından korunabilmek için “şunu yapın, bunu yapın” dönemi yavaş yavaş geride kalıyor. Artık mesele yaşadıklarımızdan gereken dersi alıyor muyuz, alamıyor muyuz a...

Meselenin vehameti ortada. Korona belasından korunabilmek için “şunu yapın, bunu yapın” dönemi yavaş yavaş geride kalıyor. Artık mesele yaşadıklarımızdan gereken dersi alıyor muyuz, alamıyor muyuz aşamasına dayandı. Gözümüzle göremediğimiz, elimizle dokunamadığımız bu illet, arkasında inanılmaz bir enkaz bırakarak yoluna devam ederken önemli mesajlar veriyor. Tabii anlayan anlıyor… Anlayamayan için söylenecek bir şey yok. En başta bu zor günlerde anladık ki, atalarımız “Temizlik imandan gelir” derken boşuna konuşmamışlar. Baksanıza bilim insanları sabahtan akşama ekranlarda “el nasıl yıkanır” eğitimi veriyor. Neden? Temizlik insanı sadece kirlerden değil, mikroplardan da arındırıyor. Bize bunu anlatmaya çalışıyorlar. Bir de bu aralar sıkça duyduğumuz “sosyal mesafe” deyişi var. Daha iyi anlaşılsın diye bankalara, marketlere insanlara nerelerde durulması gerektiğini gösteren işaretler koydular. Eskiler, “Samimiyetten maraz doğar” derken bunu anlatmaya çalışmasalar da, iş geldi buraya dayandı. Bunlar günlük yaşamın vazgeçilmezleri haline gelen alışkanlıklar. Tabii bir de alınması gereken asıl dersler var. En başta da, doktorların, sağlık çalışanlarının sağlıklı bir toplum için ne kadar önemli olduğu gibi. Yani iş dönüyor, dolaşıyor bilime dayanıyor. Milyarlarca insanın dört gözle bulunmasını beklediği aşıyı bulacak olan kim? Elbette bilim insanları. Demek ki, sağlımıza kavuşabilmek için de, bu illeti kökten kazıyabilmek için de en önemli ihtiyaç bilimde. Gerisi hikaye… Yapılması gereken ortada. Bugünden tezi yok eğitim sisteminin daha çok doktor, daha çok sağlıkçı, daha çok bilim insanı yetiştirmek üzere yeni baştan düzenlenmesi şart. İçinde bulunduğumuz bu zor günlerde tarımın ne kadar hayati önem taşıdığı gerçeğinin herkesin kafasına dank ettiğini varsayarak dikkat çekmek istediğim bir başka nokta var. Farkındaysanız son günlerde salgının boyutuna dikkat çekmek amacıyla haritalar yayınlanmaya başladı. Bu haritalarda hastalık görülen bölgeler sokak sokak, ev ev gösteriliyor. Ne hikmetse hastalık en fazla çok katlı binaların kümelendiği bölgelerde yoğunlaşmış durumda. Aslında bunun nedeni ortada. Yüzlerce insan aynı kapıyı, aynı asansörü kullanınca bir tek kişi bile hastalık yaymaya yetiyor. Anlayacağınız o birbirinden lüks sitelerde, birbirinden şık gökdelenlerde insana sunulan konforun bedeli sanıldığından daha kabarıkmış! Bunun bir başka anlamı da o yüksek binaların sadece siluetlerini bozmakla, havasını kirletmekle kalmadığı gerçeği. Galiba büyüklerimiz, “Bina ve zina artınca kıyamet kopacak” derken farkında olmadan bu tehlikeye işaret ediyordu.