Evde koşturuyorum. Camı açıp ‘çok yoğunum’ diye bağırasım geliyor. Aldığım uzmanlık eğitiminin projeleri bir yandan terapiler diğer taraftan. Bugün kendimi rahatlatmak için ne yaptım? *** Yazıya baz...

Evde koşturuyorum. Camı açıp ‘çok yoğunum’ diye bağırasım geliyor. Aldığım uzmanlık eğitiminin projeleri bir yandan terapiler diğer taraftan. Bugün kendimi rahatlatmak için ne yaptım? *** Yazıya bazı haykırışlarla başlamak istedim. Bazen bu şekilde bağırmak istediğimiz günler oluyor değil mi? Keşke gerçekten camları açıp bağırabilseydik ve diğer insanlar da bunu normal karşılasaydı. Ama çoğunlukla olmuyor dostlarım. Peki, siz böyle anlarda sakin kalabilmek için ne yapıyorsunuz? *** Bugün yazının konusu olarak neler yazacağımı düşünürken, tabi bağırmak isteyen tarafımı kontrol altında tutmam gerekiyor, gerginlik hala azalmadı çünkü bir anda neden bunu yazmıyorum ki dedim kendime. Her hafta sakin içerikler olmayacak ya, bazen de sıkışmış ve patlamış içerikler olsun. Hem kendini sakin tutmak isteyip tutamayan okuyucularım da belki biraz daha iyi hissedebilir. *** Elimizdeki işler biriktiğinde, şöyle bir dinleneyim diye uzandığınızda ve telefonunuz asla susmadığında, bahar yüzünden –ya da covid- sağınız solunuz ağrımaya başladığında tüm bunların hepsi büyük bir dağ boyutundaymış gibi görünür. Her şey üst üste geldi. Galiba artık kaldıramıyorum. Yıkıldım, yıkılmama az kaldı. Terapilerde de sıklıkla duyduğumuz cümleler. Her şeyin kişinin tepesine çökmesi. Daha doğrusu kişinin onları sırtına alarak yol alması. *** Düşünsenize işe gidiyorsunuz. Ama sırtınızda kocaman ‘akşam eşimle kavga ettim ve çok kötüyüm’ yazıyor. Ya da tam tersi eve gidiyorsunuz ‘patronuma sinir oluyorum’ yazıyor sırtınızda. Çocuğunuzu kucaklayıp seviyorsunuz ama patronu boğma isteğiniz hala geçmemiş. *** Genelde terapi oturumlarında kişinin sırtına yazdıklarını fark ediyoruz önce. Oraya hangi büyük harflerle neler yazdık? Mesela tam şuan otururken sizin sırtınızda neler yazıyor olabilir? Küçüklü büyüklü bir sürü harf düşünün yan yana. Artık okunamaz haldeler değil mi? Simsiyah bir bulut gibi olmuşlar sırtınızda sürüklenip duruyorlar. Ya o bulutu biraz yere indirip bakabilseydiniz? Mesela eşinize anlatsaydınız patronu? Ya da bir arkadaşınıza bahsetseydiniz tartışmanızdan acaba o zaman sırtınızdan iner miydi o kelimeler? *** Ben sizin için denedim. Bu hafta sırtıma yazdıklarımı buldum, anlattım dostlarıma, aileme. Basitçe yorgunum dedim mesela. Üzerimden tır geçmiş gibi sanki dedim. Bugün çok sıkıldım dedim. Biraz hava almaya ihtiyacım var benim haydi öptüm seni deyip kapattım. Daha iyi, evet kesinlikle daha iyi… Sırtınızda yazanları benimle de paylaşmayı unutmayın! Keyifli günler dilerim…