Bir ülke hayal edin; ülkenin konuşanları bir elin parmaklarını geçmiyor. Konuşanlar, kendilerini gerçek zanneden hayali kahramanlar. Hepsi münevver kimseler; Yazar, gazeteci, akademisyen, televizyon...

Bir ülke hayal edin; ülkenin konuşanları bir elin parmaklarını geçmiyor. Konuşanlar, kendilerini gerçek zanneden hayali kahramanlar. Hepsi münevver kimseler; Yazar, gazeteci, akademisyen, televizyoncu… 4-5 kişi, 2-3 kişi için konuşuyor; 150-200 kişi adına dahi değil. Konuştukları konuları biliyorsunuz. Birlik, beraberlik, kardeşlik, çok güçlüyüz, vesaire… Başka, vatan, millet, namus, dürüstlük, adalet, dindarlık, mafyalar, yolsuzluklar, kadın cinayetleri, bekçi tartışmaları. Orta Doğu’daki Filistin vahşeti aynI soydan insanların (bunu kendileri diyor) dini inançlarını kan davasına dönüştürmeleri konuşuluyor. Hayali ülkede bu akraba kavgasındaki vahşeti durdurmak İçin heyecanlı arayışlar… Yahudilere karşı uzaktan lafla kahramanlık söylemleri. Zaman zaman da ‘Biz size böyle yapmamıştık’ serzenişleri… Demokrasi havarisi bol olan bu hayali ülkede seçimler olacağı zaman aday ölçüleri de bir garip. Efendim şu mahallede veya ilçede veya ilde, şu kadar bu ırktan, şu kadar bu mezhepten veya cemaatten bir gurup var. Eeee, işte partilerin adaylarını bu guruplara göre belirlemeli çabaları. Partiler böyle düşünür halde. Sonuçta; Alevi, Roman, solcu, milliyetçi, tarikatçı, cemaatçi, diğer illerden gelenlerin yoğunluğuna göre o ilden göç edenlerden veya bölgesindeki kimselerden aday aranır veya atanır. İsimlerden bahsederek konuştukları muhtemel adayların hangisinin oyları ne kadar etkileyeceği hesaplanır. Tabii ki masal! Niye böyledir? Çünkü herkes atama; siyasette, bürokraside herkes atama. İsmen konuşulan atama adayları bu fikri savunan ve konuşan bu kimseler münferiden bir oylamaya tabi tutulsalar, çıkacak oylara hayret edersiniz, çok da gülersiniz. Ses çıkarması gereken basın ise mali yetersizlik içinde yazamıyor, haber yapamıyor, televizyonunu kullanamıyor. Basını kullanabilenler ise belli mesleğini icra etmek yerine borazan olmayı tercih ediyor. Gazeteci nasıl olur; Uğur Dündar ağabeyi bir dinlemeli bence. Yanlış hesap nedeniyle hepsi kapanma yolunda yürüyor. Çünkü maddi beklenti maddi imkanları artırmıyor. Artmazsa, artacağını sanıyorlar, Bilinen yolsuzluk yayınlarına da, kişilere de kapalılar. Hayali ülkede her şey hayal mahsulü, bütün kurumlar denetimsizlikten darmadağın… Siyaset, hayali ülkenin başkent bürokrasisinin avucunda. Yeteneksizlik, görgüsüzlük, kibir ve adamsendecilik, usulsüzlük içine batmış. Ülkede konuşan bir kaç kişi bütün dünyayı ve ülkeyi sadece yüzünü gördükleri insanlardan ibaret zannediyor. Sendikalar, STK’lar, odalar, köhne topluluklar gibi miskinleşmiş. Fırsat eşitliği yok, tabii ki demokrasi de kayıp. Güçlendirilmiş parlamento masalı ile hala uykuyu uzatmaya çalışmak ise çok vahim. Çare gençlik de mi acaba? Gençlik ise umut olabilmek için Facebook gibi aletleri elinden atıp etrafa bakar hale gelmeli. (Z) gençliği boy gösterdi, 2023 yılına kadar halk bir şeyler bekleyecektir. Daha sonra 2023 gelecek, hayaller de gömülecek. Daha sonra 2033’e kadar (L) gençliği çıkacak 2033’te yine eski tas eski hamam olacak mı bilinmez. Ama uzun yıllar ülke insanı 1980 öncesi sağ- sol gençliğin resimleri ile avunacak. Aslında o resimlerden utanmak gerekiyor. Tek çözüm var onu da bir ara yazarız. Hayali ülkenin adamsendeci, palavracı, hayali insanları… Bayramınız mübarek olsun.