Aşağıdaki satırlar, ulusal bir gazetede dün yayınlanan bir haberin metni. Özet falan değil. Hepsi bu kadar… ………. “Kuran kursu hocasında virüs: Öğrenciler karantinada! Muğla’nın M...

Aşağıdaki satırlar, ulusal bir gazetede dün yayınlanan bir haberin metni. Özet falan değil. Hepsi bu kadar… ………. “Kuran kursu hocasında virüs: Öğrenciler karantinada! Muğla’nın Menteşe İlçesi Camikebir Mahallesinde, ilçe müftülüğüne bağlı Merkez Erkek Kuran Kursunda geçici öğretici olarak görev yapan bir cami imamının korona virüs testinin pozitif çıktığı öğrenildi. Testi pozitif çıkan imam hastaneye kaldırılırken, kuran kursu karantinaya alındı. Kuran kursuna gönderilen 40 çocuğun da aileleriyle birlikte karantinaya alındığı belirtiliyor.” ………. Farkındasınız değil mi? Komşusunu döven şarkıcı Halil Sezai kadar ederi yok. Oysa… Haberin yayınlandığı gün Sağlık Bakanı Dr. Fahrettin Koca’nın yaptığı açıklamaya göre Türkiye’deki bilanço aşağıdaki gibiydi: Toplam vefat sayısı: 63 Toplam test sayısı: 112.645 Toplam vaka sayısı: 1.771 Toplam iyileşen sayısı: 1.342 Üstelik iddialara göre bu rakamlar gerçeği yansıtmaktan çok uzak… Durum, açıklanan da vahim. Zaten bu nedenli hala okulların açılıp-açılmayacağı tartışılmıyor mu? Sadece bu kadar da değil. Üniversitelerde uygulamalı dersler dışında eğitim uzaktan verilecek. Yani, yarının doktoru ve mühendisi bile ekrandan öğrenebildiği kadar bilgi sahibi olacak. Ne kadar sağlıklı olduğu tartışılır elbet. Ama içinde bulunduğumuz koşullar bunu gerektiriyor. Neden mi, hiçbir şey insan hayatından önemli değil de ondan. Valilikler aracılığı ile durmadan yeni tedbirler alınması da bundan. Düğün yasak, taziye yasak, cenaze yasak, konser yasak, temsil yasak, etkinlik yasak… Say say bitmez. Velhasıl insanların bir arada olması yasak. Peki bu yasak Kuran Kursları’nı neden bağlamıyor? Yoksa, kovid-19 denilen bu illet virüs, sadece fizik, kimya, matematik, Türkçe, yabancı dil öğrenenlere mi musallat oluyor? Bir başka deyişle kovid-19 Arapça ve Kuran öğrenenleri torpil mi yapıyor? Ama habere bakarsak hiç de öyle değil. Bırakın öğrenenleri, öğretenden başlamış işe. Tabii bu sadece duyulanı. Bir de duyulmayanlar var. Saklananlar… Belli ki, Diyanet İşleri Başkanlığı denilen kurum, kendisini ayrıcalıklı görüyor. Bütün risklere rağmen kursların faaliyetlerini sürdürüyor. Gerçi o’nlardan farklı bir davranış beklemek abes. Anlamadığım bunlar neden denetlenmiyor… Tabii bir de şu tarikat yurtları. Gerçi o yurtlar da aynı Diyanet İşleri Başkanlığı’nın gölgesinde faaliyet gösteriyor ya neyse… Yazıyı nasıl bağlayım diye düşünüyorum da. Söyleyecek söz bulamıyorum. Ne deyim artık; Bunların topunu Allah ıslah etsin!