Mesut Kara, 40’ıncı yılında hala “12 Eylül filmi yapılmadı mı?” sorusunun geçerli olduğunu söyleyerek sin...

Mesut Kara, 40’ıncı yılında hala “12 Eylül filmi yapılmadı mı?” sorusunun geçerli olduğunu söyleyerek sinema eleştirisi konusunda da yetersizlik olduğunu kaydetti Yarın 12 Eylül Darbesi’nin 40’ıncı yıldönümü. Darbeyi sinemamız açısından ele alan “Sinema ve 12 Eylül” kitabının yazarı Mesut Kara, sadece yönetmenlerin değil, sinema eleştirmenlerinin de yeterli ölçüde bir tahlil yapamadığını kaydetti. Kara, 8 yıl sonra kitaba eklenecek birkaç film olsa da “yenilgiler tarihi” konusunda bir değişiklik olmadığını ifade etti. 8 yıl önce yazdığınız “Sinema ve 12 Eylül” kitabınızdan sonra bu konuda bir eser yazılmadı. Sinema yazınımız bu konuyu yeterince tahlil etti noktasına geldik diyebilir miyiz?Sinema ve 12 Eylül” kitabını çalışmaya çok daha öncesinde başlamıştım fakat bir süre bekledim belki akademik bir çalışma yapan çıkabilir diye. Belgesel film olarak da hazırlayabilirdim. O günlerde İZ TV’de çalışan genç bir arkadaş kanal adına böyle bir belgesel hazırladığı için ben kitap çalışmasında yoğunlaştım. İstanbul’da başladığım çalışmayı 2010 yılında yerleştiğim Kuşadası’nda tamamladım; 2012 yılında da kitap yayınlandı. Öncesinde Atilla Dorsay’ın 1980-90 arası yayınladığı yazılarını topladığı “12 Eylül Yılları ve Sinemamız” adlı kitabı yayınlanmıştı. Kitabın alt başlığında “160 Filmle 1980-90 Arası Türk Sinemasına Bakışlar” yazılıydı ve gazete yazılarından oluşuyordu. Özel olarak 12 Eylül ve sinemamız üzerine yazılmış bir çalışma değildi.Sinema ve 12 Eylül”ü 2012’de yayınlamıştım. Sonrasında bu konuda bir kitap yayınlanmadı bildiğim kadarıyla. Üniversitelerde bu konuda yazılan tezler kitap olamadı henüz. Sinema nasıl yıllarca darbelere mesafeli olup gerçek anlamda bir 12 Mart ya da 12 Eylül filmi yapılamadıysa sinema tarihçisi ve yazarı da en kanlı darbe olan 12 Eylül’ün sinemamıza etkisini, yansımalarını yazmaya mesafeli durdu. Sinema yazınımız bu konuyu yeterince tahlil ettiğini söyleyemem. Bu nedenle de kitaplaşan çalışmalar olamadı ne yazık ki. Son 8 yılı değerlendirecek olursak, sinemamızda 12 Eylül’ün dolaylı dolaysız etkilerini nasıl gözlemliyorsunuz? Bugün sinema dâhil hayatın bütün alanlarında 12 Eylül koşulları, etkileri ve yansımaları sürüyor. Son 8 yıla baktığımda kitaba eklenecek yeni ek değerlendirmeler olmadığını düşünüyorum. Bu süreçte de kitapta ele aldığım otuz dokuz 12 Eylül filmine birkaç film daha eklenmiş olsa da, “sonuç” bölümünde bu filmler için yaptığım “yenilgiler tarihi” değerlendirmemi değiştirecek bir gelişme olmadı.12 Eylül filmi henüz yapılmadı mı?” sorusu bugün de geçerli. Buna ek olarak “Sinema yazını konuyu yeterince tahlil etti mi?” sorusunu da sormak gerekiyor. 1986’daki “Ses” filmiyle örneğin 1999’da çekilen “Eylül Fırtınası”nı karşılaştırdığınızda sinemamız 12 Eylül’den uzaklaştıkça daha olgun bir anlatımla yaklaşabilmiş midir?Ses” filminde filmin kahramanıyla ilgili adı dâhil hiçbir bilgi edinemeyiz. Kimdir bu adam, nereden gelmektedir, neden ve hangi dönem cezaevine girmiştir? Görebildiğimiz işkencenin epey ağır iz bıraktığıdır kahramanımızda. Bu iz yalnızca sakat kalan kolu gibi fiziksel bir iz değildir, psikolojik izler, hasarlar da bırakmıştır. İşkencenin yarattığı sarsıntı ağır olmuştur. Eylül Fırtınası” filmiyle ilgili Hilmi Maktav, kitapta bir yazısından alıntılayarak yer verdiğim bölümde şunları yazar: “12 Eylül'den yaklaşık yirmi yıl sonra çekilen 12 Eylül filmi ‘Eylül Fırtınası’ da aslında bir hatırlayışın değil, unutuşun filmidir. Devrimci kahramanlar ilk 12 Eylül filmlerindeki ağırlığını kaybetmiştir (filmin birincil kahramanları dede ve torundur), acıyı kutsamalarına rağmen üzerlerinde solcu- arabesk kahramanların kırılganlığı yoktur. Zaten arabeskin yıldızları artık eski naifliklerinden sıyrılmışlar, bir pop yıldızına dönüşmüşlerdir. Kahramanlar yıllar sonra mutlu bir aile olarak yurtdışından sevgili ‘ada’larına döndüklerindeyse 12 Eylül'den geriye sadece kırık dökük hatıralar kalmıştır. Devlet yirmi yıl içinde toplumun hatırı sayılır bir bölümünü çoktan ikna etmiştir. Seyirci, onların adada sonsuza dek mutlu bir hayat yaşayacakları duygusuyla ayrılır sinemadan, 12 Eylül artık herkes için bir Eylül fırtınasından ibarettir” (Hilmi Maktav, “Türk Sinemasında 12 Eylül”, Birikim Dergisi, Sayı 138, Ekim 2000, s.79-84.) Yine de şöyle söyleyebiliriz; zaman her şeyi olgunlaştırır. Sinemamız bunu “Eylül Fırtınası” filmiyle başarmış olamasa da, sonraki bazı filmlerde bunu görmek mümkün. Kişisel 12 Eylül hikâyeniz de var şüphesiz. Siz sinemada bu konuyu araştırmaya yöneldiniz. Bu araştırma sizi yordu mu? Sinema ve 12 Eylül kitabını hazırlamaya 2006 yılında başlamıştım. Daha önce izlediğim bütün “12 Eylül Filmleri”ni tekrar tekrar izleyip notlar aldım. Bu konuda yayınlanmış kitap ve yazılara ulaşıp arşivlemeye çalıştım. İzlemeler ve okumalar sonrası yazmaya başladığım kitabı verdiğim aralarla 2012 yılında tamamlayıp yayınlatabildim. Uzun ve yorucu bir süreçti. Kitap yazım aşamasında dallanıp budaklandı ve şu bölümlerden oluştu: 1. bölüm: Yaşananların izinde dünden bugüne anımsamalar 2. bölüm: 12 Eylül 1980 darbesi ve sinema 3. bölüm: 12 Eylül filmleri 3. bölüme gelene kadar ilk iki bölümde 1950’lerden başlayıp 12 Eylül 1980’e gelen süreçte yaşanan toplumsal gelişmeleri ve bunların sinemaya yansımalarını paralel kurgu biçiminde ele aldım. 3. bölümde ise ele aldığım 39 12 Eylül filmini inceleyip değerlendirdim.