CHP’nin deneyimli siyasetçilerinden Kadir Sinan ve “Birlikte Güçlüyüz” adını verdikleri inisiyatif 2 yıla yakın süred...

CHP’nin deneyimli siyasetçilerinden Kadir Sinan ve “Birlikte Güçlüyüz” adını verdikleri inisiyatif 2 yıla yakın süredir Karabağlar’da dayanışma ağı örgütlüyor Kadir Sinan, CHP’nin etkin isimlerinden. Karabağlar’da ve İzmir Büyükşehir’de meclis üyeliğinin yanında Karabağlar’da CHP’den belediye başkan aday adayı oldu. Tarih ve sosyoloji ile de ilgilenen Sinan, bir süredir Karabağlar’daki yol arkadaşlarıyla “Birlikte Güçlüyüz İnisiyatifi” olarak dayanışma mücadelesi veriyor. 3 bin 500 eve ulaşarak ihtiyaç sahiplerine yardım ulaştırdıklarını kaydeden Sinan, sivil inisiyatifin özgürleştiren yönüne dikkat çekiyor. Yaptıklarının fikri bir arka planı olduğunun altını çizen Sinan, “Karabağlar için daha iyi yapılacak daha iyi ne olabilir?” sorusuna cevap olmanın hedefi içinde olduklarını söylüyor. 40 yılı aşkın bir süredir siyaset alanında yer alan Sinan’la neler yaptıklarını konuştuk. Sizin özellikle Karabağlar’da sürdürdüğünü bir dayanışma ağı var. Bu çalışma nasıl başladı ve neredeyse sessiz sedasız devam etmesinin nedeni ne? Özellikle duyulsun diye bir şey yapmadık. Ama duyulmasın diye de çaba sarf etmedik. Dayanışma sadece bugün değil; her zaman gereken bir olgudur. Bizler bunu Karabağlar özelinde büyütmeye çalıştık. Sorunuzun başına gelecek olursam, öncelikle bu hareket pandemi koşullarında ortaya çıktı. Onu belirteyim. Sağlık problemlerinde devletin aciz kalması nedeniyle bir insan olarak neler yapabiliriz, diye düşündük. Orada karşımıza çıkan temel şey dayanışma duygusuydu. Bunu nasıl yapabiliriz? Olanı ve fazla olanı paylaşmak. Onun dışında da insanların hatırını sormak. Onlara dokunmak. Bunun bir siyasi tarafı da yok. Siyaset adına yapmak zorunda da değilsiniz. Sonuçta 45 yıldır yaşadığım bölgede insanların fakirleştiğini, yoksullaştığını, ötekileştirildiğini unutulduğunu görünce ister istemez insanlara gidip onları hatırladığınızı gösteriyorsunuz. Gerçekten gerek kamu kurumlarından gerek özel sektörden edindiğimiz paylaşılacak metaları Karabağlar’da uzun süredir var olan ekibimiz aracılığıyla direk evlere ulaşarak binlerce insana dokunduk. Bu dokunduğumuz insan sayısı 3 bin 500’ün üzerinde. İhtiyaçları tespit ettik. Tabii belediyeler ve devlet kurumları da yardım götürdü; ama bizimkisi bir sivil inisiyatif oldu. Çok da başarılı olduğumuzu düşünüyorum. Her şey her zaman yapılabilir. Yeter ki o azminiz olsun. Üç bin 500 aileye ulaşmanın yöntemi nasıldı? Bu tespiti nasıl yaptınız? Hangi ailelere, kime yardım ettiğimizi asla deklere etmedik. Bunlar hoş olmaz zaten. Karabağlar’daki ekibimizin ilçedeki insanları tanıma konusunda çok güçlü olduğunu da belirtmek isterim. Bunlar daha çok bizim partimizde çalışan özellikle kadın kollarımız da çalışan insanlar. Elimizde zaten önemli bir bilgi var. Zaten partili arkadaşlarımız buna hakim. Kim, nerede dara düşmüşse o insana yetişmek daha kolay oldu. Kamu kurumlarının böyle bir bilgisi yok. Ama pratikte mahallede dolaşan arkadaşlarımız, özellikle kadın kollarımız inanılmaz derin bilgileri var. İhtiyaç tespiti ve ulaşım böylece kolay oldu. Ben burada sadece onların koordinasyonunu yapmak ve yardımların tedarik etmek konusunda yardımcı oldum. Arkadaşlarımla beraber sahaya indim, çok da hoş oldu. PARTİ ÇALIŞMASI DEĞİLDİ’ Partili arkadaşlarınızla sahaya indiğinizi söylediniz. Bu çalışma bir parti kimliğiyle mi yapıldı? Hayır, kesinlikle. Bir parti çalışması değildi. Parti kaynağını kullandık. Zaten uzun yıllar siyaset yapmış olmanın verdiği en büyük avantaj oradaki insanları çok iyi tanımaktır. Bütün evlere girdik, çıktık. Çok da iyi geri dönüşler aldık. Yeni bir hayatın mümkün olduğunu, daha insani bir yaşam biçiminin mümkün olduğunu girdiğimiz evlerde anlattık. Aslında bizi yönetenlerin varlık sebebinin onlar olduğunu anlattık. Onlara hizmet etmek olduğunu söyledik. Sizin partinizde 30 yılı bulan; onun öncesinde de sosyalist mücadeleyi kapsayan 40 yılı aşkın bir siyasi geçmişiniz olduğunu biliyorum. Bu sefer herhangi bir siyasi yetkiyle değil de sivil inisiyatifle sahadasınız. Bunun siyasi deneyimlerinize katkısı ne oldu? Benim için gerçekten çok önemli bir deneyim oldu. Bir partili olarak sahada bir şey yapmak kıymetsiz değilse de, bir siyasi hedefi de içerdiği için çok anlamlı olmayabiliyor bazen. Siz sivil bir insan olarak sahaya indiğinizde daha özgür hissediyorsunuz kendinizi. Bir kurumsallaşmış ceketiniz olmadan bir inisiyatif konulabileceğini ve daha kolay olabileceğini, daha pratik olabileceğini görüyorsunuz. Hiçbir siyasal kimliğin olmadan gidip iş dünyasından, “Kardeşim buraya yardım ediyoruz. Hadi, gel sen de katkı koy” dediğinizde insanlar daha kolaylıkla o yardımı yapabiliyor. Bunları bilgi sahibi olan bir yapıyla dağıtmak daha kolay olabiliyordu. Benim için inanılmaz bir deneyim oldu. Ben halkın örgütlenmesinin, halka dokunmanın çok daha kolay olduğunu gördüm. Halktan aldığımız şey de şu: Vatandaşın sana ilgi göstermesi için illa bir şey olman gerekmiyor. Yeter ki, karşılıksız herhangi bir amaca dönüşmeyecek bir yardımseverlikle, dayanışma duygusuyla vatandaşa dokunmayı bil. Burada araya gireyim. Fakat, geçtiğimiz günlerde basından okuduğumuz ve bir muhtarlığa verdiğiniz destekte bazı mesajlar da veriyorsunuz. Örnekse, muhtarlık kurumunun itibarı, güçlendirilmesi gibi. Yani yaptıklarınızın bazı kesimlerle ilgili bir fikri arka planı bir mesaj içerdiği de görülüyor. Bunu anlatır mısınız? Tabii ki topluma dair söylediğimiz bir şey var. Ben çok uzun süredir Karabağlar’da yaşıyorum. Karabağlar’ın bir gecede belediye olduğunda seçimi almış ekibin içindeyim. Karabağlar’da belediyeyi kuran ekibin içindeyim. Karabağlar’la ilgili ciddi bir birikimim var. Bu birikimin nasıl büyük bir fayda-maliyet analizine dönüştürülmesi konusunda bu son yaptığım sivil çalışma tam anlamıyla bir terazi oldu. Bunun bir siyasi, fikri arka planı var. Sadece muhtarlık veya bazı meslek gruplarına yönelik değil; herkes için var. Ama benim için de var. Karabağlar’da geçmişte iddialı siyasal bir figür olarak ortaya çıkmışım. Belediye başkan aday adayı, meclis üyesi, Büyükşehir meclis üyesi olmuşum. Ama bunun arka planı şu: Ben bir şey olursam, Karabağlar’a daha iyi ne yapabilirim fikri var. Onu da sahada görmek gerekiyor. Sahada olmadan görmek mümkün değil. Gideceksin ve insanlara dokunacaksın. Bir şey anlatmak istiyorum. Bir sokakta ikinci el eşya dağıtıyoruz. İhtiyacı olan bir eve girdik. O evdeki insanlarla iç içe olunca bu senin için nirengi noktası oluyor. İşte hayata oradan bakmak gerekiyor. Oradan bakmazsanız, masa başında istediğiniz söyleyebilirsiniz. İstediğiniz teoriyi üretebilirsiniz; ama bir pratik süreç ve hayatın gerçeği var. 50 metrekarelik bir evde yaşam mücadelesi var. Ben Kadir Sinan olarak o evlerdeki yaşamı kendimde bir nirengi taşı olarak görüyorum. İnanılmaz bir deneyimdi. Bundan sonraki süreçte de referansımız bu olmalı. Salonlarda, güzel yemeklerde, şehrin lüks ortamlarında söylenecek söz çok fazla. Ama şükreder bir havada devam eden yoksul bir hayatın içine girebiliyorsan bu; siyaset, sosyoloji, psikoloji açısından çok önemli. Özellikle siyaset yapabilmen açısından önemli. Orayı yaşamayan bir insanın ileride bir şey olsa bile siyaset adına doğru bir şey olamayacağını düşünüyorum. Başka bir hayat mümkün ve bu kurulacak hayat bizim dolaştığımız o evlerden yola çıkarak mümkündür.