Sakin sakin ilerleyelim, naif bir rekabet hayal değil derken seçim yarışı sansasyonel içeriklerle yönlendirilmeye devam ediyor. Zaman daraldıkça telaş büyüyor, kızışan mücadele vatandaşı da hararetlen...

Sakin sakin ilerleyelim, naif bir rekabet hayal değil derken seçim yarışı sansasyonel içeriklerle yönlendirilmeye devam ediyor. Zaman daraldıkça telaş büyüyor, kızışan mücadele vatandaşı da hararetlendiriyor. “Merhaba” dedikten sonraki ilk söz seçimlerle ilgili. Ne yolda ne telefonda ne de markette değişiyor, konu dönüp dolaşıp hep oy pusulasına geliyor. Pazarda mesela bir yandan meyve seçiyor bir yandan da aday eleştiriyor vatandaş. Sonra “Hayırlı işler” dileyip başka tezgâha gitse orada yine aynı konuyu konuşmaya devam ediyor. Esnaf durur mu, öncekini “Hayırlısı” diye uğurlayıp, yeni müşterisiyle başlıyor sohbete en baştan. Bazen diğer müşteriler de lafa karışıyor, komşu tezgâhın sahibi geri kalır mı, o da anlatınca düşündüklerini, çarşı pazar siyaset meydanına dönüşüveriyor. Gayet anlaşılır aslında, gayet normal, gayet demokratik ama… Ama biraz eksik. Yok siyaset bilgisi falan değil eksik olan, güzel ahlak. Siyasiler konusunda yargı dağıtanların pek çoğu ahlak yoksunu maalesef. Mesela dürüstlük dersi veren pazarcı abimizin çilekleri kutuya itina ile dizilmiş, çürüklerin hepsi iç tarafa bakıyor! Eve gelen tamircinin tüm ümidi seçimde, işlerin açılmasını bekliyor. Ama çamaşır makinesinin bozulan motorunun tamiri için 3 lira, yeni motor için 5 lira istediğinde, 5 lirayı almasına rağmen eski parçayı tamir edip geri getiriyor. Boyacıyla anlaşıyorsunuz, 2 günde biter dediği iş 2 ayda tamamlanamıyor. Öğretmen çocukları dinlemek istemiyor. Doktor hastaya yeterince açıklama yapmıyor. Patron maaş yatırmıyor. Liste uzar gider ama bunların hepsi dürüst, çalışkan, vatansever bir lider tarafından yönetilmek istiyor. İlginç değil mi? Ve tüm bunlara kendinden başlaması gerektiğini düşünmüyor! Daha acısı, bu alavere dalavere işleri “hak” olarak görüyorlar. Bir haksızlık konuşulurken “Bu millete az bile” diyor bazıları, yazıktır ya. Farklı ideolojilere sahip olmak, farklı siyasi partileri desteklemek, ülkenin değerlerinin yozlaşmasını kabul edilebilir kılar mı, asla. Elbette iyileri tenzih ederim ama bu ve bunun gibi nice örnekleri hepimiz deneyimledik maalesef. Bu örnekleri görünce, “Aslında siz de fırsat verilse, o çok eleştirdiğiniz yöneticilerin durumuna düşeceksiniz” demek istiyorum. Fırsat bulamadığı için çalmayan, fırsatı olduğunda her türlü hileye başvuran, bunu da mübah gören kişilerden dürüst diye bahsedebilir miyiz? Peki içimizdeki çürük elmaları ayıklamadan, meclistekileri ayıklayabilir miyiz? Önce kendimizi düzelteceğiz. Çevremizi iyileştireceğiz ki, seçip gönderdiklerimizden yana yüzümüz gülsün. Daha mutlu, huzurlu, refah seviyesi yüksek bir ülke için iş bilgisi ile meslek ahlakını birbirinin ayrılmaz bir parçası olarak görmeliyiz. Komşumuz kazıklandığında iyi olmuş demediğimiz gün, patronun çalışanların hakkıyla tatile gitmediği gün, kazanacağız. Hepimiz çok değerliyiz. Biz neysek, ne olursak içimizden de o çıkacak. Siyasetçiler toplumun bir parçası, aynasıdır. Yarın oyunuzu kullanın mutlaka. Şimdiden ülkemiz için hayırlısını diliyorum.